|
Nur Vergin de uçtu…

Geçtiğimiz 18 Ocak (pazartesi) günü sosyolog Nur Vergin’in ölüm haberini aldık.

Bir zamanlar, özellikle 90’lı yıllar boyunca ve 2000’li yılların başlarında medyanın aranan simalarından biri olarak ekranlarda görmeye alıştığımız değerli bir tartışmacı idi.

Bizim, onunla ilginç bir tanışmamız oldu.

Yanılmıyorsam 1993 yılıydı. Trabzon’a, bir programa konuşmacı olarak çağırılmıştım.

Programın başlamasından önce salonda, bana gösterilen ön sıradaki bir koltuğa oturmuştum. Benden hemen sonra Nur Vergin, hemen yanımdaki koltuğa oturdu.

Ben onu ekrandan, gazetelerde kendisiyle yapılan mülakatlardan tanıyordum. Ama onun beni tanıyacağına ihtimal vermiyordum.

Nur Vergin Hoca oturur oturmaz, neredeyse cepheden yüzüme dönerek:

- Rasim abi, ben sana kırgınım, dedi.

Onunla ilk defa karşılaşan biri olarak onu ne yaptım da kırdım sorusunun bende cevabı yoktu. İlk defa karşılaştığım popüler bir simanın bana “abi” diye hitap etmesi de aslında merakımı uyandırmıştı. Ama mesele bana kırgın olmasıydı… Merakla:

- Hayırdır hocam, sizi kıracak ne yaptım acaba? Diye sordum.

- Sen, dedi, tasavvufa karşısın!

- Hocam bir yanlışlık olmasın, nereden çıkardınız bunu, birileri hakkımda böyle tezviratta mı bulundu? Dedim.

- Senin bir yazında okudum, dedi.

- Bir yanlış anlaşılma olmasın, okuduğunuz yazıyı hatırlıyor musunuz? Diye sordum.

- Tabii, dedi, “Müslümanca Düşünme Üzerine” kitabınızdaki şu yazı, diyerek yazının başlığını söyledi.

Yazının mahiyetini tabii ki biliyordum. Gülümseyerek:

- Hocam, dedim, o yazı sanırım yanlış anlaşılmış. O yazı, tam da tasavvufa açıklama sağlamak isteyen bir teşebbüstü…

Nur Vergin Hoca’nın yüzündeki gerginlik silindi. Asla yüksünmeden:

- Tabii, böyle anlaşılması lazım o yazının, dedi ve ekledi: Şimdi seni bir daha sevdim…

Bu esnada konuşmacılar arasında yer alan Yaşar Nuri Öztürk’ü sahneye çağırdılar. Yaşar Nuri merhum konuşmasına giriş falan yapma lüzumunu hissetmeden şöyle başladı:

- Aramızda öyle birileri var ki, oruç tuttuğunu dünyaya ilan ediyor. Oruç gizli bir ibadettir. Allah ile kul arasındadır. Bu sebeple onun mükafatını da Allah takdir eder, cümleleriyle başlayan konuşmasını sürdürdü.

Nur Vergin kulağıma eğilerek:

- Rasim abi, benden bahsediyor. Ona cevap vereyim mi, ne dersin? Dedi.

Nur Hocamızdan bahsettiğini elbette biliyordum.

- Tabii hocam, kavgacı üslupla olmasın, sakince açıkla, dedim.

Hocayı sahneye çağırdıklarında, gayet sakin ve anlayışlı bir tonla başladı konuşmasına:

- Yaşar Nuri Hocam, az önceki konuşmasıyla beni ima etti. Hocam oruç hakkında söylediklerinde elbette haklıdır. Doğrudur, ben de oruç tuttuğumu yüksek sesle duyuruyorum. Ama benim muhatabım Yaşar Nuri Hoca değil. Benim muhatabım yurt dışında benimle aynı şartlarda büyümüş insanlar. Ben bir hariciyeci çocuğuyum. Çocukluğumun ilk yıllarından başlayarak üniversiteyi bitirinceye kadar tahsilimi yurt dışında yaptım. Bulunduğum çevre itibariyle ne dinden haberim vardı ne milletimden. Dinimin Müslümanlık olduğunu bile geç öğrendim. Şimdi yurt dışında benim bu durumumda olan yığınla insan olduğunu biliyorum. Ben onlara sesleniyorum.

Hocanın bu giriş konuşması salonda alkış seliyle tasvip gördü. Yaşar Nuri merhum mahcup oldu mu, bilmiyorum.

Nur Vergin Hocamızın bilimsel kitapları da onun bu hassasiyetiyle yoğurulmuştur.

Kitaplarından bazıları: Siyasetin Sosyolojisi; Din, Toplum ve Siyasal Sistem; Türkiye’ye Tanık Olmak…

Ona Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun…

#Nur Vergin
#Tasavvuf
#Hoca
#Akademisyen
3 yıl önce
Nur Vergin de uçtu…
İyi-kötü-çirkin: İkisi gidiyor, ‘iyiler kalıyor’!
Bağdat"ta güvenlik arayışı
Kara dinlilerle milletin savaşı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor