|
Hatta ve hattatlığa mahsus hâfızanın karesi tamamlandı
Uğur Derman
Hocamızın, ilk üç kitabı yine
Kubbealtı Yayınları
’nca okurlara sunulan Ömrümün Bereketi adlı eserlerinin dördüncüsü artık elimizde.

Bu değerli eserini, “...Gelenekli san’atlarımızın asırlardır kopmadan devamını sağlayan –adı mâlûm veya mechûl- hüner sahiplerine” ithaf eden Derman Hocamız, onunla aynı zamanda Ömrümün Bereketi serisinin tamamlandığını belirterek, şu nadide kaydı düşmüş:

“Yazı hayatımın 60. yılında aziz okuyucularımıza sunulan bu kitabın şahsıma verdiği hazzı Nâbî’nin (ö. 1712) meşrebime uyan şu beyti perçinliyor:
Eğerçi köhne metâ’ız, revâcımız yokdur / Revâca da o kadar ihtiyacımız yokdur.”

Nâbî merhumun büyük nâmının bu mütevazılıkla müdanasızlık sarkacında kurulduğunu bildiğimize göre, Derman Hocamızın da hattatlığın hafızasını yeniden inşa konusunda nerede durduğunu zaten biliyor olmamız gerekir.

Zira
Gelibolulu Mustafa Âli’
nin (v. 1600), hattatlar hakkındaki ilk eser olduğuna hükmedilen
Menâkıb-ı Hüneverân
’ı,
Müstakimzâde
Süleyman
Sâdeddin Efendi’
nin (v. 1788)
Tuhfe-i Hattâtîn
’i, İbnülemin’in
Son Hattatlar’
ı, Derman Hocamızın dört ciltlik Ömrümün Bereketi’yle sadece güncellenmekle kalınmamış, yeni zamana mahsus değerli bilgilerle hattatlığın ve hat sanatının tarihi de bugün itibariyle onunla tamamlanmıştır. Öyle ki, bundan sonra mezkur konularda konuşacak olanların Ömrümün Bereketi’ne uğramadan yeni bir cümle kurmaları mümkün olmayacaktır.

Derman Hocamız, Ömrümün Bereketi’ni, 5 Şubat 2011 tarihini taşıyan “Makâle yazmak için, kalemi elime alışımın üzerinden, bu ay itibariyle tam elli yıl geçmiş bulunuyor. Hattat Mâcid Ayral büyüğümüzün 17 Mart 1961’deki vefatından sonra, onu çok sevenlerden Dr. Süheyl Ünver Hocam, merhuma dair bir makale yazmam husûsunda çok ısrar etti. Çekine çekine hazırlayıp da nazarlarına sunduğumun ertesi günü, beni ‘Kardeşim, Mâcid Bey’i öyle bir yazmışsın ki, hani benim için de yazar mı acaba diye, ölesim geldi!’ iltifatı ile karşıladı ve bu sözle –mübâlağalı da olsa- sonrası için kalemime şevk verdi.” cümleleriyle başlatmakla birlikte, onu hattatlığın hâfızasını önce hıfza ve sonra ifşaya sevk eden, bir feraset hatta keramet daha vardır ki, o da şudur:

Derman Hocamızın hocalarından merhum
Necmeddin Okyay
Üstad, benim
Sıtkı Çoban
’dan duyduğuma, onun da Gölpınarlı merhumun oğlundan duyduğuna göre, üç talebesinin hat ile münasebetleri hakkında şöyle demiştir:

“Sadi (Dr. Belger) keyfini çıkarır, Uğur (Derman) ilmini yapar, Ali (Alparslan) ise yazar.”

Bu husus her üç hocamızın şahsında da aynıyla tahakkuk etmiştir.

Ömrümün Bereketi özelinde Derman Hocamızın ilgili müktesebatına daha yakından bakacak olursak, onun kendi zamanındaki serbest -düzensiz değil- yazım tarzını esas alarak, ferdi şahitliklerini paylaşmadaki samimiyetiyle tezkireyi, hattatlık mesleğinin ve dolayısıyla hat sanatının mahiyetine, tarihine ve icra edilişine dair özel bilgileri, gerektirdiği araç ve gereçleri, açık yüreklilikle paylaşmasıyla sanat nazariyatını, hat içre mekanlara, eserlere bir istif asaletinin içinden bakmasıyla da klasik nazar tarzını aştığını söylememiz hak olur.

Yine bu minvalde, Derman Hocamızın kendi zikrettiği tarihten beri muhtelif dergilerde, kitaplarda yayınlanmış makalelerini, kongre, konferans, panel ve sempozyumlardaki bildirilerini, hâtıralarını ve Müslüman sanatlarına dâir yeni neslin merak ettiği birçok hususu dercettiği yazıları ihtiva etmesi bakımından Ömrümüm Bereketi’ni, hat ve hattatlık esasında,
Hz. Mevlânâ’
nın “Fîhi mâ fîh / İçindekiler içindedir / ne varsa ondadır” anlamındaki mübarek ifadesiyle zikretme cesareti gösterebiliriz.

Nitekim, Ömrümün Bereketi 4’te de, Mehmet Akif’ten Mahir İz’e mektuplarla başlayıp, meşk mecmuası, kıt’alar, murakkalar, celî kavramı, İslam yazısının mahiyeti, cilt sanatı hakkındaki yazıları takiben, Hz. Ali, Mehmet Şevkı Efendi, İslam Seçen, Mir İmâd, Sultan Reşad, Mustafa Râkım, Kâdıasker Mustafa İzzet Efendi’ye dair hatıralara, tespitlere, kayıtlara uzanarak, Derman Hocamızın Bursa’nın mânevî ve bediî ikliminden pay almış çocukluğundan bugününe özenle doldurduğu bir hazine sandığıyla buluşuyoruz.

Derman Hocamızın ilminden nasibimizin Ömrümün Bereketi’yle taçlanması vesilesiyle, kardeşim Şaban
Abak
’ın özel gayretleriyle yeniden vücut bulan
Türk Hat San’atından Seçmeler
’i başta gelmek üzere onun diğer eserlerine, bizzat ilgilendiği, yapılmasına ve yayımlanmasına vesile olduğu onlarca çalışmaya da dikkat çekmek istiyorum.

Derman Hocamızın ilmine, sağlığına ve ömrüne bereket diliyorum.

#Uğur Derman
#Kubbealtı Yayınları
#Ömrümün Bereketi
#Gelibolulu Mustafa Âli
2 yıl önce
Hatta ve hattatlığa mahsus hâfızanın karesi tamamlandı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı