|
Necmeddin Turinay: Edebiyat yolunda bir hayat
Sadece edebiyatçıların ağabeyi değil, aynı zamanda hocaların da hocası olan
Necmettin Turinay,
bugün itibariyle 75. yaşını idrak ediyor.
İÜ EF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun, çift diplomalı bir edebiyatçı olan Turinay’ın profesyonel olarak ilk yazısı, Mayıs 1968 tarihli
Pınar
dergisinin 6. sayısında yayımlandığına göre, demek ki 53 yıldır yazıyor ve öğretiyor. Buna göre yazı yolunda bir hayat sürdürmüş bulunan Türinay’ın, sağlık ve huzur içinde nice yıllara erişmesini temenni ediyorum.
Sandıklı’nın Sorkun köyünden İstanbul’a, Erzurum’a ve Ankara’ya ulaşan hayat yolunda, edebi eleştirmenlik, akademik çalışma, memuriyet, idarecilik, öğretim üyeliği vd. menzilleri kat eden Turinay’ın
şahsi tarihi,
ülkemizin ideolojik iç savaş yıllarına ve dolayısıyla vatan ve -en geniş anlamıyla- millet savunmasının yegâne dava haline geldiği yılları da ihtiva ediyor.
Nitekim, daha Çapa öğrencisiyken ahlak ve karakter sahibi bir dava adamı olarak ağabeylik, diğer bir ifadeyle liderlik vasfını kazanan Turinay’ın, siyasi kimliği edebiyatçı kimliğiyle beraber yürüyor.
Yeni Şafak’
ta kendi adıyla 13 Şubat 1999 - 16 Haziran 2000; Ahmet Rıdvan müstearıyla 21 Haziran 2000 - 05 Mart 2001 tarihleri arasında yazdığı köşe yazıları da mezkur yönünü belirlememiz için yeterli görünüyor.
Resmi olarak 1967’de kurulan
Yeniden Millî Mücadele Hareketi’
ne, kuruluşundan önce katılan Turinay, burada idealleri uğruna, hiçbir maddi menfaat gözetmeksizin yaklaşık on üç yıl hizmet ederek, akademik çalışmasını hızlandırma gerekçesiyle ayrılıyor. Daha da önemlisi, hareketten ayrılışına dair, kayda girmiş hiçbir eleştirisi, hesaplaşması da söz konusu olmayan Turinay, bu yanıyla hareket ahlakını temsil etmeye de devam ediyor.

Haliyle, böyle bir zatı ve bu minvaldeki hayatını, bir köşe yazısında hak ettiği kelimelerle anlatmamın mümkün olmayacağı aşikardır.

Bu nedenle, Turinay ile edebiyata olan ilgisinin başlamasından yola çıkılarak, hayırlı bir gayret duygusuyla mutmain bir hal içinde süren adam yetiştirme günlerine uzanan zamanını ihtiva edecek şekilde yapılmış bir söyleşiyi merkeze alarak birkaç hususa doğrudan onun kelimeleriyle vurgu yapmak istiyorum.

Söz konusu söyleşi,
Karabatak
dergisinin Mayıs-Haziran 2021 tarihli, 56. sayısında yer alıyor.
Şule Kala
’nın gerçekleştirdiği bu söyleşisinde Turinay, kendi engin düşünce ve edebiyat ufku üzerinden, okur-yazar olarak edebiyat severlerin tamamına da muhkem istikametler çiziyor.
Örneğin, “...Lise yıllarım boyunca Peyami Safa’yı su içer gibi okudum. Böyle bir okumayı Reşat Nuri üzerinden de denedim. Her ikisini de külliyat olarak okudum sayılır. Bu okumalar hep kendi kendime idi. Herhangi bir kılavuzum ve yol göstericim olmadı. Hocaların bir tavsiyesi ile değil. Kaldı ki, bu okumalarımdan hocalara da söz etmezdim. Onlara danışmazdım. Neden böyle olurdu, onu da bilmiyorum. Onların dünyası, biraz farklı gibi gelirdi bana. 27 Mayıs’ın öncesi ve ardı, ihtilalin tesiri! Aradaki uçurumları az da olsa hissederdim, belki bu yüzden. Ama sonra da bu böyle devam etti.” sözleriyle,
Anadolulu
olmanın yalnızlığı içinde
kendini gerçekleştirme
yi, diğer bir ifadeye kendi
istihkakını keşf
ve kendi
siyasi duruşunu
tayin etmenin önceliğine vurgu yapıyor.

Üniversitelerin edebiyat bölümlerindeki mevcut öğretimi olan ve olması gereken ayrımına tabi tutarak, bu öğretimdeki asıl yararı da şu minvalde belirliyor:

“”En çok fark ettiğim, bölümde edebiyat, sanat, şiir ne varsa bilgiye dönüşüyor. Edebi eser, analiz edile edile, bilgi malzemesi haline geliyor. Adı konmamış, fakat uygulamalardan farkına varabildiğim metodik bir tutumla yaklaşılıyor edebi eserlere. Eserlerin doğduğu dönemle, sanatçının kişiliğinin esere yansıma biçimi ile sonu gelmez uğraşılar... Bu ilişkiyi kurmak kuşkusuz zevk vermiyor değil insana. Ama nihayet yapılan iş, sanatçının ürettiği eserin özgünlüğünü yakalamaktan ziyade, onu bir bilgi materyali haline getirmek. O günlerden bende kalan farklı bir uygulama da şu idi. Genelde şairlerin ya da hikayecilerin en çok kullandığı kelimelerin çetelesini tutmak, sözlüğünü yapmak. Onun sanatının sırrını, çok kullandığı kelimelerle izah gibi bir şey. (...) Dolayısıyla sınıf geçmek, mezun olmak, diploma almak değildi mesele.”

“Hangi işi yaparsam yapayım, bir yanım devamlı yazı. Ama deneme ama eleştiri” diyerek,
yazar
lık tanımını adeta
yazmadaki ısrar
a bağlayan Turinay’ın mezkur söyleşisinin tamamını Karabatak’tan okumanızı tavsiye ederim.
#Necmeddin Turinay
#Edebiyat
#Tarih
#Yeniden Millî Mücadele Hareketi
#Karabatak
#Peyami Safa
#Reşat Nuri
3 yıl önce
Necmeddin Turinay: Edebiyat yolunda bir hayat
Kara dinlilerle milletin savaşı
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...