|
İbnü’l-Arabî’den seçilmiş sözler
İnsanın tükenmezliğine dair dünden bugüne çok şey söylenmiştir.

Hakikatte insan, aşırı sıcak ya da soğukta bile tükenebildiğine göre, bu sözle asıl kastedilen onun aklı, zihni, duy(g)uları, düşünceleri, hâlleri, fiilleri… kısaca mana kelimesinde toplanan melekeleri itibariyle tükenmezliği, daha doğru bir ifadeyle tüketilemezliğidir.

Şeyh Muhyiddin’nin (ks), Fütûhât-ı Mekkiyye’sinden (
Ekrem Demirli
çevirisiyle) yapa geldiğimiz seçmelerin bir yenisini sunarken, onun sözlerinin insanın tükenmezliği / tüketilemezliği esasındaki kıymetine vurgu yapma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü onun söylediği her söz, son tahlilde hayatın ve insanın doğru anlaşılmasına mahsus nadide katkılardan ibarettir.

Şeyh Muhyiddin İbnü’l-Arabî diyor ki:

Hayat
, her şeyi kuşatan rahmet feleğidir. Aynı şekilde ilahî Zat’a nispet edilen hayat da Allah’a nispet edilen her nispetin sıhhat şartıdır. (…) Hayat nispeti kalksaydı, hiç kuşkusuz, tüm nispetler de ortadan kalkardı. Hayat, bütün isimleri kuşatan Zatî rahmettir.” (FM, 6:412)
“Her
bilgi
ibareye dökülmez, bunlar (kişisel tecrübeye dayanan) zevk ilimleridir. Öyleyse
akıl
dan daha bilgilisi olmadığı gibi, akıldan daha cahili de yoktur. Akıl sürekli bilgi alır. O halde akıl, bilgisi bilinmeyen alim iken (aynı zamanda) bilgisizliğinin sonu olmayan cahildir.” (FM, 7:16)
Tecelli
lerin başkalaşması, Hakk’ın sendeki zuhuru bakımından gerçekleşir. Hakk, senden dolayı kendisini
sevgi
yle nitelemiştir. Bu tecelliden senin adına gerçekleşen bilgi, senin O’nu seven olman, yani O’ndan dolayı seven olmandan seni sarhoş eder.” (FM, 7:17)
İsim
, eserden meydana gelen şey ya da kendisinden eserin meydana geldiği şeydir. Ya da isim, eseri kaynağının kendisinden meydana getirdiği şey veya -isimlendirilen kastedilmemişse- eserin kendisinden meydana geldiği şeyin kendisinden var olduğu şeydir.” (FM, 7:34)
Tasavvur
sahibinin tasavvur ettiği şey, onun aynıdır, kendisinden başkası değildir.” (FM, 7:45)
“Mümkün yokluğu göremez. Bir şeyin
güzel
olması, onun Allah’ın fiillerinden olması demektir. Fiili kötüleştiren ise kula izafesidir.” (FM, 7:95)
“Değişen
kötü
nün
güzel
liği, değişmeyen iyinin güzelliğine ilave olmamıştır. Çünkü güzelin güzelliği, başka bir şeye değil, kendisine bağlıdır.” (FM, 7:97)
“Ey
itaat
im! Sen olmasaydın hasret çekerdim
Günah
ım! Sen olmasaydın seçilen olmazdım. (FM, 7/98)
Makam
lar kazanım,
hâl
ler vergidir.” (FM, 7:143)
“Her
amel
, kendi hakikat ve yoluna göre bir sonuç oluşturur.” (FM, 7:171)
Talep, mülk
te gerçekleşmiştir.” (FM, 7:198)
Akıl
olmasaydı, doğal şehvet övülen bir şey olurdu.” (FM, 7:236)
Sayı
, bir varlığı yok iken, özü gereği sayılanlarda hüküm sahibidir.
Mazhar
lar ise, yine bir varlığa sahip değil iken, zuhur edenin (göründüğü) suretlerinde ve birdeki çokluklarında hüküm sahibidir.” (FM, 7:311)
“Hakk da
aşırı yakınlık
nedeniyle görülemez.” (FM, 7:323)
“Allah katında üstünlüğü sağlayan bir güzellik ya da uzak durmayla iyiliğin meydana geldiği herhangi bir kötülük, ancak
şeriat
ın güzel bulması ya da çirkin görmesiyle belirlenebilir.” (FM, 7:382)
Dilenci
, dilenmeyi belirten harfleri telaffuz edendir.” (FM, 7:416)
“(Güzel kelimesiyle aynı kökten gelen)
ihsan
, Allah’a O’nu görürcesine ibadettir.” (FM, 8:14)
“İnsan
gaflet
mahallidir ve özü gereği
yoksun
dur.” (FM, 8:20)
Hikmet
, özel bir bilineni bilmektir. O, hüküm sahibi ve ona göre hüküm verilen bir niteliktir. Fakat hükme konu olmaz. Hikmetin öznesi hakîmdir. Öyleyse hikmet hükümrandır. Onun sonucu olan hükmün faili / öznesi ise, hâkim ve hakemdir. Sayesinde atın kontrol edilmesini sağlayan gem de ‘hikmet’ diye isimlendirilmiştir. Öyleyse bu niteliğe sahip her bilgi hikmettir.” (FM, 8:31)
Serap
, suyu arayanın gözündedir.” (FM, 8:30)
İdrak
ler, kuşku taşımayacak şekilde doğru hâldeki idrak edilenlere ilişir.
Hakikat
ler hakkında bilgisiz olan kimse, hakikatlerinin
başka
laştığını zanneder, halbuki başkalaşmazlar (başkalaşma, hakikatle kurulan ilişkide gerçekleşir).” (FM, 8:51)
Amel
, sanatçıya nispet edilir,
alet
e değil.
Övgü
de alete değil, onu kullanana gider.” (FM, 8:100)
Kulak
bazen gözden önce
aşk
a düşer.” (FM, 8:173)
İstidat
hayat ile ortaya çıktığında, kendisini kabul edene göre tezahür eder. (…) Mazharlar, istidatlarıyla, kendilerinde zuhur edene kendisiyle zuhur edeceği taşınan ve taşıyan suretleri verir.” (FM, 8:329)
Ruh
ların esintisi rüzgarlarınkinden daha incedir, çünkü doğa alemiyle ilişkiden uzaktır.” (FM, 8:370)
Şiir
in ve sözün güzelliği, ince söz ile yüksek anlamı kendisinde toplamasına bağlıdır.” (FM, 8:373)
#İbnü’l-Arabî
#Fütûhât-ı Mekkiyye
#Ekrem Demirli
#Günah
#Hikmet
#Şiir
3 yıl önce
İbnü’l-Arabî’den seçilmiş sözler
Çin, ‘İpek Yolu’na anlam katabilir mi?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…