|
Çalınan veriler ile Türkiye’deki seçmenlerin algısı hacklenmez mi?
Verilerimizi çalıyorlar. Bir değil, iki değil, üç değil. Son bir ay içerisinde Yemek Sepeti, Facebook, Linkedln ve son olarak Clubhouse’taki kullanıcı verileri sızdırıldı. Kısa süre öncesinde ise aralarında Hotmail, Gmail ve Netflix’in de olduğu platformlarda kayıtlı olan toplamda 3,2 milyar e-posta kimliği ve şifreleri korsanların eline geçti. Her veri sızıntısından sonra şu bilgiye ulaşırız hemen: “Kullanıcıların isim, telefon numaraları ve e-posta adresleri çalındı.” Bu da bizleri belki de bir nebze olsun rahatlatır. Eğer çok pimpirikliysek şifrelerimizi değiştirip, verilerimizi çaldıran platformlara dijital ayak izleri bırakmaya devam ederiz. Görüştüğüm bir uzman da bu meseleyi önümüzdeki zaman dilimlerinde çokça konuşacağımızın işaretlerini verdi. Zira,
son zamanlarda milyonlarca Türk kullanıcının verilerinin sızdırılmasının ticari olmadığını düşünüyor. Türkiye yakın zamanda bir önlemler serisine hazırlanıyor ve hackerlar önce davranıp Türkiye’nin verisini çalıyorlar.
Peki bu verileri sadece şirketlere mi satıyorlar? Hayır. Daha önce de belirtmiştim, görünürdeki hacklenmeler ticari ve bu piyasada ciddi paralar dönüyor. Fakat bu veriler işlendikçe farklı işler için de kullanılması mümkün. Biraz kurcalayınca şunu gördüm, verileri usulsüz alışverişlerde de kullanıyorlar. Örneğin
Yemek Sepeti’nden elde edilen veriler ile e-ticaret sitelerinden alış-verişler yapmaya başladılar.
Hem de izleri karıştıran bir yöntemle yapıyorlar bunu. Çalıntı bir kredi kartı bilgisi ile farklı birine ait yine çalıntı bir e-ticaret sitesi hesabı üzerinden teknolojik cihazlar satın alıyorlar. Ürünü üçüncü bir adrese gönderiyorlar. Bu şekilde hızlıca paraya dönüştürüyorlar.
E-ticaret verileri çalınan kişi ise başkasına ait çalıntı kredi kartı ile alış-veriş yapmış görünüyor. Haliyle suçlu duruma düşüyor.
Böyle bir sarmal. Elde edilen verilerin başka yasa dışı işlerde, yazışmalarda, alış-verişlerde hayli hayli kullanılacağını da söyledi görüştüğüm uzman. Peki ne yapmalı? Anlaşılan sadece şifreleri değiştirmek yetmiyor. Bazı kullanıcı hesaplarını da silmek gerekiyor. Bu veriler defalarca satılacak. Defalarca işlenecek. Yeni havuzlar oluşturulacak. Diğer yandan veri sızıntısına karşı yaptırımlar da çok hafif. Cezalar caydırıcı değil. Verilerin piyasa değeri sızıntıya kesilen cezadan fazla. Avrupa Birliği, verinin kontrolüne ilişkin daha sıkı denetimleri gündemine aldı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise sosyal medya şirketlerini ülkeye ancak getirebildi. Büyük bir direnci kırdı. Fakat verilerin denetimi konusunda da adımlar atılmalı. Yemek Sepeti’nin alacağı cüzi ceza ölçü olamaz.
“Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı” sloganının ötesine geçecek yasal düzenlemeler şart.
Başka bir yazının konusu fakat burada da vurgulamak gerekiyor.
Önümüzde iki seçim yılı var; 2023 ve 2024.
ABD ve İngiltere’de Facebook verileri üzerinden seçmenlerin algıları hacklendi, sandık sonuçları değiştirildi. Facebook bu mesuliyetini kabul etti. Çok yüklü ceza ödedi, özür diledi, lakin aynı Facebook’un son veri sızıntısında Türkiye’den de 20 milyon kullanıcının bilgileri çalındı.
Peki, bu veriler ile Türkiye’deki seçmenlerin algısı hacklenemez mi? Bu soruya kimse hayır diyemez.

Camiasi Erkan Oğur’u ”hiç” etti!

  • Erkan Oğur korkak adamın tekiymiş. İbrahim Kalın’ın seslendirdiği
    ‘Hiç Oldum’ isimli türküye ufacık mesleki bir katkı yapmış olmanın ezikliğini
    yaşadıktan sonra
    “İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmekle”
    dedi. Oysa siyasi görüşü, duruşu, ideolojisi kimsenin umurunda değildi. İçli içli dinleyip başa sarıyorduk. Erkan Oğur da dilindeki türkülerin adamıdır diyorduk. Anadolu’nun mayaladığı yaşayan kültür hazinemiz olmaya doğru gidiyordu. Ön yargısız, siyaset ötesi, fikirlerin üstünde, hoş görüsü üstün sanıyorduk. Lakin
    faşistlerin tweetlerine boyun eğip işinden, sesinden, soluğundan, sazının tınısından utandığını açıkladı
    neredeyse. ‘Ben de solcuyum ama bizim solcular beni de türkülerimi de barındırmazlar’ korkusu ile
    kendisini linç edenlere nedamet getirdi. Af diledi. ‘Ben ettim siz etmeyin’ cümleleri kurdu.
    Vatana ihanet suçlusu Can Dündar’ın sığındığı Almanya’dan gönderdiği
    “Saray’a müzik yapmanın bir bedeli var” tehdidine boyun eğdi.
    Sanatının adamı olmadığını gösterdi. En nihayetinde, Erkan Oğur türkülerin değil ideolojisinin esiri olduğunu itiraf etti. Solcu, devrimci, faşist, ötekileştiren camiasına hapsetti kendini.
#Yemek Sepeti
#Facebook
#Linkedln
#Hotmail
#Gmail
#Netflix
#Clubhouse
#E-ticaret
#Erkan Oğur
#İbrahim Kalın
#Can Dündar
3 yıl önce
Çalınan veriler ile Türkiye’deki seçmenlerin algısı hacklenmez mi?
Ümmeti birleştirmek farz, bölmek haramdır
Kara dinlilerle milletin savaşı
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından