“İçinde bir zerre olarak yaşadığımız kainat, mesafeye boyun eğmeyen ilahi aşktan sudur etmiş bir mesafedir. Bizler bu mesafede bir noktayız. Zaman, mekan ve doğanın mekanik kanunları da bu mesafedir. Kötülük diye adlandırdığımız her şey de aslında bu mekanizmaya dahildir. Tanrı merhametiyle bir insanın yaşamına girip tüm varlığını aydınlattığında, kişiye doğa kanunlarına bağlı kalmaksızın, suyun üstünde yürümenin imkanını verir. Ama ne zaman aynı kişi Tanrı’dan aksi istikamete bakar ise, Tanrı’ya değil bu mekanizmaya -yerçekimine- teslim olur. Esasında bu kişinin düşen bir taş parçasından bir farkı kalmamıştır. Ruhlarımızı ve toplumları dikkatle incelediğimizde Tanrı’nın bu tabiatüstü ışığının eksik olduğunu, hepimizin mekanik ve kör bu yasalara itaat ettiğini görürüz. Suçlu diye adlandırdıklarımız esasen rüzgarlı bir havada çatıdan düşen kiremitler gibidir. Onların tek hatası en başta yaptıkları, çatıdaki kiremitlerden herhangi biri olma seçimi olmuştur.”
“Zaman yalnızca içinde balık tuttuğum bir akarsu. Suyundan içerim ve içerken kumlu dibini görüp anlarım ne kadar sığ olduğunu. Cılız akıntısı kayıp gider ama kalır sonsuzluğu. Ah, daha derinden içebilsem! Gökyüzünde bir balığım ben, altımda çakıl gibi yıldızlar... Tekini bile saymaya yetmez muhasebem. Alfabenin ilk harfini bile bilmem. Doğduğum günkü kadar bilge olamadığıma üzülürüm her dem. Akıl bir balta, kavrayıp aralar yolunu olayların esrarına.”
“Her kişi kendi görüntüsünü arıyor. Kendi varoluşunu ileri sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert etmeksizin boy göstermekten başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. Varım, buradayım değil; görülüyorum, bir imajım, bak bana, bak! Narsisizm bile değil bu; sığ bir dışadönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği bir tür reklamcı saflığı”
“Dünyanın her yerinde aynı dram, aynı dar sahne üstünde aynı dekorlar, kendi büyüklüğünün sarhoşluğu içerisinde başı dönmüş, köpürüp duran bir insanlık...”
“Kimse kendine benzemiyor. Herkes bir kalıp seçiyor ona özeniyor; tamamıyla seçilmiş bir kalıbı kabulleniyor. Bununla birlikte, insanoğlunda okunacak başka şeyler var, buna inanıyorum. Cesaret edemiyorlar. Sayfayı çevirmeye cesaret edemiyorlar. Taklit kanunları; ben bunlara korku kanunları diyorum. Kendilerini yalnız bulmaktan korkuyorlar, ama kendilerini hiç bulamıyorlar”
“Sözel veya bilimsel, özgür veya uzman bütün eğitim sistemimiz söz hakimiyetindedir ve bu nedenle de yapılması isteneni gerçekleştirmekte başarısızdır.Çocukları tamamen gelişmiş yetişkinler haline dönüştürmek yerine öncül deneyim gerçeği olarak doğanın tamamen uzağında doğal bilim öğrencileri ortaya çıkarır, kendi veya başkalarının insanlığından hiçbir şey bilmeyen insan bilimleri öğrencileriyle dünyayı cezalandırır.”