|
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Osmanlı coğrafyasının paylaşılmasıyla ilgili meseleler Birinci Dünya Savaşı’na giden süreçte büyük rol oynadı. Küçüklü büyüklü Batı Avrupa devletlerinin emperyalist yayılma stratejisi hedefine ulaşmış, Afrika’nın paylaşımı tamamlanmıştı. Devlet-i Âliye’nin geniş toprakları da her açıdan zenginlik ürettiği için savaş bize doğru gelmekteydi. Bu sebeple “Son Haçlı Seferleri”ni durdurmak için hazırlıklar yapıldı. Almanya’nın yanında savaşa girmemiz bir basiretsizliğin sonucu değildi. Yayılmacı ve yerleşimci kolonyalist Batı Avrupa ülkelerinin hedefinde Osmanlı coğrafyası vardı.

Özellikle İngiltere ve Fransa’nın coğrafyamızda artan faaliyetleri sonuçlarını vermeye başlamış, Körfez bölgesinin aşiret liderleri iki taraflı davranmaya başlamıştı. Aşiret liderlerinin İngiltere ve Fransa’ya yönelmesinde altın ve teknoloji üstünlüğü büyük rol oynamıştı. Kamuoyu savaşlarında yetersiz kaldığımızı kabul etmeliyiz. Kuşçubaşı Eşref ile Mehmet Akif çölde etkili bir propaganda faaliyeti yürütmüş olsalar da çağın teknolojik imkânlarını geliştirme ve entelektüel bilginin yayılması bakımından etkili olamadığımız açıktı. Mısırlı Mustafa Kamil Paşa gibi gazetecilerin sayısı sınırlıydı. Bu sebeple coğrafyanın dinamiklerini harekete geçiremedik. Aşiret liderleri küçük hedeflerine ulaşabildiler.

İngiltere aşiret liderlerine, Fransa ise azınlık gruplarına devlet bahşetti ve kendilerine iktidar verilenler yıllar sonra Türkiye aleyhine faaliyet yürütmeye başladı. Bu türden faaliyetleri kolonyalizm ve sömürgecilik ilişkileri çerçevesinde yorumlamak gerekir. Eylem yapmak üzere BAE tarafından Türkiye’ye gönderilen terör unsurlarını da aynı çerçeveye dâhil etmeliyiz. Devletlere ve örgütlere hükmedenler, bağımlı oldukları merkezlere borçlu oldukları için güçlerini coğrafyanın dinamikleri aleyhine kullanıyor. BAE gibi bağımlı devletler sadece Türkiye aleyhine faaliyette bulunmuyor, aksine coğrafyanın tamamında yerli ve millî dinamiklere karşı bir mücadele yürütüyor. Mısır yönetiminin de kendi halkına zarar vermek bakımından benzersiz olduğunu söyleyebiliriz.

Erdoğan’ın coğrafyanın geneline yayılan popülaritesi de Mısır ve BAE gibi ülkelerin yönetici elitleriyle büyük farklılığa işaret ediyor. Cumhurbaşkanımız’ın çağrılarının coğrafyanın neredeyse her karış toprağında karşılık bulması, çok kapsamlı analizleri zorunlu kılmaktadır. Bu, olağanüstü hareketli günlerin özellikle sosyal bilimlerin farklı alanlarında çalışanlar için zengin bir içerik ürettiğine inanıyorum. Yüz yıl önce Kuşçubaşı Eşref Bey ve Mehmet Akif’in propaganda faaliyetlerinde bulunduğu coğrafyada, milyonlar Türkiye ile bariz duygudaşlık içindedir. Mısır’da yapılan bir anket çalışması da bunu doğrulamaktadır. Bu ankete göre katılımcıların üçte biri, Erdoğan’ı devlet başkanı olarak görmek isteğini ifade ediyor. Arap sokaklarında Erdoğan etkisini sıradan bir hadise olarak göremeyiz.

BAE, İsrail ile normalleşme anlaşmasını imzalarken elbette coğrafyanın aleyhine adımlar attığını biliyor. Bu küçük ülkenin yönetici elitleri, Türkiye karşıtlığını Arap milliyetçiliği ile meşrulaştırmaya çalışıyor. Mısır da Türkiye karşıtlığında benzer bir yaklaşım sergiledi. Bahsettiğimiz anket çalışması, elitlerin sokaklar nezdinde bir karşılığının olmadığını gösterir.

İngiltere aşiret liderlerine, Fransa ise azınlıklara iktidar yolunu açmıştı. Emmanuel Macron’un son Lübnan gezisinden yansıyan fotoğraflar Fransa’nın hâlâ aynı doğrultuda faaliyet yürüttüğünü gösteriyor. İlginç bir şekilde Macron’un bu gezisine Türkiye’den de destek açıklamaları yükseldi. Bunlar Lübnan’da belirli grupların Macron sevgisini genelleştirerek coğrafyanın tamamına teşmil etmeye çalıştı. Fransa’nın coğrafyamızda uyguladığı kolonyal yönetimi ve sonuçlarını görünmez kılma gayretinin yanında aynı çevrelerin, Arap sokaklarından yükselen Erdoğan sevgisini önemsizleştirmeye çalışmaları da son derece önemlidir. Emperyalist ilişkiler bağlamında izah edilebilecek hadiseleri dikkatle takip etmek gerekir. BAE ve Fransa’nın Türkiye’de sadece belirli terör gruplarını yönlendirmediğine hükmedebiliriz.

Coğrafyamız, yüz yıl önce olduğu gibi hareketlendi. Karadeniz ve Akdeniz’in imkânları Türkiye’ye güç olmayı vadediyor. Yeniden Haçlı ruhuyla harekete geçmeleri bu sebeptendir. Mandacıların da hareketlendiğini görüyoruz.

Yüz yıl önce biz mağlup olurken onların yenilmez imparatorlukları da eski gücüne bir daha ulaşamadı. Otuz yıldır coğrafyamızda olmalarına rağmen başaramadılar. Bu da tarihin döndüğünü gösterir.

#Osmanlı Devleti
#BAE
#Fransa
#Emmanuel Macron
4 yıl önce
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’