|
İttifakın adını koyalım, yok çünkü…

“ABD, Filipinler’in Türkiye’den T129 ATAK Helikopteri almasına yönelik izinleri onayladı. TUSAŞ tarafından üretilen, üzerinde ABD-İngiltere ortak üretimi motor bulunan helikopter için izin çıktı. ABD, CAATSA yaptırımlarını uyguladığı dönemde altı ATAK helikopterinin Filipinler’e ihracı için Türkiye’ye izin verdi”… (16-19/05)

“Polonya Savunma Bakanı Mariusz Blaszczak, Türkiye’den 24 adet SİHA satın alacaklarını duyurdu. Böylece Polonya, Türkiye’den SİHA satın alan ilk NATO üyesi olacak. Bayraktar TB2 SİHA’lar önümüzdeki yıl teslim edilecek”… (22/05)

Bu sevindirici haberler, Türk-Amerikan ilişkilerinin hangi zaman-mekân boyutunda yaşanıyor?..

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan-ABD Başkanı Biden arasındaki tek görüşmeyi izleyen saatlerde iki ülkenin dışişleri bakanları ve ulusal güvenlik danışmanları arasında yaşanan görüşmeler, 14 Haziran NATO liderler zirvesinde gerçekleşecek buluşmanın randevu ayarlarıyla ilgiliydi. Tarih yaklaştıkça, ABD-Türkiye temasları da yoğunlaşıyor…

En son üst düzey temas Dışişleri Bakanları (Blinken-Çavuşoğlu) arasında gerçekleşti. Takiben yapılan açıklamalar da müspet tondaydı…

Blinken: “Bugün Mevlüt Çavuşoğlu ile konuşma fırsatı buldum. Ortak öncelikler konusunda NATO müttefikimiz Türkiye ile işbirliğinin sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır”…

Sıradaki temas ise ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın Türkiye ziyaretiyle olacak. Önemli, Biden yönetiminin Türkiye’ye ilk ziyareti…

Sherman’ın Türkiye’ye
NATO zirvesi özelinde, hatta hangi hedefle
geleceği belli. Çünkü
harita ortada;
25 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında, Brüksel, Endonezya, Kamboçya, Tayland, Hawaii turu içinde Ankara ayağı gerçekleşecek…
Ankara-Washington’un masaya yatırması gereken konuların sayısı uzun liste oluşturuyor ama birinci madde NATO zirvesi olacak; Zirveye Biden ABD’sinin verdiği önem, Rusya-Çin dinamikleri, Avrupa-ABD ilişkileri, NATO’nun müstakbel hali,
hepsinde Türkiye’nin rolü/yeri
daha kritik!..

Tabii bunlara bakıp iki ülke ilişkilerindeki eğriliğin düzelmeye başladığını sanmayın. Aslında Türkiye, ABD Dışişleri Bakanı’nın eş zamanlı bölge turu (Mısır, İsrail, Ürdün, Filistin) içinde de olmalıydı!

***

İki devlet başkanı arasındaki son görüşme, malûm/yığılmış gerilim dosyaları üzerine sözde Ermeni soykırımının tanınması krizinin de eklendiği, açmazları bol konjonktürde gerçekleşmişti. Bu yüzden zirvedeki randevu merak ediliyor.

Çoğuna göre dar zamanda yerinden kalkmaz dosyaların ele alınacağı oturuma yüksek ümitler bağlamak mucize ummak gibi. Hele NATO, ABD-Avrupa ilişkileri gibi Beyaz Saray’ın hepsinden önemli saydığı ana başlıklar düşünüldüğünde…

Böylece Ankara-Washington masası, ABD’nin Rusya, Çin, ‘Avrupa’ ilişkileri ile NATO bağlamına yatırılmış krizler pazarlığı haline geliyor!..

***

Başkan Biden’ın göreve geldiği günden, Alaska’da Çin’le buluşulduğu ana kadar ABD yönetimi Pekin’e kan kusturdu. Açıklamalar, ticari ve diplomatik baskılar, insan hakları söylemleri ve üst düzey yetkililere yaptırım getirilmesine kadar. Hepsi kasıtlıydı.

İki ülkenin temsilcileri bir araya geldiğinde, Çin’in diz çökecek kadar yumuşatıldığını varsayıyorlardı. Terbiyesizlik boyutunda çiğ davrandı ABD Dışişleri. Ancak aynı şekilde karşılık aldılar. Çin geri basmadı, ABD, sedde çarptı ve sekti…

Aynısını İzlanda buluşmasına kadar (19 Mayıs) Rusya’ya yaptılar. Sadece ABD’deki değil Avrupa’daki-müttefiklerine etki ederek-onlarca Rus diplomatı istenmeyen kişi ilan ettiler, sınır krizleri yarattılar, içerisiyle oynadılar, yaptırımlar uyguladılar, çoğaltabiliriz ama Putin-Biden görüşmesi evvelinde yumuşadılar. Kuzey Akım-2 somut örnektir.

İki ülkenin de ABD’ye verdiği yanıt hakkınca dolgunluğundaydı. Ne gelirse olduğu gibi iade ettiler, geri çekilmediler.

İki sebebi vardı…

Birincisi, ABD’nin örneğin Rusya özelindeki tahlilleri doğru sonuçlar içermiyordu; Obama’dan beri Putin yönetiminin uzun dayanamayacağı, Batı’nın birlikte yaşaması kolay, ‘uyumlu bir şeyle’ değiştirileceği beklentisine yaslanıyordu. Balon, Rusya’nın izole edilmesi ve hükümeti devirme girişimleriyle şişirildi. Başarı sağlanamadığı gibi, Rusya dünyanın çeşitli bölgelerinde verdiği reaksiyonlarla kayıplara sebep oldu…

Çin için de hemen aynı örneklem kullanılabilir. Pekin, ABD’nin tutumuna sahada karşılık vermeyi sürdürüyor. Orta ve Batı Asya, Afrika hatta Ortadoğu’da aldığı pozisyonlar ortada.

İkincisi, Doğu-Batı ilişkilerini analiz eden temel okumaların çuvalladığı bir diğer ‘sabit’, Rusya-Çin ‘ortak anlayış’ının asla çalışmayacağı prensibi kırıldı. İttifak kurmadılar zaten! ABD’nin, iki ülkeye ‘ortak bakışından’ emin oldukları için elverişli alanlarda beraber davrandılar.
Moskova ve Pekin, ABD’yi iç siyasetlerine ve küresel çıkarlarına tehdit olarak görüyorlar. Kim ‘yanlış’ diyebilir?
ABD, Rus-Çin ilişkilerinin derinleşmesine/genişlemesine sebep oldu.

***

Eğer beklendiği, öncül tecrübelerin söylediği gibi NATO daha çok Çin’e odaklanacaksa, Amerika’nın Rusya ve Türkiye gibi ülkeleri ‘dost olmayan ülkeler’, yani ‘düşman’ listesinde tutma lüksü bulunmuyor.
Esasen, bu ülkelerin ‘düşman ülkeler’ listesinden ABD’yi nasıl çıkartacağını düşünmesi gerekiyor!..

Rusya, Avrupa üzerinde özel etkilere sahip. Türkiye, Kafkasya-Balkanlar-Ortadoğu-Batı/Orta Asya’da elinde kartlar tutuyor. Washington tüm çapsızlığına rağmen bunu görmüyor olamaz.

Türkiye bu müzakere atmosferini soluyarak ABD ile konuştuğunda avantajlı çıkma olasılığı
yüksektir.

“Efendim, Çin ve Rusya süper güç onların direnç noktaları ile Türkiye’nin mukavemeti aynı mı” itirazları ‘arkaik çağa’ aittir. Konu, Washington’un gücüyle ilgilidir…

#İttifak
#ABD
#Filipinler
#ATAK
#CAATSA
#Polonya
#Blaszczak
#Erdoğan
#Biden
#NATO
3 yıl önce
İttifakın adını koyalım, yok çünkü…
Hasan Tura"nın babası Yalçın Tura mı Yalçın Tura"nın oğlu Hasan Tura mı?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?