|
Eski hayatımıza dönmek

Malum, yeni teknolojik imkanların herkesi bulunduğu yerden dünyaya açılmasını mümkün kıldığı bir devirdeyiz. Herkesin evlerinde mahsur durumda bulunuyor olması iletişimin -buna iletişim diyorsak eğer- sürmesine engel teşkil etmiyor. Kişisel medya araçlarından -buraya da bir ünlem koyuyorum- dışa vurulan psikolojik hallerin ortalamasını alırsak görünen şu: Herkes dışarıya çıkmaya can atıyor!

Peki ne demek bu? Şu virüs belası bir geçse de kalan sağlarla birlikte bir an önce eski hayatımıza geri dönsek demek... Uzun zamanlar boyunca dört duvar arasında kapalı kalan insanların böyle hissetmesi anlaşılabilir elbette. Hele de dışarıda dallar bahara durmuşken... Ancak meseleye derinliğine baktığımızda, eski hayatımıza dönmek konusundaki bu hararetli beklentilerimizin yine de bağrında tedirgin edici birtakım soru işaretleri barındırdığını görmek durumundayız.

Biraz daha açalım meseleyi...

Zamanı Corona Virüsünün öncesi ve sonrası diye ikiye ayırıp, bu tasnife göre isimlendirdiğimiz ‘eski hayatımız’ aslında eski filan değil; bildiğiniz yeni hayat! Birçok bakımdan geriye doğru iki çeyrek asrın ötesine taşıyamayacağımız niteliklerde sonradan olma bir hayattan söz ediyoruz biz eski hayatımız derken. Özellikle teknolojiye bağımlı yeni hayat alışkanlıklarımızı dikkate aldığımızda başlangıcından bugüne olan biteni neredeyse bir çeyrek asra bile sığdırabiliriz. Bu kısa denebilecek zaman zarfında, evvel zaman içinde belki bir asra, belki birkaç asra sığdıramayacağınız kadar büyük bir dönüşüm yaşadı insanlık. Sadece yaşantımız değil, zihnimiz, hissiyatımız, alışkanlıklarımız, arzu ve isteklerimiz, temel değerlerimiz de değişti, başkalaştı. Bugün insan dediğimiz şey, bundan birkaç asır öncesinde yaşayanlar için birçok yönüyle adeta bir uzaylı, bir robot, bir androiddir. Muhtemel ki aramızdan sıradan birini sadece elinde cep telefonuyla mesela beş asır öncesine ışınlasak, orada yaşayanlar onu yok edilmesi gereken bir ucube, şeytani bir tehlike olarak algılayacaktır.

Hiç alışık olmadığımız şekilde dört duvar arasında kapalı kaldığımız şu günlerde belli ki çok özlediğimiz ‘eski hayatımız’ bizi doğrudan birer ucube kılmıyor elbette. Ancak şunu görmeliyiz artık; yaşadığımız ve belli ki pek de muhasebesini yapmadığımız bu ağır tecrübe, sadece tabiatın değil, doğrudan hayatın tahribatından kaynaklanan bir dizi başka belanın elim bir önsözü niteliğinde. Bütün kodları değişen bu yeni hayatın başımıza açacağı muhtemel belalardan söz eden kara kitabın asıl muhtevasına geçmedik bile belki de daha.

Corona Virüs hayatımızdan elini wçekecek ve bizler zincirlerimizden boşanmış gibi büyük bir açlık ve ihtirasla ‘eski hayatımız’a koşacağız. Maddiyatla tıkınmaya, çılgınca satın almaya, tüketmeye, ortamlara akmaya, kendimizden saklanmaya başkalarını bozuk para gibi harcamaya, nefret etmeye, öfkeyle itişip kakışmaya, ihtirasla ötekileştirmeye, kötülükle yaşamaya, zihinsel olarak güdülmeye, duygusal olarak sömürülmeye, sığlaşmaya ve klişeleşmeye, teknolojik olarak köleleştirilmeye, güncelle uyuşturulmaya, markalarla güdülenmeye, trendlerle bağımlılaştırılmaya, başkalarının hakkıyla zenginleşmeye, haksızlıkla kazanmaya ve daha nice çürüten hallere bırakacağız koşar adım kendimizi.

Kendini öğütücü bir girdabın kollarına gönüllü bırakanlar olarak...

Bu hayat, eski hayatımız değil! Bu hayat, hayat bile değil! Bu hayat, hayatı tüketen bir feci yanlışlıklar silsilesi... Büyük felaketler acı tecrübeler olduğu kadar, yaralayıcı ama aynı zamanda lütufkâr birer aklı başa toplama vesilesidir insanlık için. Şimdi galiba soru şu artık: Biz acı tecrübelerden ibret alma kabiliyetimizi de tamamen kaybetmiş durumda mıyız, değil miyiz?

Corona’dan önceki hayatımız artık yok, olmamalı da! Ders almak ve aslımıza uygun bir istikamette yeniden değişmek zorundayız. Buna “Hiç de bile! Ben hayatıma kaldığım yerden devam ederim” diyebiliyorsanız, virüsün öldürmeyen ama yine de ölümcül etkileri sizde kalıcı olacak demektir!

#Koronavirüs
#Öğüt
#Girdap
#Teknoloji
4 yıl önce
Eski hayatımıza dönmek
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı