|
Küresel güç merkezlerine iman edenler kaybedecek

ABD’ye başkan seçilen Joe Biden, 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’ye geldiğinde başkan yardımcısıydı. TBMM’yi ziyaret eden Biden, terör örgütü elebaşı için “keşke ABD’den başka bir ülkede olsaydı” demişti. O zaman, bu cümlenin bağlamına dair herhangi bir bilgi paylaşılmadığı için ne söylenilmek istendiği tam olarak anlaşılmamıştı. Terör elebaşının Amerika’da yaşaması, işgal girişiminin arkasında kimlerin olabileceğini gösteriyordu. İşgal girişimi başarısız olmuştu ve Amerika, bu başarısızlığın üzerini örtemeyecekti. Biden’ın sarf ettiği cümle farklı açılardan ele alınmadı. Bu sözün Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a hangi bağlamda söylendiği açıklığa kavuşmadığı gibi ABD başkan yardımcısının gerçek manada kime ne söylemek istediği de anlaşılmadı. Biden hem Amerika’nın başarısızlığını örtmek istiyor hem de FETÖ’nün sahipleri hakkında bir şeyler söylüyordu.

ABD’nin Erdoğan’ın liderliğine son vermek istediği biliniyordu. Bunun için birtakım planlar hayata geçirilmiş fakat Erdoğan her defasında onları mağlup etmeyi başarmıştı. Erdoğan, antiemperyalist bir siyasete hayat veriyor ve emperyal merkezlerin gücünün de bir sınırı olduğunu bütün dünyaya gösteriyordu. Gezi Parkı kalkışmasında emperyalist devletlerin müdahalesi açık olarak görülse de bunun hukukî (!) olarak ispat edilmesi isteniyordu. Uluslararası güç merkezleri, siyasî ve örgütlü bir müdahale yapıyor ama suçüstünde yakalananlar ispat ve delil bağlamına havale ediliyordu. Bu, başarılı bir manipülasyon taktiğiydi çünkü uluslararası mahkemeler de bağımlı yapılara hayat veren güçlerin elindeydi. Böylelikle anayasa mahkemeleri gibi küresel karşılığı olan kurumların ihdas edilme gerekçesi de ortaya çıkmıştı. Liberalizm Batı merkezli bir sistemdi ve ayakta kalması için tanımlanmış özgürlüklerin varlığını sürdürmesi gerekiyordu. 15 Temmuz’da tekrar eden müdahale de başarısızlığa uğrayınca Biden, terör elebaşını kast ederek “keşke Amerika’da olmasaydı” dedi. Erdoğan’ın başarısının, örneklik oluşturacağı açıktı.

Biden’ın sözünde Amerika’nın başını derde sokmasından kaynaklanan çaresizliği de görebiliriz. Bu, FETÖ’nün kimin çocuğu olduğu sorusunun da tam olarak izah edilmediğini gösterir. Devletlerle küresel şirketler arasındaki mücadeleyi, komplo teorisi yaftasıyla geçiştirmek doğru değildir. Küresel sermaye merkezlerinin vatansız imparatorluklar kurmak istediğini ve bunun için de güçlü devletleri saf dışına itmeye çalıştığını görmemiz gerekir. Seçim döneminde ABD’nin yaşadığı karmaşayı, demokrasi ve düşmanları arasındaki mücadele şeklinde yorumlamak için liberalizme iman etmiş olmak gerekir. Küresel sermayenin yeni fetihlerinde işe yarar bir asker olma heyecanı, bu imanın bir neticesidir. Son zamanlarda basına sızdırılan görüntülerle FETÖ’cülerin küresel sermayenin hizmetinde olduğu mesajının verildiğini görebiliriz. David Rockefeller’ın torunu olarak sunulan bir kadının sürece dâhil edilmesi mesajın önemli olduğunu gösterir.

FETÖ ve benzeri bağımlı yapılar, Türkiye için büyük bir sorundu. Türkiye, bu yapılara karşı verdiği mücadele ile antiemperyalizmi ideolojik bir fikir olmaktan çıkarıp fiilî duruma dönüştürdü. Bunun muazzam bir başarı olduğu kısa bir zaman sonra çok daha iyi anlaşılacaktır. Bu mücadele sürecinde Erdoğan, terörün bir gün Amerika gibi ülkeleri de vurabileceğinin altını ısrarla çizdi. Bu tehlike, emperyalist Avrupa ülkeleri için de geçerlidir. Çok kırılgan bir yapıya sahip oldukları için terörün onları daha rahat vurabileceğini ABD’de yaşanan olaylar gösterdi. Onlar bu türden sorunları geride bıraktıklarını düşünüyorlardı. Suçluları kolonilere yerleştirerek hem sorunlardan kurtuluyor hem de yerlilere karşı acımasızlığı teşvik ediyorlardı. Böylelikle suçu ihraç ediyorlardı. FETÖ gibi yapıları ABD’ye ve Avrupa’ya taşımak zorunda kalmaları, kendileri açısından sorunun büyüklüğünü gösterir.

David Rockefeller’ın torunundan bahsedilmesi, FETÖ’nün kimin çocuğu olduğu sorusuna da açıklık kazandırır. Coğrafyadan kopuş, vatansızlık ve küresel vatandaşlık kavramlarını önemsemek gerekir. Bu süreç yeni bir din anlayışı ile başka bir aşamaya evrilir.

Türkiye, tarihten gelen büyük tecrübesi ile büyük bir devlettir. Şu ana kadar Avrupa ve ABD’nin ve küresel güç merkezlerinin büyük müdahalelerine göğüs germeyi, saldırıları durdurmayı ve işgalcileri püskürtmeyi başardı. Zaman geçtikçe Türkiye’nin mücadelesine olan inanç artmaktadır. Doğu Akdeniz, Libya, Karabağ zaferleri inancın daha da pekişmesine yol açıyor. Küresel güç merkezlerine güvenen ve bu sebeple coğrafyadan kopanların kaybedeceği çok açıktır.

#Küresel güç merkezleri
3 yıl önce
Küresel güç merkezlerine iman edenler kaybedecek
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi