|
Papa Irak’taki tarihten ve ahvalden ibret alır mı?

Papa Francesco’nun geçtiğimiz yıl planlanan ve koronavirüs salgını dolayısıyla ertelenen Irak ziyareti dünya basınında geniş bir yer buldu. Bu salgın dönemi dolayısıyla 15 aydır askıya alınmış yurtdışı gezilerinin ilki olması ve tabii ki bu ilk gezinin bir Müslüman ülkeye olması önemini daha da artırdığı gibi bütün içeriği ve temasları bütün detaylarıyla daha fazla merak uyandırıyor, dikkat çekiyor.

Şimdiye kadar hiçbir Papa’nın ziyaret etmediği Irak’ı bugünlerde ziyaret etmenin anlamı nedir? Papa böyle dar bir zamanda Irak’ta ne arıyor olabilir?

Üç gün süren ziyaretin Bağdat durağında Cumhurbaşkanı Berham Salih ile, Necef durağında Şii lider Ayetullah Ali el Sistani ile görüşen Papa, Erbil’de de Neçirvan Barzani ile bir araya gelerek döngüsünü tamamlamış oldu.

Gerçi gezinin resmen ilan edilen değerlendirmelerinde Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında diyaloğu artırma çabası da ifade edilirken ayrıca, Irak’ta 2003’ten bu yana sayıları çok azalan Hristiyan nüfus özelinde Ortadoğu’daki Hristiyanlara moral desteği vermek de amaçlanmış.

İşin bu kısmı aslında Müslüman toplumlarda Hıristiyanlar ile Hıristiyan toplumlarda Müslümanlar karşılaştırması yapmak için ideal bir vesile oluşturuyor. Aynı zamanda 1991 yılından itibaren Müslüman Ortadoğu’ya karşı başlatılan ve oğul Bush tarafından da açıkça “Haçlı seferi” olarak nitelenen saldırılar neticesinde Müslüman ve Hıristiyan nüfusa ne olduğunu gözler önüne sermek için de iyi bir fırsat oluşturur. Kuşkusuz bu karşılaştırmada cümle alemin görmesi gereken derin ibretler vardır

Zira bugün 2003’ten itibaren azaldığı söylenen Hıristiyan nüfusunun azalma sebebi Müslümanlar değil, bizzat burayı bir saldırı hedefi olarak gören Haçlı zihniyetinden başkası da değil. 1991 yılındaki birinci saldırıya kadar Irak’taki Hıristiyan sayısı 1 buçuk milyonu buluyorken bu sayının bugün 400 bine kadar gerilemiş olduğu düşünülüyor. Papa’nın ziyareti de muhtemelen bu azalmanın sebebi olarak Müslümanları görüyordur. Öyle görüyor ki, bir Müslüman çoğunluk içinde kendilerini tehdit altında hisseden Hıristiyanlara moral vermeye geliyor. Bu moralin asıl çoğunluğa yönelik yeni bir saldırganlığa dönüşeceğinden kimsenin kuşkusu yok aslında. Ama ondan önce sorulması gereken şey, bu kadar Hristiyan’ın Müslüman toplum içinde bu kadar uzun süre nasıl yaşayabilmiş oldukları değil mi?

Bu soruya bir fırsat vermemizin sebebi bile ilk sorunun mustarip olduğu derin cehalet. Zira Müslüman toplum tarih boyunca her zaman tam bir “kültürel-dinsel çoğulculuk sergilemiştir. Böyle bir mozaik görüntünün Avrupalılar için şaşırtıcı olduğunu, hatta Müslüman kültürün hakimiyet kurma ve kültürel homojenlik oluşturmayla ilgili zaafı gibi algılandığını daha önce de söylemiştik. Bu algının oryantalist bir üstünlük duygusunun konusu haline gelmesi bile aslında şecaat arz ederken sirkatini söylemek gibi bir şey. Zira bu mozaik toplumun alternatifi kültürel soykırım, tahammülsüzlük ve bağnazlıktan başka bir şey değil ve bu oryantalist tez pişkince sirkatini söylerken kendi bağnazlığıyla övünür gibidir.

O yüzden Irak’ta, Suriye, Mısır, Balkanlar ve Anadolu’da asırlarca Hıristiyanların hayatta kalabilmiş olması Hıristiyanların dinlerine çok sadık olmalarıyla değil, Müslüman toplumda kendilerine temin edilen hukuki garantiler ve karşılaştıkları hoşgörüyle ilgilidir. Bu sayede bugün Papa Irak’ta ziyaret edecek Hıristiyan bulabiliyor.

Tersini düşünemiyoruz ama. Mesela bugün bir Müslüman lider 700 yıl boyunca hüküm sürmüş oldukları Endülüs’te hayatta kalmış küçücük bir Müslüman cemaati ziyaret edip onlara moral veremiyor. Çünkü o Müslümanlardan geriye sadece kalmışsa bazı hatıralar veya orada yazılmış ve zamanında dışarıya kaçırılabilmiş kitaplar kalmıştır.

Bugün sadece 30 yıl içinde peş peşe gelen haçlı seferlerinin ardından Irak’ta sadece Hristiyan nüfus azalmış veya değişmiş değil, Müslüman nüfus da bütün unsurlarıyla bu süreçten derinden etkilenmiş durumdadır. Bilhassa Sünni nüfusa yönelik ciddi bir kıyım, tehcir ve demografik ameliyat söz konusu olmuştur. Buna rağmen Irak’ta halen bulunabilen, Arap, Kürt, Türk, Şii, Sünni, Katolik, Keldani, Asuri, Yezidi, Şebek, Yahudi, Sabii vs. unsurlarla Irak halen çok zengin bir kültürel çeşitliliğin bütün izlerini yansıtmaya devam ediyor. Tabi bu çeşitlilik 1990 yılındaki Haçlı-Batı müdahalesine kadar çok daha fazla istikrar vaat eden, kültürel sentezleriyle, son derece ahenkli bir kompozisyon oluşturuyordu. Bugün araya girmiş bulunan kana, istikrarsızlığa rağmen bu kültürel çoğulculuğu sürdürmek yine mümkün. Yeter ki, başkaları gölge etmesin, karışıp işi bozmasın.

Papa’nın tam da bundan dolayı aslında Irak’a gelip buraya vereceği fazla bir şey yok. Ama biraz gönlünü açarsa alacağı, öğreneceği çok şey vardır.

Buranın insanına tavsiye edeceği barışı, kardeşliği, kendisine daha yakın insanlara tavsiye etmesi de çok daha fazla faydalı olacaktır. Çünkü sorunun başı o yakınındakilerin bitmek bilmeyen sömürgeci ihtiraslarından başkası değil.

#Papa
#Irak
#Orta Doğu
3 yıl önce
Papa Irak’taki tarihten ve ahvalden ibret alır mı?
İnsan tartan terazi
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak