|
Kırılganlık

Târih, alışageldiğimiz kalıplarını gözümüzün önünde kırıyor. Gâliba mesele, bu sürecin siyâsal zihin dünyâmızda nasıl karşılandığı ile alâkalı. Görebildiğim kadarıyla , zihin dünyâmız tortularından arınabilmiş değil. Bir zihin kireçlenmesi de diyebiliriz buna. Nesiyle “sol” olduğu artık alabildiğine bulanıklaşmış bir sol, steril bir Batı imgesiyle düşünüyorlar. Onların zihin dünyâlarını işgâl eden “hayâlî Batı”; demokratik, çoğulcu, hukuklu bir dünyâ. Onlara vahşi kapitalizm ve sömürgeciliğin sicilleri hatırlatıldığında , bunların arkaik , artık olgun Batı tarafından çoktan aşılmış olduğunu söylüyorlar. Merak edip post-kolonyalizmin işleyişine bakmıyorlar. Bu mevzularda çok direnirseniz, sizi ortodoks, dinozor olmakla; liberal yumuşatıcılardan nasiplenmemiş olmakla suçlayıp dışlıyorlar… Onların zihin dünyâsında târih, ”aydınlık” ile “karanlık” arasındaki bir mücâdeleden ibâret.. Ne diyelim; bir orta sınıf afyonunu çiğneyip duruyorlar.

Sağ ise Amerikancı-NATO merkezli toplumsallaşmasından zihnini kurtarabilmiş değil. Sağın iç meclislerinde ucuz edebiyatlar üzerinden bir Batı lânetlemesi hız kesmeden devâm ediyor. Ama dışarıya karşı bambaşka bir profil veriyorlar. Kapitalist ilişkilere esastan bir îtiraz yok. Yeşil Kuşak devrinin zihin kodlarıyla düşünüyor, yarı-dindar, yarı seküler ve hayli gösterişli liberal libaslar kuşanarak Batı’yla, eninde sonunda uyumlu ilişkiler geliştirebileceklerini düşünüyorlar. Fırsatçı bir bakış bu..

Bu zihinsel uyumsuzluklara rağmen yaşanan olaylar Türkiye’yi hesaplanan çizgilerin çok dışına sürüklüyor. Duru bir bakışla bakan görecektir ki, Türkiye düpedüz kuşatılmış ve baskı altına alınmış vaziyette. Hem de bizzat, bâzı açılardan bir parçası olduğu, bâzı açılardan ise parçası olmak istediği “dost” bir dünyânın güçleri tarafından. Bu sürprizli gelişmeler karşısında alelacele pozisyon almalar, şaşırtıcı ittifaklar ortaya çıkabiliyor. Ama bunlar, herkesin kendi müktesebatını gözden geçirip safralarını attığı , ilkesel, sağlam bir temelde gelişmiyor. Bu sebepten hayli kırılgan işliyor. 15 Temmuz’dan sonra gelişen lâiklerle dindarları ortak bir çizgide buluşturan ulusalcı cephe, servis edildiği belli olan tekkeli amiral fotografı ve Montreaux dedikodularıyla nasıl da bir anda sarsılıverdi.

Buradaki kırılganlık, iç siyâset hesaplarıyla, dış siyâset hesapları arasında ortaya çıkan çatlaktan besleniyor. Artık herkes görmeli ki, yediği bunca baskı karşısında Türkiye’nin önceliği adına kutuplaşma denilen bir tümörden kurtulmaktır. Kutuplaşmacı akıl iç siyâset hesaplamalarının doğrultusunda işler. Basitçidir ve basitlemelerden beslenen zihinlerde tatlı bir sarhoşluk ve bağımlılık yaratır. Ama eğer dış siyâset meselelerinin ağırlaştığı aşamalarda bu bağımlılık derinleşirse, belli bir vâdede herkesin toptan kaybedeceği bir tablo ile karşılaşmak mukadder olur.

Türkiye’nin AB’den dışlandığı gün gibi ortadaydı. Artık görelim ki, Türkiye NATO’dan da dışlanıyor. Yunanistan-İsrâil-Mısır-BAE-Suudi Arabistan ,arkalarına ABD’yi almış Türkiye’yi cendereye sokmuş durumda. PKK, FETÖ ise cabası. F-35’den tard edilmemiz, Ermenilere soykırım yapmakla suçlanmamız , ekonomik olarak sık sık abluka altına alınmamız tespih taneleri gibi dizilerek karşımıza geliyor. Dürüst olmam gerekirse artık evlâtlarımıza bütünlüklü bir Türkiye bırakıp bırakamayacağımızdan endişe etmeye başladığımı söylemeliyim. Vaziyeti işte bu kadar vahim görüyorum.

Tabiî ki bir siyâsetçi değilim. Ama bildiğim bir şey var. Târihin, medeniyetin dönüştüğü bu eşikte, hamasete değil, basirete ,bir sıkı duruşa, dirâyete ihtiyâcımız var. Biden’ın sözde Ermeni soykırımını vurgulayan ve Türkiye’yi mahkûm eden son açıklaması bunun için bir milâd olabilir. TBMM ‘de partilerin yapacağı ortak bir açıklama bunun fitilini ateşleyebilir. Belki , güçlü vurgularla donanmış bir bildiriyi dünyâ kamuoyuna duyuran bir liderler zirvesi bunu tâkip edebilir. Zamânı “yurtseverlik” ortak paydasında safların ortaya çıkma zamanı olarak gördüğümü söylemeliyim. Ya kafamızı kuma gömüp iç kavgalarımızla telef olacağız yâhut Türkiye’ye yakışır bir çıkışı başarabileceğiz. Ortası yok görünüyor.

#Tarih
#Batı
#Kapitalizm
#Amerikancı
#NATO
#Türkiye
#15 Temmuz
#F-35
#Ermeni
#AB
#TBMM
3 yıl önce
Kırılganlık
Siyonazilerin vasıfları
Endülüs milliyetçiliği evrensel model mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar