|
Melodiyi duyuyor musunuz…

Önce şöyle dedi; “Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini söyleyemem. İki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Oğul Bush ile çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem”…

Sonra da şöyle dedi; “Türkiye ve Rusya bölgede iki önemli ülke. İfade etmem lazım, biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik. Suriye’deki gelişmeleri daha iyi konuma getirme noktasında zaman zaman bazı sıkıntılar yaşamıyor değiliz. Ama bunları telafi edebiliyoruz. Türkiye-Rusya ilişkilerinde çok daha güçlü bir döneme girmiş olacağız”…

Aynı konuşma içindeki bu iki başlık arasında bir melodi var…

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM toplantısı vesilesiyle yaptığı ABD gezisinin bütününe hâkim olan dil zaten ‘ABD ve Batı eleştirisi’ taşıyor. Hem küçük hem büyük haritada sorunlar görüyor Ankara ve bunları, zirve zamanlamasına getirilen, ‘Daha adil bir dünya mümkün’ kitabında, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, nihayet ziyaretin son günü yaptığı açıklamalarda izleyebilirsiniz…

‘5’ine söylendi ama öncelik ABD’nindir, ‘BMGK’daki veto yetkisini alın elinden’ dendi…

Afganistan’ın sorumlusu ve bedelini ödemesi gereken fail olarak ABD’yi görüyor Türkiye.. “ABD benden sonrası tufan’ dediyse, aynı şeyi ona da söylerler’ dendi…

Türkiye, F-35’ler ve S-400’ler konusunda haksızlığa uğradığını, hakkı yiyenin de ABD olduğunu düşünüyor.. ‘Amerika maalesef dürüst davranmadı, davranmıyor’ dendi, dahası ayıp olur…

Hâsılı, Türkiye’nin ABD’yi nasıl gördüğü ortada. Ama şu da belli, Biden yönetimiyle geçen sürede taraflar iyice bükülen ilişkiler kırılsın istemedi. Ama bölge ve dünya konjonktürü öyle esiyor ve iki ülke arasında öyle konular var ki, ancak bu kadar tutulabiliyor.. Kötüleşebilir, iyileşemez demektir…

“Binlerce tır silah, mühimmat terör örgütlerine verildi. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç-gereç taşımaya başladı. Bunu seyredecek değiliz”…

***

Bu açıklamaların muhatabı Biden.. Ama sadece ABD değil.. 29 Eylül’e günler kala Putin’e de söyleniyor…

Melodi burada.

“Sadece İdlib’i içeren bir görüşme olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız. Suriye’de nereye geldiğimizi, bundan sonra nereye geleceğimizi de konuşacağız. Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabii Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız”…

Bu bir kaç satır, oku oku bitmez açıklamalardır…

Zirvenin ‘sıra dışı’ olacağına ilişkin benzer ifadeler Rusya tarafından da dillendirildi…

Kremlin: “İkili ilişkilerin başlamasından bu yana en kapsamlı gündem olacak. Bu ilişkiler çok yönlü ve devlet başkanlarının bu bağlamda her zaman konuşacak şeyleri var”…

Amerika’ya gidilirken, Suriye’de İdlib merkezli bir gerilim yükselmeye başlamıştı. Türkiye’nin bölgeye yüklü takviyeler yaptığı, Rusya ve Şam yönetiminin tehlikeli tacizlerde bulunduğu, nihayetinde, “buradan çıkın”a varacak bir finalin yaklaştığı, 29 Eylül’ün o tarih olduğu söyleniyordu.. Esad’ın Moskova ziyaretinde Putin’in, “BM kararı veya Şam’ın daveti olmaksızın Suriye’de bulunan yabancı güçler ülkedeki birliğin sağlanmasını engelliyor” sözleri de buna yontulmuştu…

***

Melodinin kimi notaları, ‘Rusya’ya gidilirken, ABD’den bir takım işaretler beklendiği ama alınamadığı’ yönünde. Melodinin zıt tonları ise Türkiye’nin ABD’ye yönelttiği eleştirilerin bu ülkeyle olan ilişkilere genel yaklaşımın parçası olduğu, Putin’e de buradan mesajlar verildiği ama iki gücü tokuşturmak anlamında olmadığını vurguluyor…

Nitekim ABD’de Türkiye’nin Kırım’a yönelik açıklamaları oldu ve bu konuda hassasiyeti bilinen Moskova’dan sadece, ‘üzüldük’ açıklaması geldi…

Yani Ankara ve Moskova, zirve öncesi kriz/gerilim istemedi…

***

‘Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan’ ifadesi kritik bir vurgu. Zirvenin platformu (Soçi) düşünüldüğünde önce İran akla geliyor. Suriye’de Tahran’dan rahatsızlık duyulduğu yeni bilgi değil. Keza bir seri ikircikli ilişki de bu akıl yürütmeye eklenebilir; Rusya-İsrail ilişkisi, Rusya ve Çin’in İran’ı, ‘Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üye yapmaları, Afganistan süreci ve bağlantılı haritaları, Azerbaycan, Ermenistan’dan gelen sinyaller ve ‘Altılı İttifak’ konuları, İngiltere’nin yine herkese parmak ısırtan başrol performansı, nihayet ABD’nin Irak ve Suriye’den çekileceğine ilişkin bilgiler, buluşmanın üst yapısını oluşturuyor. Ama tepe noktası Suriye değil! Ana konu bu ama zirvesi, ‘Türkiye-Rusya ilişkilerinin formu’…

Bu form her ne ise (!), Afganistan’dan başlayarak, hatta Sayın Doç. Fahri Erenel’in deyişiyle, ‘Çin’in güvenliği İdlib’ten başlıyor’a da yaslanarak, Akdeniz’e kadar varan çizgide, ‘Doğu’nun, Kafkasya, Orta ve Batı Asya haritalarını Washington’un yarattığı boşluğa düşmeden nasıl dolduracağı, yöneteceği ile ilgili…

Erdoğan-Putin zirvesini önemli yapan bu. Resmi açıklamalara muhtemelen hiç yansımayacak bu ‘form’, elbette Suriye’de tarafları zorlayacak bir karar eşiğine gelindiği gerçeğini değiştirmiyor.

Değiştirmiyor ama, tıpkı Afganistan’da Çin ve Rusya’nın, savaşa kadar yürüyebilecek bir çok krizde Rusya ve Türkiye’nin yaptığı gibi, bu sefer de ‘yönetilebilirse’..

Melodinin, senfoni olduğunu anlayacağız…

#Türkiye
#ABD
#Rusya
#Putin
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#Afganistan
3 yıl önce
Melodiyi duyuyor musunuz…
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…