|
Kamu vicdanı daha ne kadar kanayacak hakim bey?
Antalya’nın
ilçesinde görülen çocuklara cinsel istismar davasının detaylarını yazmaya yüreğim el vermiyor. Okuduklarıma lanet ettim. Altı ve dokuz yaşlarındaki kardeşler yaşadıklarını çizmişler. Her yerde yayınlandı. Bu resimler de soruşturma dosyasına girmiş. Sonra öğrendik ki, istismar zanlısı anne, üvey baba, dayı adli tıp raporu ve çocukların ifadelerine, çizimli anlatımlarına rağmen tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Bu nasıl olur? Sosyal medya yine ayağa kalktı. Adalet adliyede değil Twitter’da arandı. Elden başka da bir şey gelmiyor. Toplumun her kesimi isyan etti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı açıklama yaptı. Spor camiası öfke kustu. Herkesin dile getirdiği ‘bu nasıl olur’ sorusunun yanıtını ise Elmalı Cumhuriyet Başsavcılığı verdi: “5 Ocak 2021’te tarihinde tutuksuz yargılanmalarına karar verilmiş ve Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından bu karara itiraz edilmiştir. Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından itiraz reddedilmiştir.” Savcılık, haklı olarak karar verici merci olan mahkemeyi işaret etti. Zanlılar savcının itirazına rağmen serbest bırakılmış. Benim de tıkandığım nokta şu; Yahu bir çocuk yaşamadığı bir olayı nasıl çizer? Oyun değil bu. Cinsel istismar. Bir çocuk nasıl tahayyül eder tüm bunları? Davanın yeni duruşması 17 Eylül 2021 tarihinde yapılacak. Daha önce birçok davada gördük. Öyle görünüyor ki kamu vicdanı bu tarihi bir şekilde öne aldıracak. ‘o bir şekil’in adı da kamu vicdanı zaten. Eğer tutuklanma olursa Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri şu sorulara yanıt vermeli; Zanlıları neden serbest bıraktınız? Şimdi neden tutukluyorsunuz? Madem toplum isyan edince verdiğiniz karar değişiyor, adalet bu mudur?
ÖSYM ‘gevşemeyi’ dikkate almalıydı
  • giren adaylar sınavın zor olduğunu söylüyorlar. Çevremdeki gençlere sordum. Kimisi matematikten dert yandı kimisi de paragraf sorularının uzunluğundan süreyi yetiremediğini söyledi. ÖSYM’ye sitem ediyorlar. Geçen yıl istediği puanı alamayınca mezuna kalan bir adaya sordum. ‘Ben zorlanmadım. İki yıldır hazırlanıyorum. Fakat ilk defa girenler zorlanmıştır’ dedi. Şu da var. Hem adaylarda hem de ailelerde sınavın kolay geçeceğine dair beklenti oluşmuştu. Peki kim oluşturdu bu havayı, ÖSYM’mi? Öğretmen arkadaşlara sordum. Kendilerini işaret ettiler. Bu bir özeleştiri değil. Genel bir sorunun sonucu. Uzaktan eğitim sürecinde öğrenciler sınav havasına bir türlü girememiş. Uzaktan eğitimde de en fazla öğretmenler zorlanmış. “Sınıf ortamında bile zor oluşan ders disiplini ortadan kalktı. Ekran başındaki öğrenciye ders anlatmak verimi düşürdü. Sınav ciddiyeti bir türlü oluşmadı. YKS’nin zor geçeceğini anlatamadık. Denemeleri evde yaptılar. Öğrenci bu havayı yaşayamadı” dedi 20 yıllık öğretmen dostum. ÖSYM ve sınav komisyonu pandemi koşullarını hesaba katmalı mıydı peki? Böyle bir mecburiyeti yoktu. Laikin soruların zorluk seviyesi; virüsün toplumdaki psikolojik etkisi, eve kapanmalar, sınıf ortamından uzaklaşma, sosyal çevre yoksunluğu gibi önemli etkenler dikkate alınarak hazırlanabilirdi. Bu sene sınava giren lise son sınıflar, geçen yılın ikinci dönemini de uzaktan eğitimle geçirdiler. Tamam, uzaktan eğitimde kısa sürede alt yapı kuruldu. EBA çok büyük bir başarı. Fakat bu eğitimin, öğretim verimliliği ortada. YKS sonrası gelen eleştirileri bir çıktı olarak değerlendirmek gerekiyor.

Sırada hangi büyük yalan var?

CHP Genel Başkanı
dillendirdiği “Katarlılara sınavsız üniversite” yalanını, CHP Sözcüsü Faik Öztrak başka bir aşamaya taşıdı. Öztrak, “YKS soruları duyduğumuza göre zordu. Acaba kontenjanları boş bırakarak Katarlılara yer mi açmaya çalışılıyor” sorusunu yöneltti. Sosyal medya tabiri ile ortalık yıkıldı. Espriler yapıldı. Saint Joseph Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler mezunu olan Öztrak’ın bu cahilliği nasıl yaptığı sorgulandı. CHP Sözcüsü’nün tüm ciddiyetiyle dile getirdiği iddiayı nereden tutsanız elinizde kalıyor. YKS bir kere kontenjan sınavı değildir. Milyonlarca adayın sıralamasını belirler. Soruların zorluğu da kontenjanları boş bırakmaz. Faik Öztrak bunu bilmiyor mu peki? Bana kalırsa biliyor. Fakat bu durum bir şeyi değiştirmez. Çünkü Öztrak bu yalana müthiş bir imanla inanıyor. Gülünç duruma düşmek, alay edilmek onun için hiç önemli değil. ‘Katarlılar yalanı’nı sürdürmenin ve bunun siyasi sonuçlarının getirisi düşünüldüğünde Öztrak’ın bir önemi de kalmıyor. ‘İman etmekten’ kastım bu. Son günlerde gündemi esir alan yalan siyasetinin motivasyonunu anlamlandırmakta herkes gibi ben de zorlanıyordum. Faik Öztrak’ın çıkışını, Goebbels’e isnat edilen siyasi propagandada ‘Büyük Yalan’ tekniği üzerinden ele alınca taşlar yerine oturuyor: “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.” Son bir haftada gözümüzün içine baka baka üretilen sahte haberler ve bunları siyasiler tarafından dillendirilmesi, önümüzdeki günlerin daha daha büyük yalanlara gebe olduğunun işaretleri. Önümüzdeki pazar sabahına hangi büyük yalanla uyanacağımızı bilmiyoruz. Kestiremiyoruz. Fakat hissediyoruz.
#Kamu
#Vicdan
#Hakim
#Elmalı
#Cinsel istismar
#Çocuk
#Sosyal medya
#Adalet
#Twitter
#Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
#ÖSYM
#CHP
3 yıl önce
Kamu vicdanı daha ne kadar kanayacak hakim bey?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi