|
Felatun Bey sus işaretini kime yapıyor?

Olaylar sınırlı olmakla birlikte semboliktir bunun için Avrupa ülkelerinin sağlık malzemeleriyle ilgili “haydutluk” çerçevesine dâhil edebileceğimiz faaliyetleri oldukça önemlidir. Salgın günleri geçtikten sonra daha ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkacaktır. Görünüşe göre Batı Avrupa ülkeleri salgın hastalıkla ilgili zamanında harekete geçemedi ve gelişmeleri anlayamadı. Salgın gelip çattıktan sonra ise birbirine sırt çevirdi. İtalya, İspanya ve Fransa’dan Avrupa Birliği hakkında olumsuz ifadeler yükselmeye başladı. Sağlık alanında başlayan olağanüstü hâl birlik düşüncesini temelinden sarsmakla kalmadı, sorunu bir medeniyet krizine çevirdi. Hukuk ihlallerinin alenileşmesi bu açıdan önemlidir.

Kişisel olarak konuyu Türk modernleşmesi bağlamında ele almaya çalışıyorum. Bunun birkaç sebebi var. Salgın hastalığın farklı kültürler, medeniyetler ve dinler tarafından yorumlanma biçimini önemli bulmakla beraber Türkiye’de ortaya çıkan yaklaşımları değerlendirmeye çalışıyorum. Bütün insanlığı etkileyen bu kadar büyük bir meselenin düşünce dünyamızdaki karşılığını Türk modernleşmesi ve Batılılaşma maceramız bakımından ele almaya çalışıyorum. Bu tarz bir yaklaşımın çok önemli sebepleri var. Salgın Avrupa ile birlikte bizi ve bütün dünyayı etkisi altına aldı. Bu, kıyas yapmamız açısından önemlidir. Türk modernleşmesi birçok alanı kapsadığı gibi sağlık alanını da kapsar. Modernleşme döneminin ilk hamlelerinden biri tıp okulunun kurulmasıdır. Salgın hastalıkla mücadelemizde alacağımız sonuçlar modernleşme projesinin başarısını ya da başarısızlığını gösterecektir. Şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlar sürecin başarısına işaret ediyor.

Türk aydını kendi gerçekliğinden koptuğu için zihin dünyasını Avrupa tarihi temelinde inşa etti. Din ve bilim çatışması esasen Avrupa tarihinin bir parçasıdır ve hikâyeyi yazan da aydınlanma döneminin yazarlarıdır. Din bilim çatışması aydınlanmanın büyük anlatısıydı. Tarihte, bu anlatıyı destekleyen mebzul miktarda unsur vardı. Hatta bugün biz dahi kendi tarihimize baktığımızda benzer malzemeleri bulabiliriz. Fakat kurgulanan anlatının bize ait olmadığı açıktır. Bizim için Batı’da gelişen yeniliklere adapte olup olmama sorunu vardı. Dünya çok hızlı bir değişim sürecindeydi ve biz bu süreci görmüş olmamıza rağmen ayak uydurmamız mümkün değildi. Sömürgecilik ve emperyalizm olmadan Avrupa’nın yükselme dönemini anlayamayız. Bunu din ve bilim çatışması olarak gören zavallı Türk “aydını”, bir dönem kendini 1848’in İngiltere’sinde barikatların arkasında burjuvaziye karşı mücadele ederken bulmuştu. Onun için aynı aydının Galileo Galilei’nin çağdaşı olarak kiliseye karşı “amansız” bir mücadeleye girişmesini kimse yadırgamadı. Felatun Bey, bu toplumun gerçekliğinden çıkmıştır. Bugünün Felatun’u güya işaret parmağını çene, ağız ve burun hizasına getirerek din adamlarına sus işareti yapıyor.

Türk aydını mukallitti, kendi gerçekliği ile buluşamadı ve taklitte kaldı. II. Mahmut’un “ben size iş olsun diye Fransızca öğrenin demedim” cümlesiyle işaret ettiği durum, Türk aydının alamet-i farikasıdır. Devlet, sorunlara bir çözüm bulmak istiyor ve değişimi kaçınılmaz görüyordu. Geç kalma durumundan bahsetmek için gerçekten anlamamak gerekir. Türk milletinin değişimlere adapte olmakta mahir olduğu söylenir ama aslında değişim çok zordur. Bizim farkımız kader anlayışımızda olmalı. Büyük badireler karşısında gösterdiğimiz sükûnet, soğukkanlılık kendimizi yenilemek açısından çok büyük bir imkândır. Bugün de aynı imkândan faydalandığımızı görmek gerekir. Çünkü aydının aksine Türk milleti bütün dünyayı etkisi altına alan afet karşısında geçmişte olduğu gibi sükûnetini muhafaza etmektedir. Fakat mukallit Türk aydını, Galileo Galilei’nin intikamını almak istercesine, tarihî intikam duygusuyla din adamlarının alayını susmaya davet etmektedir. Ahmet Mithat Efendi mezarından kalkabilseydi Felatun’un bu kadar uzun ömürlü olmasına hayret ederdi.

Türk modernleşmesi din ve bilim çatışmasından doğmadı. Bir zorunluluk olarak karşımıza çıktı ve değişmek gerektiğine karar verildi. Osmanlının, dininden bir şüphesi yoktu. Müslüman kalarak değişmek gerektiği açıktı. Değişim sürecinin inişli çıkışlı olduğu da su götürmez bir vakıadır. Yenileşmeyi abartarak Batılı bir hayat ile özdeşleştirenler oldu. Aynı şekilde Batı gerçekliğine teslim olanlar da vardı. Bilimi babalarının mirası gördükleri hâlde Avrupa’nın salgın karşısındaki çaresizliğini yorumlamaktan aciz kalmaları da anlamlıdır. Soru, çalışmadıkları yerden geldi. Avrupa salgın karşısında çöküyor ve ne yapacaklarını şaşırdılar.

#Galileo
#Avrupa
#Modernleşme
#Mithat Efendi
4 лет назад
Felatun Bey sus işaretini kime yapıyor?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti