|
Diyarbakır’dan Harvard’a

Bu sabah uyandım ve sosyal medyada çok güzel bir mesaj okudum; “Hayatımın en mutlu günlerinden birisini bugün yaşıyorum. Bu sabah Diyarbakır’dan gelen habere çok sevindim. Üç öğrencimiz, iki tanesi Ezgi ve Nehir Harvard, Seyit ise Brown Üniversitesi'nden tam burslu kabul aldılar” mesaj Sayın Enver Yücel’e ait. Eğitim bir ülke için çok şey demektir. Eğitim her ülkede gelişimi, kalkınmayı, bilimi, geleceği alevlendiren ateşleyen güçtür. Bu yüzdendir ki gelişmiş bütün ülkelerin tarihinde bir eğitim hikayesi yatar. İşte ABD, 1800 yıllarda en büyük yatırımlarını üniversitelere yapmış ve ABD’yi yaratan güç üniversiteler olmuştur. Almanya İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yerle bir olduğunda savaştan çıkmış, “aç” bir ülke olmasına rağmen bütçesinden en büyük payı eğitime ayırmıştır. O dönem Alman Başbakanı itirazlar üzerine “Bugünü düşünüyorsanız haklısınız ama yarın için haksızsınız” demiştir. Japonya, G.Kore ve bugün Çin, işte bütün gelişmiş ülke kavramının altında başarılı eğitim hikayeleri vardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de temelinde büyük eğitim hikayeleri vardır. 1923 yılında cepheyi bırakıp eğitim kongresine katılan Atatürk “Asıl savaşı burada kazanabiliriz” demiştir. Ama beni en fazla etkileyen Cumhuriyet hikayesini Sadi Irmak anlatıyor: “1923 yılı sonlarında İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm:

'Avrupa’ya talebe yollanacaktır.' Allah Allah dedim, ülke yıkık dökük. Her yer virane… Bu durumda Avrupa’ya talebe göndermek lüks gibi gelen bir şey. Ama şansımı bir denemek istedim… 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk 'Berlin Üniversitesi’ne gitsin' diye yazmış… Vakit geldi. Sirkeci Garı’ndayım ama kafam çok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?

Tam gitmeyeceğime karar verdiğim ve geri döndüğüm sırada bir posta müvezzii (dağıtıcısı) ismimi çağırdı: “Mahmut Sadi, Mahmut Sadi…” 'Benim' dedim. 'Telgrafın var.'

Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: 'Sizleri (yurtdışında okumaya) bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz. Mustafa Kemal.' Bunu okuyunca düşündüklerimden utandım… 'Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme' dedim. Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım!”

Bugün büyük ve çok önemli bir kıvılcım hareketine şahit oluyoruz. Ülkenin gündemi ne olursa olsun biz ne konuşursak konuşalım, bizim de gündemimiz ne olursa olsun bu gündemi kıran ve dünyaya uyum sağlamaya çalışan gençlerimiz ve onlara bu yolu açan eğitimciler emin adımlarla ilerliyorlar. İşte pırıl pırıl çocuklarımız üçü de Bahçeşehir Koleji Diyarbakır Fen ve Teknoloji Lisesi öğrencisi. Dicle Ezgi Ekinci Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde doğdu. Lise boyunca hayali olan biyoloji ve biyomühendislik için çalışıyor, projeler yapıyor. Chlorella Vulgaris isimli alg ile radyoprotektif losyon üretme projesini yürütmüş. Şimdi Harvard Üniversitesi'nde tam burslu okuyacak. Nehir Toklu alanı matematik, lisedeyken Ohio State University Ross Math Program’da sayı teorisi eğitimi ve WIMUN Cenevre’de uluslararası bir Model United Nations etkinliğine katılmış. Şimdi Harvard Üniversitesi'nde tam burslu okuyacak. Seyit Metin Barut, Diyarbakır da doğdu. Keman çalıyor ve yapay zekâ çalışmaları yaptığı için yapay zekanın duyguları müzik aracılığıyla öğrenmesi konusunda çalışma yapıyor. Aynı zamanda mikroekonomi, kütle çekim kuvveti hesaplamaları konusunda çeşitli araştırma projeleri yapmış. Şimdi Seyit Brown Üniversitesi'nde burslu okuyacak. Kendilerine ne desek az yolunuz açık olsun çocuklar iyi ki varsınız.

#Diyarbakır
#Harvard
#Enver Yücel
#Almanya
#ABD
#Japonya
#Çin
#Dicle Ezgi Ekinci
#Nehir Toklu
#Seyit Metin Barut
3 yıl önce
Diyarbakır’dan Harvard’a
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…