|
İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Ketebe Yayınları

Yakın tarihimizde Osmanlı ile Cumhuriyet arasında köprü vazifesi gören en renkli şahsiyetlerden biri de - hiç şüphesiz - İbnülemin Mahmud Kemal İnal’dır. Geçenlerde merhum üstadın doğumunun 150. yıl dönümü dolayısıyla ilgi çeken bir sergi açıldı. Fatih Belediyesi ile İstanbul Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenledikleri bu sergi kültür ve sanat erbabıyla İbnülemin muhiblerini bir araya getirdi.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın mahdumu Bilal Erdoğan’ın da katıldığı törende kurdele kesildikten sonra İbnülemin Bey’e, nâm-ı diğer Efendi Hazretleri’ne ait hat eserlerinin, kıymetli yazmaların ve bir takım özel eşyaların yer aldığı sergi gezildi.

Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan Bey, yaptığı konuşmada üstaddan “Kemalat sahibi bir şahsiyet” diye bahsetti ki, bu tam yerinde bir tavsiftir. Nitekim, merhumun babası Seyyid Mehmed Emin Paşa’dan kendisine intikal eden Mercan’daki tarihi konağın bir adı da “Darü’l-Kemal”dir. Hazretin 1957’de vukû bulan vefatına kadar bu ilim ve irfan yuvası kemal sahiplerine mekân olma özelliğini korudu. İşte bundan dolayıdır ki, ben de eserimin ikinci cildine “Darü’l Kemal ve Erbab-ı Kemal” adını verdim. İnşaallah yakında 3. cildi de kisve-i tab’a bürünecek.

Bilal Erdoğan Bey de sergi açılışında yaptığı konuşmada, “İnal, Osmanlı ile Cumhuriyet’i birbirine bağlayan köprü şahsiyettir” dedi. Evet, bu ayaklı kütüphane öyle sıradan bir köprü olmayıp tam bir Mimar Sinan köprüsüdür. İbnülemin’in hayırla anılmasına vesile olan en kayda değer hizmetlerinden biri de, bütün mal varlığını hayır kurumlarına, özellikle İlim Yayma Cemiyeti ile İstanbul İmam Hatip Okulu’na bırakmış olmasıdır. Ancak, merhuma ait konağının vasiyetine aykırı olarak alelacele yıktırılıp yerine zevksiz bir iş hanının yaptırılması son derce yanlış bir iş olmuştur. Rahmetli, vasiyetinde de belirttiği üzere, bu konağın -orijinal hali muhafaza edilerek- İmam- Hatip talebeleri için yurt olarak kullanılmasını istiyordu. Ben, bu konağın hazin hikayesini kitabımda uzun uzun anlattım.

Efendim, “İbnülemin Mahmud Kemal İnal Sergisi”ni ziyaret edenlere bir de albüm dağıtıldı. Zengin bir görsel malzemeyle hazırlanan İbnülemin Mahmud Kemal Albümü’nün kapağında merhum hakkında söylenen meşhur beytin şu mısraı bulunuyor: “Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine.” Kapakta olmayan diğer mısra ise şöyle: “Hezâr gıbta o devr-i kadîm efendisine” Bunlardan birincisi Süleyman Nazif’e, ikincisi de Yahya Kemal’e aittir. Garip değil mi, İbnülemin hakkında yazanlar ve konuşanlar genellikle bu iki mısraı ve şairlerini birbirine karıştırırlar, hatta daha da ileri giderek “hangisi hangi dizeyi söylemiş belli değildir” diye de hüküm verirler. Bu hükmü verenlerden birinin de Hilmi Yavuz olduğunu öğrenmek istiyorsanız, yazarın “Belleğin Kuytularından” adını taşıyan kitabında “Bir Cihan Kaynanası – İbnülemin Mahmud Kemal İnal” başlığıyla yer alan yazıyı okumanız gerekiyor. Halbuki bu konu İbnülemin hakkında kaleme alınan yazıların bazılarında açıklığa kavuşturuluyor. Buna bir örnek olarak Prof. Dr. Cahit Tanyol’u gösterebiliriz. Bakınız, Tanyol, “Türk Edebiyatında Yahya Kemal” isimli kitabında ne diyor:

“Yahya Kemal’in belleğinde yer alan dizelerden biri de zemin ve zamana uygun söylenmiş nükteli sözler ve fıkralardı. Son çağın müzelik tiplerinden İbnülemin Mahmud Kemal için Süleyman Nazif’in ‘Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine’ diye bir dizesi vardı. Gerçekten de İbnülemin gerek dünya görüşü, gerek yaşayış biçimi, gerek kılık kıyafeti, nükteleri ve gerekse sohbetleriyle eski vüzera konaklarından günümüze savrulmuş bir tipi andırırdı. Ters bir adamdı. Gülmezdi, güldürürdü. Yahya Kemal Süleyman Nazif’in yazmış olduğu dizenin başına bir dize ekleyerek İbnülemin’in tam bir portresini çizmişti: Hezâr gıpta o devr-i kadîm efendisine / Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine”

Unutmadan söyleyeyim, İbnülemin’in aziz dostlarından İbrahim Alaaddin Gövsa da, “Bir öyle âbide rekzetti yurda Hazret ki / İlelebed şaşacaktır cihan mühendisine” mısralarını ekliyerek bunu bir kıt’a haline getirdi. Yine unutmadan belirteyim: İlk iki mısra merhum Necmeddin Okyay hattıyla güzel bir levha haline getirildi ve 1953 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağışta bulunması dolayısıyla yapılan törende kendisine takdim edildi.

Süleyman Nazif ve Yahya Kemal gibi iki büyük şairimizin övgüsüne mazhar olan bu büyük kalem ve kelam erbabını daha yakından tanımak için eserlerini okumak gerekiyor. Merhumun kitapları, bu günlerde Ketebe Yayınları tarafından art arda yayımlanıyor.

#Ketebe Yayınları
#İbnülemin Mahmud Kemal İnal
#Kitap
#Osmanlı
3 yıl önce
İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Ketebe Yayınları
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi