|
FETÖ kilisenin meselesidir, bunu bilerek barışın

Bugün FETÖ adıyla tescillenen yapıyla ilgili olarak 17-25 Aralık 2013 tarihinden önce eleştirel bir yaklaşıma sahip olmak cesaret gerektiriyordu. Yapının örgütlü bir gücü vardı ve bu gücün derinliği hakkında çok az şey biliniyordu. Fakat eleştirel yaklaşımdan imtina edilmesine yol açan esas faktör örgütlü yapının kendi gücü değildi. Örgüt, 28 Şubat’ta ve 2007’de genel İslâmî grupların dışında olduğunu göstermiş olsa da muhafazakârlık şemsiyesi altına girmiş olmanın nimetlerini fazlasıyla topluyordu. İsmet Özel dışında örgütlü yapıya gayr-i İslâmî ve gayr-i millî olduğunu söyleyen çok azdı. Meşhur bir tartışma programında Ahmet Turan Alkan, İsmet Özel’in sözlerini alaycı bir bakışla değerinden düşürmeye çalışmıştı. İsmet Özel, kişisel gücü ve saygınlığı ile muhtemel saldırıları bertaraf edebilecek güçte olduğu için açıktan yıpratmaya maruz kalmadı. En azından onun böyle bir korkusu yoktu. Fakat bugün özellikle eli kalem tutan zevat arasından yükselen barışalım, affedelim, kucak açalım, topluma kazandıralım gibi lafları duyunca geçmişte yaşadığımız durumu sadece korku ile açıklayamayacağımız anlaşılır.

Türk Tarih Kurumu, bu ülkenin kurumsal temellerinden biridir. Kurumun başına geçen bir akademisyenin FETÖ’cüleri topluma kazandırmak gibi bir görevinin olmayacağını bilmesi gerekir. Aynı şekilde temel meseleyi bilecek kadar tecrübeli olan bir fikir adamının affetmek kavramına dinî bir anlam yükleyerek FETÖ’cüleri meşrulaştırmaya çalışması da korku ile izah edilebilecek bir durum değildir. 2016’nın eylül ayından itibaren masumiyet ve mağduriyetten bahseden ya da FETÖ konusuna hiç girmeyen yazarları bir kenara bırakıyorum. Örgüt elebaşından sonrası için örgütlü yapıda pişmanlıkların görülebileceği imasında bulunmanın da anlaşılır bir tarafının olmadığı açıktır. Bu sözler 15 Temmuz’un anlaşılmadığına işarettir.

İsmet Özel, mahut yapı hakkında kendisine sorulan soruya cevap vermemiş ve cevabı kiliseden alın demişti. İsmet Özel’e göre bu, bize ait bir mesele değildi ve kilisenin sorunuydu. Yıllar sonra onun haklı olduğu anlaşıldı. Örgütlü yapı veya bağımlı yapı; 2013’ten sonra kademeli olarak örgüt elemanlarının millet, vatan, coğrafya ve din ile olan son bağlarını da koparmış oldu. Zaman ve olaylar, adlarını açık bir şekilde zikretmesem de herkesin tahmin edebileceği kişilerin görüşlerinden bağımsız olarak ilerliyor. Barışalım, affedelim, kucak açalım, topluma kazandıralım gibi sözlerin örgütlü yapıya alan açmaktan başka bir anlam taşımadığını bilmek gerekir. Hâlbuki FETÖ bir bağımlı yapı örneğidir ve topraklarımızda doğmasına rağmen bize ait bir mesele değildir. Haçlı ordularını affetmenizin Haçlılar açısından anlamı yoktur.

Karşılaştığımız sorunu etraflıca izah etmek zorundayız. Batı ile ilişkiler açısından ele aldığımızda FETÖ gibi bağımlı yapıların özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki postkolanyal dönemde güçlendiğini görüyoruz. Benzer yapıların farklı bölgelerde varlık göstermesi karşılaştığımız sorunun yapısal olduğuna delalet eder. Ortaya çıktığı dönemlerden itibaren geçirdiği dönüşümler, FETÖ’nün başından itibaren belirli bir program dâhilinde hareket ettiğini gösterir. 15 Temmuz sonrası örgütle ilgili belirsizlikten bahsedemeyiz, Avrupa ve Amerika’da dönüşüm sürecini devam ettirmektedir. Din, coğrafya, vatan ve millet bağı olmayan bu yapının gelecekte hangi kimliği benimseyeceği konusunda da belirsizlik yoktur. Yurtdışına çıkan örgüt üyelerinin açıklamaları, dönüşümün hızı ve istikameti konusunu açıklığa kavuşturmaktadır.

Muhafazakâr aydın, karşılaştığımız sorunu dün izah etmek istemedi. İzah edilmesine de müsaade etmedi. Bu yapıyı da muhafazakârlık şemsiyesi altına dâhil etmekten gocunan olmadı. Hâlbuki onlar kendilerini hep dışarıda tutmayı başarmıştı. Dinî alanda tahsil etmiş akademisyenler de benzer bir muğlaklığa yol açmaktan çekinmiyor. Bugün hâlâ FETÖ’yü cemaat başlığı altına dâhil ederek birtakım genellemeler yapan akademik çevrelerin sorunu açıklığa kavuşturduğu söylenemez. Onlar, darbe ve işgal girişiminden çok önce farklı yapılar içine sızmayı başarmışlardı. Örgütün en önemli amaçlarından biri, kendilerini ayrıştırmış olsalar da muhafazakârlık şemsiyesinden faydalanmaktır. Başka yapılarla ilgili eleştirel bir tutum takınmak ise tamamen ayrı bir meseledir.

Barışalım, affedelim, kucak açalım, topluma kazandıralım gibi laflar muhafazakâr aydının FETÖ konusunda geçmişteki tavrını sürdürdüğünü gösterir. Hâlbuki bu yapı kilisenin meselesiydi.

#FETÖ
#Kilise
#Muhafazakarlık
#Din
4 yıl önce
FETÖ kilisenin meselesidir, bunu bilerek barışın
Meğer…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?