|
İbnülemin konağının hazin hikâyesi

Yeni Şafak gazetesinin hanım yazarlarından Ayşe Olgun, olgun ve dolgun röportajlar yapıyor ve bunlar gazetenin Pazar ekinde yayımlanıyor.

29 Aralık 2019 tarihli ilavede büyük bir merakla gözden geçirdiğim bir röportaj daha -hem de tam sayfa olarak- yayımlandı. Küllük Kahvesi’nin, nam-ı diğer Marmara Kıraathanesi’nin müdavimlerinden Reşad Şen Beyefendi’e yöneltilen sorulardan birini ve verilen kısa cevabını -müsaadenizle- aşağıya alıyorum. Ayşe Hanım’ın Muzaffer Efendi’nin Marmara Kıraathanesi’nde yaptığı sohbetlerle ilgili sorusuna Reşad Şen şöyle cevap veriyor:

“Marmara Kıraathanesi’nin müdavimleri arasında Sahaflar Çarşısı’nın önemli ismi Şeyh Muzaffer Ozak’ı sayabiliriz. Muzaffer Hoca, akşam dokuz-on gibi geç bir saatte müridleriyle birlikte gelir sohbet ederdi. O sohbetler bazen sabah namazına kadar devam ederdi. Oradan Eyüp Sultan Camisi’ne namaza gidildiğini hatırlıyorum. Herkes onu dinliyordu, çünkü ağzından bal akıyordu. Muzaffer Hoca,her konuda üstad bir kimseydi. Aynı zamanda rahattınız, yanında sigara filan içebiliyordunuz.

Keyifli sohbetleri, işte bundan dolayı daha çok kalabalık oluyordu. Mesela Dündar Taşer başka hocalardan pek hoşlanmazdı. Bundan dolayı ikisinin masası birbirine uzaktı. Bu durum üç-dört yıl sürdü. Sonra yakın dost oldular.”

Reşad Şen, Ayşe Olgun’un, İstanbul İmam-Hatip Okulu’nun açılış törenini hatırlıyor musunuz? Bu törende kimler vardı, sorusunu da şöyle cevaplandırıyor:

“Tabii ki, hatırlıyorum. 1959 veya 1960 yılı diye aklımda kalmış. Açılışa dönemin Başbakanı Adnan Menderes de katıldı ama bir konuşma yapmadı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Celal Yardımcı, ‘Başbakan’dan aldığım bir emirle bu okulu açıyorum’ demişti. İlginçtir ki, aynı bakan, Konya’da bir enstitünün açılışında da, ‘İmam-Hatiplere karşı panzehir olarak açıyorum’ demiştir.”

Celal Yardımcı’nın İmam-Hatip Okulu konusunda hiç yardımcı olmadığını biliyordum ama bu kadar husumet beslediğini hiç duymamıştım. Bu şahsın, daha sonraki yıllarda, muhafazakâr camianın tek gazetesi olan Tercüman’da makaleler yayımladığını hatırlıyorum. İmam-Hatip Okullarının ilk defa açılmasında en büyük pay sahipleri Menderes, Tevfik İleri, Celal Ökten gibi isimlerdir. Prof. Dr. Cevat Akşit Hoca’nın hatıraları okunursa bu zevatın ne büyük bir gayret gösterdikleri anlaşılır.

Ayşe Olgun, İlim Yayma Cemiyeti’ni hatırlatıp “Babıâli’nin meşhur simalarından İbnülemin Mahmud Kemal evini bu cemiyete bağışlamış değil mi?” diye bir soru daha yöneltiyor. Reşad Bey, bunu şöyle cevaplandırıyor:

“İbnülemin, dev kütüphanesini İstanbul Üniversitesi’ne bağışladı. Evini ise, dindar gençlerin yurt olarak kullanmaları için vakfetti. İbnülemin Vakfı’nın Yönetim Kurulu’nda, Yapı Kredi Bankasının kurucularından Kâzım Taşkent, dönemin İstanbul Müftüsü, İlim Yayma Cemiyetinden de Nazif Çelebi gibi isimler vardı. Burada hatırlayamadığım birkaç kişi daha bulunuyordu.”

Reşad Bey’in bu cevabını -müsaadenizle- biraz vuzuha kavuşturmak istiyorum.

İbnülemin merhumun babasından intikal bu tarihi konak -maalesef- vasiyetine aykırı olarak yıktırılıp yerine işhanı yaptırıldı. Bu olay büyük tepki topladı. Mahmud Kemal Bey’in yeğeni Selma Hanım, 27 Şubat 1966 tarihli Yeni İstanbul gazetesine şöyle bir açıklama gönderdi:

“Gazetenizin 24 Şubat 1966 tarihli nüshasında ‘İbnülemin Mahmud Kemal Tesisi törenle açılıyor’ başlığı altında intişar eden haberde: Merhum mütefekkir ve muharrir İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın İlim Yayma Cemiyeti’ne bağışladığı Mercan’daki büyük konağın yerine inşa olunan tesis yarın törenle hizmete açılacaktır’ denilmekte, bu tesisin üst katta bir konferans salonu ile bir kütüphane ihtiva ettiği ve 78 mağazalı bir işhanı olacağı ilave edilmektedir.

Merhumun 23 Haziran 1944 tarihli vasiyetnamesine göre:

* Konak İlim Yayma Cemiyeti’ne vakfedilmiştir.

* Konak daima “İbnülemin Mahmud Kemal Yurdu” namı ile yadolunmak ve hali hazırı ile muhafaza edilmesi şartıyla İmam-Hatip Okulu talebesiyle müstehak üniversite talebesine yurt olarak tahsis edilmiştir.

Vasiyetnameye göre konağa asla dokunulmaması icap ederken, nasıl ve ne sebeple yıktırıldığını bilmediğimiz bina yeni şekliyle dahi yine vasiyetnameye göre yukarıdaki maksadın dışında kullanılamaz.

* Bir afet sebebiyle ortadan kalkması halinde dahi hâl-i sabıkına irca edilmesi vasiyetnamede ehemmiyetle kaydedilen konağın 78 mağazalı bir işhanı olarak yeniden inşa edilmesi, vasiyetnamenin tamamen ihlali mahiyetini almış, maksatla hiçbir münasebeti kalmamış ve bu suretle merhumun ruhu ta’zib edilmiştir.

* Bu açık ihlalin sorumluları hakkında gerekli kanuni muameleye tevessül edilecektir. Mezkur haberin bu suretle tavzihini rica ederim.”

Merhumun vasiyeti işte böyle ihlal edildiği gibi, adı geçen cemiyetin idarecileriyle vakfın yetkilileri de Hazretin hatırası konusunda gerekli gayreti göstermediler. Vefa’daki İlim Yayma Yurdu’nun kapısına, “İbnülemin Mahmud Kemal Yüksek Tahsil Talebe Yurdu” yazısını yazdırabilmek için, Vakıf Gureba Hastahanesi’nin eski başhekimi merhum Prof. Dr. Âsâf Ataseven’in ne zahmetler çektiğini ben de yakından biliyorum.

#Konak İlim Yayma Cemiyeti
#Ayşe Olgun
#Yeni Şafak
#Eyüp Sultan Camii
4 yıl önce
İbnülemin konağının hazin hikâyesi
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak