|
Azerbaycan ve gözümüzün gördüğünden daha büyük mücadele

Azerbaycan, işgal edilen toprakların kurtarılması uğruna verdiği mücadelede büyük bir başarı kaydediyor. Bu başarıyı sadece bugünün koşulları içinde anlamak mümkün değildir. Gelişmiş Batılı ülkelerin Doğu üzerindeki hegemonya tarihini göz önünde bulundurduğumuzda Azerbaycan’ın kendi sorunlarını çözme ve gücünü sahaya yansıtma iradesini önemsemeliyiz. Bu başarının hesap edilmeyen sonuçları olacaktır. Artık Azerbaycan, yeni bir aktör olarak sahadadır ve Kafkasya’da yükselen bir güçtür.

Azerbaycan’ın bugünkü başarısından bahsederken işgal altındaki topraklarını kurtarmak için Ermenistan’ın sivil hedeflere saldırısından sonra harekete geçmesini tartışmak zorundayız. Bu durum, en haklı davada bile Azerbaycan’ın elinin kolunun bağlı olduğuna işaret eder. Azerbaycan da küresel baskı altındaydı. Batı, ittifak hâlinde olmadığı ve kendi çıkarlarına hizmet etmeyen milletler ve ülkeler üzerinde maddî araçlarla baskı kurmuş, içeriden devşirdiği unsurlarla da baskısını sürdürmüştür. Kolonyalist çağlarda içeriden devşirilen unsurlar işgal ve istila vasıtasıydı fakat şimdi propaganda vasıtasıdır.

İçeriden devşirilen unsurların bu baskının oluşumuna daha fazla katkı sağladığı bir dönemdeyiz. Örnek olarak devşirilen siyasetçiler Batılı ülkelerin refah seviyesine vurgu yaparak geniş toplum kesimlerinin ülkelerinde yaşamak istemediğinden dem vururken kimi şöhretli kişiler paylaşımlarıyla Ermenilerin ya da başka milletlerin bilim, sanat, kültür sahasında üstün olduğu iddiasını gündeme taşıyor. Aynı şekilde tam da bu dönemde “Araplar” genel başlığı altında ötekileştirici yazılar kaleme alınabiliyor. Farklı alanlarda ortaya çıkan fakat benzer nitelikler taşıyan ifadeleri genel baskı kategorisine dâhil edebiliriz. Bunlar, Batı ile Doğu arasındaki mücadelenin fiilî savaşa dönüştüğü bir dönemde masum davranışlar olarak görülemez.

“Araplar” genel başlığı altında ötekileştirici yaklaşımları Azerbaycan’a da tatbik edebilirsiniz. Bu başlık altında bilim, sanat, kültür bakımından geriliğe vurgu yapılarak bugünkü durumun hak edildiği söylemine meşruiyet kazandırılıyor. Azerbaycan’ın da bilim, sanat ve kültür sahasında geri olduğu fikrine güç vererek “hak edilmiş durum” hatırlatılıyor. Bu şekilde oryantalist söylem yeniden hayata geçiriliyor. Siyasetçi de yaşanmaya değmeyecek vatan uğruna mücadele etmenin gereksizliğini öne çıkarmış oluyor. Meselenin onların gördüğü gibi olmadığını anlatmak mümkün değildir. Üç ayrı örneği de propaganda kategorisine dâhil etmeliyiz.

Gence’yi vuran füzeler hangi sanatsal üstünlüğün göstergesidir? Eğer bilim ve kültürde ileri olmak vahşete meşruiyet kazandırıyorsa bu fikirleri benimseyenlerin medeniyet tasavvurlarından da korkmalıyız. Çünkü bunların ne insanlığa ne de doğup büyüdükleri topraklara ait olmadıklarını açıktır. Aliyev’in ve Azerbaycan’ın bugünkü başarısını üzerinde oturdukları petrol ile ilişkilendirerek küçümseyen “vatansız”; kategorik olarak Batı’yı ileri, Doğu’yu geri olarak görmektedir. Ona çok meşhur Batılı şairlerin sömürgecilik tarihindeki rollerini ya da Türk düşmanlığını hatırlatmanın anlamı yoktur. Çünkü o da 19. yüzyılın “medeniyet götürme misyonu”nun muhatabı olarak kendi benliğinden çıkıp başka bir benliğe bürünmüştür. Artık Batılı gibi oldukları için başkaları hakkında fikir üretebilirler. Bu sebeple “Nuke Türkiye ve Azerbaycan!”

Azerbaycan’ın bugünkü başarısı büyüktür. Bu başarıyı, işgal altındaki toprakların kurtarılmasıyla sınırlandıramayız. Gence gibi büyük şehirler füzelerle vurulurken Azerbaycan’ın medenî olmadığına vurgu yapılıyorsa gözümüzün gördüğünden çok daha büyük bir mücadele vardır. O zaman bu mücadeleyi ve ortaya çıkan başarıyı yerli yerine oturtmak gerekir. Azerbaycan bugünkü başarıya iki yüz yıla yakın bir zaman yaşadığı işgal ve istiladan kurtulduktan sonra ulaşmaktadır. Bu başarının örnek olma ihtimali çok yüksektir. Sömürgecilik tarihi içinde düşündüğümüzde başarının büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Ermenistan gibi varlığını emperyalist ülkelerle kurulan ilişkiye borçlu olan güçlerin de bu dönemden çıkarması gerekli dersler olduğu açıktır.

Yirminci yüzyılın başlarında Çarlık Rusya’sının emperyalist ve sömürgeci siyasetine karşı Kazan Türklerinin öncülüğünde ortaya çıkan fikirler bütün dünyayı etkilemişti. Komünizmin antiemperyalist bir fikre dönüşmesinde Sultan Galiyev gibi öncü fikir adamlarının rolünü takdir etmek gerekir. Nitekim bu fikirlerin sömürge milletlerinde karşılık bulmasında Bakû da büyük rol oynamıştır. Azerbaycan’ın sömürgecilik sonrasında ortaya çıkan devletlere örnek olma ihtimalinden bahsediyoruz. Türkiye’nin desteği ile birlikte düşündüğümüzde sıradan bir durumdan bahsetmediğimiz daha iyi anlaşılır.

#Azerbaycan
#Ermenistan
#Savaş
4 yıl önce
Azerbaycan ve gözümüzün gördüğünden daha büyük mücadele
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi