Meclis’in bahçesine yıldırım düştü. Bahçedeki “tarihi çınar” ikiye ayrıldı: Akla ziyan Ayşenur, bu “gollük fırsatı” kaçırır mı hiç?
Balatayı sıyırmış vaziyetteki Ayşenur…
Şiddetli yağmur sonrası güneş açtığında, TBMM binasının üzerinde Ardahan/Damal’dakine benzer bir “Atatürk silueti belirdi mi?” diye “merak etmiş” de olabilir!
*
-Laikliği “din gibi” görüyor!
*
Ayşenur, ne de olsa İbretlik Vaka; kısa süre evvel ekranda şu cümleyi de kurdu:
“Terörden uzaklığıyla bilinen Selahattin Demirtaş…”
Kravatlı Teröristi işte böyle tanımladı, “Laikçi Yobaz” Ayşenur!
*
Mister Demirtaş, mahkemede ne demişti:
Yani, nedir? Bu, bir nevi Demirtaş’ın Andıdır!
HDPKK muhibbi Ayşenur; Demirtaş’ın Andına artı “Atatürk’e yönelik alaycı göndermesine” gıkını çıkarmıyor.
Mevzubahis olan Kravatlı Terörist ise Atatürk aklına bile gelmiyor, Ayşenur’un!
*
PKK’nın hamisi AB ile PKK’nın hem hamisi hem de derin patronu ABD’den bahsediyoruz…
*
Bu lakırdı, (bir kere daha) Demokrasi’nin ABD için “göz boyamadan ibaret olduğunu” gösteriyor.
Demokrasilerde “Terör Partisi” olmaz!
Asla! Lafı bile edilemez!
Farzımuhal: El Kaide’nin veya IŞİD’in uzantısı bir parti kurulsa; bu parti Temsilciler Meclisine ya da Senato’ya girebilir mi?
Zinhar! Hayal dahi edilemez!
Velhasıl: Price’ın Ankara’ya parmak uzatması, Haydut ABD’nin “düzenbazlığının ve kahpeliğinin” resmidir.
Amerikan tarihinde ilk eşcinsel bakanı atayan Başkan Joe Biden’dır! Pete Buttigieg’i Ulaştırma Bakanı yaptı.
*
Mendebur Biden “Sözleşmeyi imzalayan ilk ülke olan Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığını görüyoruz. Türkiye’nin kararı, ümit kırıcı bir geri adımdır. Hayal kırıklığı yarattı” diye yazılı açıklama yaptı.
*
Evvela, şu İstanbul Sözleşmesine “gözlemci ülke” statüsüyle katılan ABD’nin (aynen Kanada, Japonya, Meksika ve Vatikan gibi) bu sözleşmeyi imzalamadığını hatırlatalım.
Ayrıca, ‘İmzacı Ülkeler’ tarafından tartışmasız kabul edilen bir metin de olmadı, bu sözleşme…
Bazıları Meclis’lerinin onayına dahi sunmadı; bir kısmında ise “onaylanması” reddedildi.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini imzaladığı 2011 yılından bu tarafa kadın cinayetleri azalmadı; tersine arttı!
Yani, nedir? Bu sözleşme olmadan kadınların “korunamayacağı/ yaşatılamayacağı” tezi gerçeği yansıtmıyor.
*
Ankara işbu İstanbul Sözleşmesinden çıkarak 2011’deki kritik yanlışından dönmüş oldu.
Türkiye, Batılı/Küresel Derin Karargâhın sinsi projesini -nihayet- çöpe atmıştır.
