|
CHP ve HDP’ye çağrı: Çözümlerinizi getirin, konuşalım açık açık…

PKK’yı silahtan arındırma sürecinde CHP karşıt bir pozisyondaydı.

O dönem meclisteydim. CHP’nin süreci sabote etmek için nasıl canhıraş bir mücadele verdiğine tanıklık ettim.

Sürecin doğası gereği HDP İmralı-Kandil hattında mesaj alıp götüren bir rol üstlenmişti. Bu konumu dolayısıyla CHP’nin hedefindeki bir partiydi.

Sonra devran değişti.

Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya vaat edilen devletçik dolayısıyla süreç PKK tarafından berhava edilince CHP-HDP yakınlaşması tekrar başladı. Devletçik vaadi iki şarta bağlıydı: PKK’nın tekrar silaha sarılması ve HDP’yi Erdoğan’ı devirecek konsorsiyumun içine dahil edilmesi. Kandil’de konuşlu PKK üstüne düşeni yaptı: Terör kartını yeniden açtı ve partisi HDP’yi Kürt meselesinde inkarı ve asimilasyonu sonlandıran Erdoğan’ın üstüne sürdü. Demirtaş’ın “Seni Başkan seçtirmeyeceğiz” lafı, işte böyle bir talimatnamenin gereğiydi. Paradoksa bakınız ki Kürt kimliğini inkar eden, Kürt dilini ve kültürünü yasaklayan, asimilasyon ve baskı politikalarının da baş mimarı olan CHP ile HDP “Erdoğan düşmanlığı” ekseninde yan yana getirildi.

CHP görünürde/resmiyette HDP ile işbirliğini kabule yanaşmadı ama Erdoğan karşıtlığında kullanmayı ustalıkla başardı. Bir yanda HDP’yi kullandı öbür yanda HDP’yi PKK’nın yanına konumlandırdığını söyleyen İYİ PARTİ’yi yanında tutma becerisini gösterdi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu anlamda başarılı olmadığını söylemek sanırım haksızlık olur.

İlginçtir Kemal bey “Kürt sorunu biz çözeriz” diyerek HDP tabanına mesaj vermekten kaçınmadığı gibi Suriye PKK’sına ilk başlarda olumlu destekleyici mesajlar vermeyi de ihmal etmedi.

İlginç olan bir diğer husus HDP’nin tavrında kendinde gösteriyor. HDP kendini resmî ittifakın bir parçası olarak görmek istemeyen, hatta kendi genel merkezinde kendileriyle görünmekten kaçınan CHP’den onca onur kırıcı davranışa rağmen bir türlü vazgeçemiyor. Bakmayın siz son günlerde “Biz kimseye mecbur değiliz. Ya bizimle resmiyette beraber olursunuz ya da biz kendi yolumuza gideriz” yollu demeçler verdiğine. Bu demeçlerde bile siyasi onurla bağdaşmayan bir tavır olduğu aşikar. Sizi kabul etmeyen, ama kullanmak için zulada tutan CHP’ye veya CHP’nin başını çektiği ittifakın içinde yer alma ısrarı, soruyorum onurlu bir siyasi davranış mıdır? “Ya beni kabul edin ya da..” diye başlayan cümleler ayrıca siyasi bir mahkumiyet ifadesidir. Dahası siyaseten kof kabadayılıktır. CHP de, İYİ Parti de biliyor ki HDP kendilerine rağmen veya kendilerine karşıt bir siyaset izleyemez. Çünkü HDP kendi başına siyaset üreten bir parti değildir. Kandil’in de iplerini elinde tutan güç odağı ne derse son kertede onu yapar.

Şimdi geliyorum Sayın Kılıçdaroğlu’nun PKK/İmralı/HDP bahsinde yaptığı son değerlendirmeye. Kemal bey gayet açık bir dille “Kürt meselesinin çözümü için tek yasal organ olarak HDP’yi adres gösterdi. Kandil ve İmralı’yı da görüşülmeye asla değmez bir “gayrı meşru organ” olarak ilan etti. Bu bağlamda geçmişte İmralı/Kandil üzerinden yapılan görüşmelerden dolayı Ak Parti iktidarını suçladı. Bu suçlama Ak Parti’nin adı üzerinden yapılmış olsa bile aynı zamanda HDP’yi de kapsıyor.

Kemal beye daha önce de sorup cevap alamadığım bir soruyu bir kez daha sormak istiyorum. Sorum şu: Kürt sorunu nedir? Kürt sorununun çözümü için ne tür somut adımların atılması gerektiğine inanıyorsunuz?

HDP’ye de sorularım var.

Henüz tanımlamadığınız ama varlığı üzerinden siyaset yaptığınız “Kürt sorunu” bahsinde dönüp Kemal beye “Kürt sorununu çözmek için önerileriniz nedir? Somut programınız nedir?” diye niçin sormazsınız?

Siz sorunun çözümü için habire İmralı’yı/Kandil’i adres olarak gösteriyorsunuz. Ama vazgeçmediğiniz CHP lideri sizin olmazsa olmaz dediğiniz İmralı’yı da Kandil’i de konuşulmaya değmez “gayrı meşru organ” diye ilan etti. Sizin bu konuda Kemal beye diyeceğiniz yok mu?

“Kürt sorununun çözümünde tek muhatap Öcalan’dır!” diyen HDP bakalım Öcalan’ı “gayrı meşru” ilan eden Kemal beye nasıl bir tepki koyacaktır.

Daha doğrusu koyacak mıdır koymayacak mıdır?

Sizi bilmem ama ben merak ediyorum.

Son günlerde tekrar dillendirdikleri “Öcalan’a tecrit kaldırılsın!” kampanyayı da düşündüğümüzde çok daha merak ediyorum.

Bir de şunu merak ediyorum: PKK’nın silahsızlandırılması bahsinde Kılıçdaroğlu CHP’sinin bir çözüm modeli var mıdır?

“HDP’ye bu işi havale ederiz, HDP gider PKK’yı ikna eder, sorun da çözülmüş olur” diye mi düşünüyor.

Bu durumda kendisinin “gayrı meşru organ “ olarak gördüğü PKK’ya HDP’nin gidip görüşmeler yapmasını nasıl meşru görebiliyor?

HDP’ye böyle bir rol biçmek meşru be yasal siyaset açısından sorun teşkil etmez.

“Gayrı meşru organlarla ben görüşmem ama sen görüleceksen görüş” demek nasıl bir siyasettir?

Akla üşüşen bir sürü soru var.

Burada keseyim en iyisi.

CHP ve HDP canibinden birileri bu sorulara cevap verse hem herkesin gerçek niyeti belli olur hem de biz daha verimli bir tartışma imkanına kavuşmuş oluruz.

Çözüm mü istiyorsunuz sahiden?

O vakit buyurun konuşalım açık açık.

#CHP
#HDP
#PKK
#İmralı
#Öcalan
#Kürt
3 yıl önce
CHP ve HDP’ye çağrı: Çözümlerinizi getirin, konuşalım açık açık…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi