|
Bir ideal ve bir hayal arasında ‘Ümenâ birliği’

Önceki yazımızda müslümanlar olarak şu anda güven ve ‘emaneti’ büyük ölçüde yitirdiğimizden söz ettik ve buna çare aranması gerektiğini söyledik. Aslında güvenin bizzat kendisi konusunda daha söylenecek çok şey var, ama önce şöyle bir hayal kuralım ve onları sonraya bırakalım. Çünkü hayalini kuramadığınız şeylerin gerçeğine ulaşamazsınız.

Dürüstlük deyince akla önce ticaret geldiği için sistemimizi ticaret üzerinden kurguluyoruz. İleride bu tıp ve bilimin diğer dalları gibi alanlarda da uygulanabilir. Öyle bir sistem kuralım ki, hem bir ibadet olarak güveni yeniden tesis edelim hem diğer insanlara örnek olalım hem İslam’ın şerefini koruyup onunla şereflenelim hem de helalinden daha çok kazanalım, sonuçta da zilletten izzete çıkalım. Buna birlik, antlaşma, cemiyet, platform, misak diyebiliriz, biz şimdilik birlik diyelim. Resulüllah’ın (sa) daha peygamber olmadan önce ‘erdemler paktı’ diyebileceğimiz bir birliğe üye olması, böyle işlerin ancak çok kişinin dayanışması ile olabileceğine işaret eder.

Böyle bir birliğin sürdürülebilmesi ve çok uzun soluklu olması için çok düşünmek ve çok çalışmak ön şarttır. Abdülhamit’in ifadesiyle ‘kıpkızıl gavurluk’ olan masonik teşkilatlar bile üç yüz yıldır varlıklarını sürdürüyor. Burada da dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Masonluk Allah’ın Şeriatına karşı olmakla beraber meselenin dini bir veçhesi olmadan birlikteliğin sürdürülemeyeceğini anladıkları için kendilerince evrensel bir din oluşturmuş ve manevi bağlılıklarını bunun üzerinden kurmuşlardır. Gerçek bir mümin için mesele çok daha kolaydır ve tabiidir. Yeter ki, bu iş bunu kaldırabilecek sayıda ortak akılla ve vasıflı insanla başlamış olsun. Endişe edilmesin ki, bu hiç zor değildir, sadece iman, irade, karar ve azimle gerçekleşir. İman varsa imkân da vardır. Önce işe ticareti ve dünyayı iyi tanıyan beş on inanmış adamla başlanabilir. Tam bir güven sadece vicdanla ve akılla gerçekleşemiyor. Vicdan körelebiliyor, akıl hesabi/rasyonel akla dönüşebiliyor. Bunlar gerekli olmakla beraber tam inanmış/mümin insanlara ihtiyaç vardır. Bunun için de bu işin hedefi dünyalıktan çok Allah’ın rızası olmalıdır.

Bu beş on kişi, birkaç ay haftada bir gün toplanıp işin teorik yönünü konuşur. Bu toplantılara bilgiye ihtiyaç duyulan alanlardan başka uzman kişiler de çağrılabilir. Üyelerde asgari bulunması gereken ve asla taviz verilmeyecek en temel özellikler belirlenir. Birliğin yürümesi için gerekli bütün kurallar tek tek ve üzerinde günlerce tartışılarak belirlenir ve bismillah diyerek başlangıç yapılır. Artık göç yolda düzülür.

Bu birliğe üye olan hiç kimsenin ticaretinde alacağı ve satacağı ile ilgili olarak asla yalan beyanda bulunmayacağı, mücbir bir sebep olmadıkça verdiği sözden dönmeyeceği temel özellik olarak ilan edilir. Üyelerden birinin başına bir hal gelirse ona makul ölçülerde ve belli bir sınıra kadar destek olunacak bir fon kurulur. O da halin tekerrür etmemesi için elinden geleni yapar. Olmaması gereken hataları belli sayıda tekrarlayan, ya da affedilemeyecek bir hatayı kasten yapan üyenin birlikle ilişkisi kesilir ve bu durum kamuoyuna duyurulur. Birlik önce yurt içinde başladığı çalışmalarını dünya genelinde yaygınlaştırıp sürdürür. Aynı kıstaslarla diğer ülkelerden üyeler bulunur ve uluslararası bir güven kaynağı ve güç haline gelir. Yeterli bütçe ayrılmış bir teftiş kurulu olur ve yeminli hakemler olarak birlik üyelerinin faaliyetleri sürekli kontrol edilir.

Aslında halihazırda bu iş için gerekli vasıfları haiz işin ehli pek çok dürüst tüccar, sanayici ve iş adamı vardır. Ancak bunlar tek başlarına hareket ettikleri için dürüstlüklerinin karşılığını bu dünyada tam olarak alamamaktadırlar. Bu gerçekleştirilirse zaten var olan bu potansiyel de harekete geçirilmiş olacaktır.

MÜSİAD gibi kuruşlar buna çok yakındır ancak bizce her bir üyesi, hedefleri ve yapılanması itibariyle oradaki ölçüler böyle bir ümena birliği oluşturmaya elverişli gözükmüyor. Bizim sözünü ettiğimiz birlik sıfırdan başlamalı, asıl hedefi daha çok kazanmak olmamalı, ‘emîn olma’ konusunda sıfır toleransla çalışmalıdır. Her üye için yeminli, taahhütlü, misaklı, teminatlı çok sağlam bir başlangıç yapılmalıdır. Birlik birinci derecede siyasi ve ekonomik gayelerle çalışmamalıdır. Elbette bu güven ağının maddi ve siyasi etkisi de olacaktır, çünkü siyasi ve ekonomik yansıması olmayan bir güç olmaz ama o hedef değil sonuçlardan sadece biridir. Ayrıca bu birliğin çok güçlü bir haber alma ve eleme ağı bulunmalıdır.

Şimdi Necip Fazıl’ın dediği gibi, ‘biz varız’ diyebilecek on yiğide ihtiyaç var. Görelim bakalım.

#İslam
#Ümmet
#Birlik
3 yıl önce
Bir ideal ve bir hayal arasında ‘Ümenâ birliği’
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’