|
Benliğin sunumu nasıl olmalı?

Hepimiz bir sahnedeyiz. Hayatta aldığımız rollere göre davranışlarımızın da değiştiği bir sahnede… İmajımız ise benliğin bu sahnedeki sunumuyla şekilleniyor ve hakkımızda bir referans oluşturuyor.


“Benliğin Sunumu” ismiyle Irwıng Goffman’ın bu konuları ele alan bir kitabı var ki; hepinize tavsiye ediyorum. Hele de sosyal medya kullanıcısı iseniz. Öyle ki, sosyal medya ile birlikte kendimizi yüz yüze olmayan bir iletişim alanına sunuyoruz. İletişimin sağlıklı olmasını sağlayacak mimiklerin, ortamın, hislerin olmaması bir tarafa kendimiz hakkında bilgi sunduğumuz kişileri tanımıyoruz. Bu alanda bir

imaj

oluşturup

etki

yaratmak üzerine düşünmemiz gerekiyor.

KELİMELERİMİZ ELBİSELERİMİZDİR
“Dilin kemiği yok ama kemik kırar.’’ Bu atasözü, anahtar fikirlerin, ‘an’ların ve olayların isimlendirilmesinin önemini çok iyi anlatıyor. Kelimelerin seçimi, stratejinin de ilk adımını oluşturuyor. Örneğin, Amerika’nın geleceği belirsiz Irak operasyonuna ‘kafa koparan’ ismini vermesi, Afganistan’a ‘at ve unut’, İsrail işgaline ‘
ihtilaf
’, Filistinlileri tecrid eden duvara “çit’’, görüşmelere “yol haritası” , “şiddette fırlama’’ şeklindeki isimlendirmeleri gibi…
Olan nedir, olana verilen isim nedir?
Almanlar, 1991 yılından bu yana her yıl, bu konuya dikkat çekmek üzere
mantığı ile oluşturmak istenen anlam arasında çelişkiler bulunan
kelimelere negatif anlamda “
unwort
’’ ödülü veriyorlar. Bir “unwort sözlüğü’’ bile var. Afganistan’da sivillerin ölümüne sebep olmayı anlatan “kollateralschaden/yan hasar’’ya da , “humankapital’’ gibi kelimeler bu sözlükte yer alıyor. Kelimeler zip dosyalar gibi, içinde pek çok mana ve çağrışım taşıyorlar. Açınca içinden başka kelimeler çıkıyor. Gerçek yok edilemiyor elbette ama yeniden inşa ediliyor. Tarihte iz bıraktığı gibi geleceği de inşa ediyor. Dilin kemiği yok ama kemik kırıyor.
GÖRSELLEŞTİRME…
Eğilip bükülmesi kelimelerden çok daha zor olan görsellik, benliğimize dair bilgilerin bir diğer kaynağını oluşturuyor. Sadece kişiler değil, kurumlar ve ülkeler için de! Alev Alatlı bu nedenle, yazar, illüzyonist ve ressam olan Norman Perceval Rockwell (1894-1978) ismine Amerika’yı Amerika yapanların içinde büyük önem verir. Norman Rockwell
mevcudun
fotoğrafını çekmez; şehir şehir Amerika’yı dolaşarak yaşamı, sokağı, aileyi
yeniden
çizer. Çok köklü bir topluluğa, Amerika ruhunu ortak temalarla resimleştirerek enjekte eder. Binlerce kelimenin yapamadığı etkiyi bu çizimler yapar ve model oluşturur. Noel, şükran günü ortamları dahil bir çok sahne O’nun eseridir. Norman Rocwell ismi bir ülke kültürünün, ruhuna model olacak şekilde nasıl resimleştirilebiceğine dair en iyi örnektir.
ANLAM YARATAN NEDİR?
Konuya bugünden devam edelim. Elbette yeni teknolojilerin gelişmesiyle, canlandırma, grafikler, fotoğraflar, çizim, çekim her şey kolaylaştı, bollaştı ama bir o kadar ‘
etki
oluşturmak
’ zorlaştı. Etki oluşturmak için bir anlam oluşturmak gerekiyor.
“Anlam yaratan nedir’’ sorusunun bilimsel aşamaları şöyle gelişiyor. Beyin dünyayı olduğu gibi görmüyor. Gördüklerini değişik işlemler sonucunda, daha önceden edindiği koleksiyonların etkisinde, belirli zihinsel modeller üreterek anlamlandırıyor. İşlem gözde başlıyor, oradan beynin arka kısmına birinci kortekse aktarılıyor. Bu bölgede sadece basit geometrik şekilleri algılayabilecek bir işlem yapıyor, bir nakliye istasyonu gibi algıladığını beynin diğer kanallarına naklediyor. Beyinde 30 kadar kısım bu bilgiye dair veri oluşturuyorlar. Bu kısımların içinde üç durak önemli. İlki “
ventral
akım
’’ ‘bu ne’ sorusunu cevaplıyor. İkincisi
dorsal
akım
, burada nesnenin yeri, sahnesi, civarı algılanıyor. Üçüncüsü
limbik
sistem
. Beynin derinlerinde bir yerlerde hisseden kısım burası. Kalbimizle gördüğümüz yer burası. Bir imgeyi gördüğünde ona karşı güçlü ve duygusal tepki oluşturuyor. Tüm bu trafiğin içindeki kombinasyonlarla gördüklerimizden
bir anlam
çıkıyor. O nedenle aynı şeye baksak da hepimiz başka şey görüyoruz.

Konuyu somutlaştırarak devam edelim. Sosyal medyada dijital raporlama yapan genç bir ekiple çalışıyorum. Dün onlardan yeni bir sunum dinledim. Sosyal medyada yer alan haberlerin ve kişilerin kendilerini sunum biçimlerini ve etkileri üzerine. Kendini gösterdiğini ve anlattığını zanneden ama bunu başaramayan siyasilerin iletişimi en sorunlu alanı oluşturuyor. Verilere baktığımda “Çok paylaşım’’ başarı getirmediği gibi, tam tersine bunun en sorunlu durumu oluşturduğunu gördüm. Her gelen ziyaretçiyi, her yapılan işi paylaşmak en yanlış tutumlardan birisi. Hele de ‘gittik geldik’ ya da ‘birlikte görünelim’ fotoğrafları. Birlikte göründüğünüz kişi üzerinden değer kazanma çabaları. Bunlar etkisiz iletişim örneğinin en olumsuz örnekleri. Her etkinlik paylaşmaya değer mi? Bir etkinliğin nesi paylaşılmalı? Kişilerin özellikle de siyasilerin işlerine değil kendilerine odaklanmaları, her mesajda kendilerini göstermeleri doğru mu? Siyasi iletişim yapanların kendilerini konumlandırdıkları noktayı ve sosyal medyadaki sunumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. Etkili sosyal medya iletişimi isteniyorsa; o yan yana insanların bardak gibi dizildikleri resimlerini ortadan kaldırmakla işe başlayabilirler

#İmaj
#Irwıng Goffman
#Benliğin Sunumu
#Norman Perceval Rockwell
5 yıl önce
Benliğin sunumu nasıl olmalı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti