|
Kıbrıs’taki seçim sonucunun ekopolitiği (1)

Bilindiği gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde geçen pazar yapılan 2. tur oylamayla Ersin Tatar Cumhurbaşkanı seçildi.

Doğrusu seçimin başta Türkiye olmak üzere çok sayıda ülkeyi ilgilendirdiğini yakinen görmekteyiz. Olaya bakıldığında; Türkiye bir tarafta ve diğerleri karşı tarafta konumlanarak uygun beklenti içine girmiş, doğrudan-dolaylı olarak da seçim sürecine dâhil olmuştur.

Aslında Kıbrıs adasına Henry Kissinger’in “sabit büyük uçak gemisi” aforizmasıyla bakıldığında coğrafyada konumlanan ya da beklentisi olan ülkeler için ne anlama geldiğini daha iyi anlaşılır.

Net bir ifadeyle Doğu Akdeniz coğrafyasına hâkim olmak için çok stratejik bir kara parçası.

Türkiye sınırlarına yakın, Türkiye’nin asırlardır sosyokültürel, ekonomik ve siyasi etkileşim içerisinde, uzun süre yönetimine hâkim olduğu ve asla vazgeçmeyeceği bir kara parçası.

Ada’nın geçirdiği tarihsel süreci anlatmayacağım.

**

Kıbrıs adasında zamanın en turistik, modern şehri olan Maraş 46 yıldır Türk askerinin kontrolünde ve giriş-çıkışlara kapalı, çürümeye terkedilmiş ve çok sayıda toplantıda pazarlık konusu edilmiş ama bir sonuca varılamamıştır.

Son seçim öncesinde cumhurbaşkanı adayı, aynı zamanda başbakan olan Ersin Tatar’ın bölgenin belli bir kısmını halkın girişlerine açması hem Rum Kesiminde ve Yunanistan’da hem de AB ve diğer Türkiye karşıtı çevrelerce tepki ile karşılandı.

Basit bir Maraş olayı bile Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin içinde bulunduğu çokuluslu baskıyı göstermesi açısından çok anlamlıdır.

Aslında Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası ilişkilere kapalı olması, bağımsız bir devlet olarak Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmaması adayı her açıdan Türkiye’ye bağımlı hale getirmiştir.

**

Kıbrıs’taki 2. tur seçimi Kuzey Kıbrıs’ın bir eyalet (Rum kesimi kontrolünde, aynı haklara sahip iki ayrı federasyon -Annan Planı- teklifi Rumlarca kabul edilmemiştir) olmasını isteyenlerle iki ayrı devlet olmasını savunanların seçimi olmuştur.

Başta Annan Planı olmak üzere Kıbrıs Türk yönetimi bütün uluslararası anlaşmalara sıcak baktığı halde ortak bir anlaşma zemini bulunamamıştır.

Rum kesiminin aslında zımni olarak kendi güdümünde, dış ilişkilerinde bağımlı, Türklerin ikinci sınıf vatandaş olarak hayatını sürdürmesine izin verecek bir yapıyı empoze etmeye çalıştığı görülmektedir.

Hatta eski cumhurbaşkanı Akıncı’nın “gerekirse topraklarımızın bir bölümünü Rumlara verebiliriz” mealindeki talihsiz açıklaması Rumlarla bir araya gelmenin, anlaşma sağlamanın neye bağlı olduğunun da açık bir itirafıdır.

Akıncı ve temsil ettiği düşünce sahiplerinin akımının asırlardır elimizde olan ve uğruna şehitler verdiğimiz toprakların “size toprak vermeye razıyız, yeter ki anlaşalım” zeminine taşınması düşündürücüdür. Daha da vahimi bu düşüncenin yüzde 48,3 oranında oy almasıdır.

O nedenle Türk halkı bağımsız, özgür bir Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinden yana olan Ersin Tatar’ın seçimi kazanmasını büyük bir sevinçle karşılamıştır.

Türkiye’nin tarihi mirası, jeopolitik konumu ve ekonomik bağlantıları nedeniyle Kuzey Kıbrıs’ı Rumların, Yunanistan’ın veya Avrupa Birliği’nin güdümüne bırakması mümkün değildir.

**

Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili yapamadıkları noktasında ekonomik ve siyasi olarak eleştirilebilecek politikaları mutlaka vardır. Fakat her zaman Kıbrıs halkından yana ağırlığını koymuş; kendisinin zor ekonomik şartlar içinde olduğu durumda bile maddi desteği esirgememiş, bütün platformlarda Bağımsız Kıbrıs Türk Devleti davasına tam destek vermiştir.

Gelinen noktada üzücü durum; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası arenada Türkiye dışında kimsenin tanımadığı gayrimeşru bir devlet konumunda olmasıdır.

2004 yılında Kıbrıs sorunu halledilmeden Rum kesiminin AB üyesi yapılması sorunu daha içinden çıkılmaz hale taşımıştır.

Oysa 1974 yılında meşru müdahale hakkını (garantör) kullanarak oradaki vatandaşlara yapılan zulümlerin, katliamların durdurulması yaşam hakkının temin edilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs’a harekât düzenlemiştir. O günlerden bugünlere yapılan mücadeleler sonunda Türkiye’nin Kıbrıs Adasından bir karış topraktan vazgeçme lüksü hiçbir şekilde söz konusu değildir.

Fransa’nın Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Petrol aramasındaki serzenişlerinin anlamı nedir? İsrail’in, Mısır’ın devreye girmesinin, Yunanistan’la birlikte blok oluşturmasının, Rum kesimine destek vermesinin arka planında ne vardır?

Adanın Doğu Akdeniz’deki doğalgaz zenginliklerinin ulaşım bölgesinde olması önemini ve bağımsız bir devlet olarak tanınmasını daha da zorlaştırmaktadır.

**

Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ekonomik yapısına sonraki yazıda değinelim.

#KKTC
#Seçim
#Ekopolitik
3 yıl önce
Kıbrıs’taki seçim sonucunun ekopolitiği (1)
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak