|
Her şey Fidel’in yüzünden…

Julie Gavras’ın yönettiği Fidel’in Yüzünden filmini çok severim. 1970’li yılların atmosferinde Fransa’da geçen filmde, kocası Franco rejimi tarafından öldürülen ve küçük kızıyla birlikte Fransa’ya iltica eden halasının yanı sıra Şili’ye yaptıkları gezinin de etkisi ile annesi ve babasının geçirdiği politik değişimle farklılaşan hayatlarını 9 yaşındaki Anna’nın gözünden anlatır. Ebeveynlerinin Allende’nin seçim kampanyası ve kadın hakları için birer aktiviste dönüşürken, lüks hayatları ve okumakta olduğu Katolik okulunu terk etmek zorunda kalan Anna’nın her kafası karıştığında, Küba Devrimi’nden kaçmış olan dadıları olayı. “Fidel Yüzünden” diyerek Castro’ya bağlar. Son günlerde siyasetteki gelişmelerin sebeplerine bakarken aklıma hep bu cümle geliyor. Bizim için Fidel; muhafazakar ve ona yakın olan sağ seçmenin toplam seçmen içindeki oranı. Kadir Has Üniversitesi’nin yaptığı Türkiye Eğilimleri Anketi’ne (Aralık 2020) göre kimlikler çerçevesinde seçmen oranları şöyle:

Muhafazakarım diyenlerin oranı 2015’de %20.7, 2020’de % 25.7. Milliyetçi; 2015’de % 16.3, 2020’de % 22. Sosyal demokrat; 2015’te % 9.4, 2020’de % 13.9. Apolitik; 2015’te % 0.2, 2020’de % 5.9. Sosyalist, komünist; 2015’te % 7.3, 2020’de % 4.3. Ulusalcı 2020’de % 2.3

18-20 yaş gurubu arasındaki gençler içinde % 20.3 kendini muhafazakar, % 15.3 milliyetçi, % 18.6 Kemalist olarak tanımlıyor. Sosyal demokrat % 10.2, apolitik % 10.2 .

21-40 yaş grubunda; en yüksek oran % 25.3 ile muhafazakarım diyenler. Milliyetçi % 24.7, sosyal demokrat % 14.4, Kemalist % 9.6, apolitik % 5.9. Bu yaş grubuna genel olarak baktığımızda % 44.6 sağ, % 28.7 orta, % 26.8 solda.

Bu oranlar siyasetçilerin iktidara gelebilmek için sağ seçmen tabanına göz dikmelerine beraberinde getiriyor. Tüm kavga bu sağ seçmeni etkilemek üzerine kurulunca; organik olarak bu seçmenin beklentilerini siyasetine yansıtanlar ile – mış – gibi yapanlar kıyasıya yarışıyor. Simulark muhafazakarlar türedi. Ama her şey bu %44.6 ve %28.7’nin genişliği yüzünden.

Bu merkez sağ kitle çok geniş spektrumu içeriyor. Oradan öyle parça kopartmak kolay değil.

YENİ LİDERLİK
Yeni medya yeni ortam üzerine çalışanlar yeni liderlik üzerine de çalışıyorlar. Liderlerin
“gerçekten odaklanmaları gereken yere odaklanıp odaklanmadığı”
sorusunu soruyorlar. İletişim profesörü Nuran Yıldız “Yeni Çağın Liderleri” makalesinde çağın içinden bilgilerle çok yol gösterici tespitlerde bulunuyor. Zygmunt Bauman’dan yola çıkarak çağın bireylerinin güven kaybı ve buna bağlı korku yaşadığını söylüyor. Bunu uçağın sallanmaya başladığını hisseden yolcuların korkusuna benzetiyor. Bauman bu örneği daha da ileri götürerek, toplumun korkularını; uçaklarındaki pilot kabininin boş olduğunu da keşfetmiş olan yolcuların duyduğu dehşete benzetiyor. “Bütün bu gelişmeler sonucu, birey/seçmen/tüketicinin geçmişteki sadakat bağı, bugün zayıflama eğilimindedir. Hatta bugünün genç birey/seçmen/tüketicisi bağsızdır. Onların ‘bağlılık yok’ sloganının karşısında ise ‘bağ’ vadeden ‘din’, ‘milliyetçilik’ ve ‘aile’ gibi kavramlar yer almaktadır. Yeni liderin söylem pratiğinde bu kavramlar önemli yer tutmaktadır.”

“Yükseğe tırmanmak için insanın ayaklarının yere basması gerekir. Ama zeminin kendisi giderek daha sallantılı, dengesiz, dayanaksız ve güvenilmez bir his vermektedir. İnsanın sıçramak için ayağını dayayabileceği hiçbir sağlam taş yoktur aşağıda…”

Yeni toplum bu haldeyken, Nuran Yıldız etkin dinlemenin her şeyden daha önemli olduğunu söylüyor. Bauman, Pierre Bourdieu’dan etkilenerek fast food entelektüellere meydanı bırakmamak gerekiyor diyor. Bauman bunlar için aynı hamburger gibi, ‘obeziteye neden oluyorlar’ tanımını kullanıyor.

Netliğin kaybolduğu bir dünyada toplum liderlere eskisinden daha çok ihtiyaç hissediyor. Lider olmak giderek zorlaşırken, seçmen yoğunluğunun olduğu muhafazakar sağ blok da giderek genişliyor. Ancak netlik ve ayağını basacak sağlam bir yer isteyen bu kitle öyle kolay kolay aklı çelinecek bir kitle de değil. Bakalım dijital ağ çetelerinin aklını çelmesine izin verecekler mi? Organik olmayan “simulark muhafazkarlarla halleşebilecekler mi?

KUDÜS TÜM DÜNYADIR…

Yüzyıllık yalnızlık ve acımasızlık tanımını en fazla hak eden ülke Filistin! Yaşananlar neredeyse kaç kuşakta tekrar ediyor. Bu sefer kıyameti kopartan yine yasadışı yerleşimciler oldu. Orada “iki devlet, iki halk için iki devlet” çözümü için yerleşim yerlerinin yasaklanması gerektiğini onlarca yıldır herkes söylüyor. İsrail yerleşimleri ayaküstü durmadan değiştiriyor. Bugün Batı Şeria içerisinde 3 bin üzerinde yerleşim yeri ve duvarlarla çevrili korunaklı silahlandırılmış halkı olan siteler inşa edilmiş durumda. Bunlar şahsi Filistin mülkünün üzerine yapılmış durumda. Uluslararası hukuk açısından bakarsak Yahudi yerleşimleri illegaldir. İsrail hukuku açısından bakarsak kamu arazisi üzerindeki yerleşimler legaldir. Dolayısıyla Megon yerleşim yeri İsrail kanunlarına göre bile illegal sayılıyor.

Obama bunların durdurulması gerektiğini söylemişti. Uzmanlar daha o yıllarda “Samariya ve Hebron Dağı’nın güneyine Kudüs şehrinin içine yerleşim inşa etmeye devam edilirse iki devletli çözümün imkansız hale geleceğini” söylüyordu. Bunun üzerinden 10 yıl geçti. Şu an bu bölgede 300 binin üzerinde yerleşimci var. İsrail’in içinden ve dışından insanlar bu bölgelere göç ediyorlar. Filistinlilerin yaşam alanları daha da daraltıldı ve bir bayrama daha İsrail’in saldırıları altında girildi.

Bayramın bayram gibi kutlandığı bir Filistin temennisi ile bu bayramda dualarımız, aklımız, kalbimiz Filistinli kardeşlerimizle birlikte...

#Filistin
#İsrail
#Kudüs
#Julie Gavras
#Fidel’in Yüzünden
#Obama
#Bayram
3 yıl önce
Her şey Fidel’in yüzünden…
Türk ve Kürt çocukları arasındaki üstün zekalı oranı
Diriliş
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!