|
Marx yaşasaydı nereye giderdi?

Bir taraftan ABD seçimlerine yaklaşırken dünyâ, siyâseten de bir sıkışmışlığı yaşıyor. Husûsen Rusya ve Çin’i hedefleyen bir sıkışmışlık bu. Yâni bahsi geçen coğrafya düpedüz Avrasya coğrafyası. Türkiye, İran ve Pakistan’daki devletleri de kapsamına alıyor. Çevrelemeler, yalnızlaştırmalar bu devletlerin ortak paydası hâline gelmiş vaziyette. Avrasya’nin jeostratejik ehemmiyeti Çin ile Avrupa ve Rusya ile Avrupa bağını kesmeye mâtuf bir açılıma sâhip. Şu aralar Rusya’nın baskılanmasının öne çıkmış olduğuna şâhitlik ediyoruz. Beyaz Rusya’nın istikrarsızlaştırılması; Polonya, Romanya ,Bulgaristan ve Yunanistan’daki NATO mevzilenmeleri üzerinden Doğu Avrupa’dan başlatılıyor ve Doğu Akdeniz’e sarkıyor. Paralel bir hat ise Kafkasya ve Hazar Denizi’nde kuruluyor. Yatay eksende ise Orta Asya devletleri var. Kırgızistan ise âdeta bunun düğüm noktasını oluşturuyor. Senaryo, Çin Denizi’ndeki kapatmalarla ikmâl edilmiş oluyor. Burada, Avustralya, Yeni Zelanda , Endonezya ve Vietnam gibi devletleri içine alan sanki bir Pasifik NATO’su yapılandırılıyor. Bu hususlarda hayli yazı yazdık. Bunlar jeostratejik gelişmeler. Ama bu sayılan gelişmeleri kuşatan daha derin bir hesaplaşma anlaşılmadan yeteri kadar kavranmış olmayacaktır.

NATO üzerinden ABD’yi harekete geçiren ve siyasetlerini sertleştiren kritik gelişme Çin’in attığı son adımlardı. 5G teknolojisini kurması; yâni emek yoğunluklu bir üretim üssü olmaktan çıkıp-bu kadarı ABD için sorun oluşturmuyordu- ABD’nin bu alanlardaki üstünlüğüne son veren bir teknoloji-sermâye yoğunluklu üretime geçmesi bardağı taşırdı. Bununla da kalmadı, Çin ABD Dolarına ekonomik mânâda savaş açtı. Öldürücü hamle buydu. Çünkü 1944 Bretton Woods ile ABD Dolarının altın karşılığında basılmasını sınırlandırmakla başlayan ve 1971 Nixon Şoku olarak devâm eden ve bu bağı,disiplini tamâmen yok eden; bu sûretle de 20.Asrın rûhûnu oluşturan bir sürece indirilmiş ağır bir darbeydi Çin’in karârı. Altın disiplininden tamâmen kopmuş azgın Dolar basımınının ,Dolar’ın sürekli değer kaybetmesiyle ve Dolar’dan kaçış ile neticeleneceğini biliyorlardı. Buna mâni olmak için geliştirdikleri yollardan birisi de hayâtî bir değere sâhip olan hidrokarbon varlıkların satışını Dolar’a bağlamaktı. Petrodolar olgusu Dolar’ın değerini ayakta tutmaya ve dünyâ rezerv parası olarak işlev görmesini sağlayan en kritik âletti. Çin’in aldığı karar ise en büyük alıcı olarak yeni bir ödeme rejimini ; altın karşılığı bir “Petroyuan “ uygulamasını başlatıyordu. ABD işte bu karârın akabinde jeostratejisini sertleştirdi.

ABD seçimlerinde önplâna çıkan iki adayın hangi siyâsetleri temsil ettiği husûsunda söylenen ve yazılanlar bâzı ipuçları veriyor. Trump’ın yeniden Altın-Dolar disiplinini kurmayı istediği; FED’i millîleştirmek istediği; bir mânâda Andrew Jackson ve J.F Kennedy’nin mirâsına sâhip çıktığı ifâde ediliyor. Bu siyâsetleri savunan J.Sheldon’ı FED’in başına getirmek istemesi buna en büyük delil olarak gösteriliyor. Trump’ın karşılıksız Dolar basımında ısrarlı olan ve hatırı sayılan bir kısmı Çin’i mesken tutmuş olan küreselleşmenin başat aktörleri sayılan finansal çevrelerle yaşadığı anlaşmazlık bu değerlendirmeleri büyük ölçüde haklı çıkarıyor. Biden bu meselelerle alâkalı hiçbir şey söylemiyor. Söyledikleri ekonomik kriz üzerinden sözüm olan sosyal adâleti sağlamak adına Dolar basımını arttırarak devâm ettirmek.

Trump’ın hayâlindeki ABD sıkı bir finansal disiplini sağlayıp üretim atağı başlatan bir ABD. Bu hayâlin önündeki diğer bir engel ise teknolojiyi sırtlayan firmaların büyük ölçüde ABD’yi terk etmiş olması. Bunda rol oynayan en kritik sebeplerden birisi ise ABD’deki ağır vergiler. Sermâyenin ve teknolojinin kaçışını engellemek ve süreci tersine çevirmek gibi ağır bir iş var Trump’ın önünde. Kendisini daha evvelki seçimde petrol şirketlerinin desteklediğini de biliyoruz. Pekiyi, eğer altın standardına geçilirse bu şirketlerin Petrodolar rejimi üzerinden sağladıkları tatlı kârların teminatı ne olacak? Anlayabildiğim kadarıyla artık hidrokarbon devri sona eriyor ve çok başka bir enerji rejimi devri başlayacak. Bu da belki adı sanı duyulmamış başka hammaddelerin değerini parlatan bir süreç olacak. Bunların Dolar’a bağlanması ise, meselâ bor için bir “Bordolar” rejimin kurulması ne kadar mümkün olabilecek; çok tartışmalı. Çin’in şimdilik Petroyuan sistemini kurması Trump’ın ekonomik aklına aykırı değil. Çin’in attığı bu adım Dolar pompalayarak geçinen küresel sermâyenin de çıkarlarına aykırı bir gelişme. IMF Başkanının, “yeni bir Bretton Woods’a ihtiyaç var” mealindeki yakın zamanda yaptığı içi boş açıklama varılan noktanın çetinliğini ortaya koyuyor. Mesele şu: Dolar egemenliğini devâm ettirmenin imkânları artık alabildiğine daralıyor. ABD ya Çin’in eline geçirdiği teknolojik ve sermâyeye dayalı üstünlüğü onun elinden çekip alacak veyâ dağılıp küçülecek.

Marx diyorum; 1950’lerde sağ olsaydı hiç şüphesiz Das Kapital’in yeni ciltlerini yazmak için ABD’ye giderdi. Eğer bugün sağ olsaydı yine hiç şüphesiz yeni ciltler Şanghay’da yazılırdı…

#ABD
#Marx
#Trump
3 yıl önce
Marx yaşasaydı nereye giderdi?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…