|
Şehbenderzade’nin Libya izlenimleri

Libya ile imzaladığımız mutabakat Türkiye’nin coğrafî ufkunu değiştirdi. Libya’ya gidecek olan askerlerimizin ordunun yanında aşiret ve kabilelere de teknik destek ve eğitim vereceği söyleniyor. Libya’yı daha iyi tanımak açısından geçmişte üretilen bilgilerin bir kısmını paylaşmanın doğru olacağını düşündüm. Bu yazının amacı budur.

Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, 1901’de Libya’ya sürgün olarak gönderildiği zaman Trablus üzerinden sürgün yeri olan Fizan’a gitmiş ve bir dönem orada yaşamıştır. Onun, Libya ve genel olarak Kuzey Afrika hakkında söyledikleri bugün için de değerlidir. Aradan çok zaman geçmiş olmasına rağmen son dönem Osmanlı fikir adamlarından birinin Libya hakkında söylediklerini çok önemli olduğu açıktır.

Kitap, 1992’de Senûsîler ve Sultan Abdülhamid adıyla sadeleştirilerek yeniden basıldı. Bu kitapta Şehbenderzâde Afrika’da tarikatlerin çok önemli olduğunu ve bizdeki tarikatlere bakılarak Afrika’dakilerin tam olarak kavranılamayacağını söylüyor. Afrika’daki tarikatlerin ahval-i içtimaiye üzerine olan özel ve güçlü etkileri bizdekilerle kıyas edilemez diyor. Söylediklerini ispat için çöldeki seyahatlerde tarikatlarin olumlu rolünden bahsediyor.

Şehbenderzâde, dinî ve içtimaî vazifelerin yerine getirilmesinde çok önemli bir role sahip olan tarikatlerin adlarını sıraladıktan sonra Senîsîye tarikatinin güçlü olduğunu belirtiyor. Fakat Türklere en fazla yakınlık duyan tarikatin ise Arûsîye olduğunu belirtiyor. Ona göre Arûsîye tarikatinin esaslarının Horasan’dan getirilmiş olması Türklere yakınlık duyulmasında belirleyici olmuştur. Tarikatin pîri olan Tunuslu Ahmed bin Arûsî İbrahim Ethem tarîkı ile Şazeliye’yi mezcederek Arûsîye tarîkını meydana getirmiştir.

Şehbenderzâde, Arûsîlerde Türklere karşı büyük bir muhabbet ve kardeşlik hissi olduğunu ısrarlı bir şekilde vurgulamıştır. İhvan-ı Arûsiye arasında nakledilen bir rivayete göre Seyyid Abdüsselam şunları söylemiştir: “Türkler İslam’ın hizmetkârı, İslam’ın muzaffer askerleridir. Onlara muhabbet ediniz.” Yazar, Arûsîlerin Türkleri kardeş gibi sevdiklerini ve “makam-ı hilafete dahi kemal-i safvet ve samimiyetle bağlı” olduklarını belirtiyor.

Aynı sayfalarda Senûsîlerle Arûsiler arasındaki farklara değiniliyor ve Senûsîlerin Türklere karşı daha ihtiyatlı bir yaklaşıma sahip olduğu belirtiliyor. İki tarîkat arasında benzerlik ve farklılıkların anlatıldığı bu bölümlerde dikkat çekici özellikler dile getiriliyor. Senûsîyenin “mezhep, tarîk, siyaset ve içtimaiyattan mürekkep bir cemiyet olması”na karşın Arûsîlerin “millî bir fikr-i siyasîleri yoktur” şeklindeki tespitler dikkat çekicidir. Bundan sonra “Arûsîler terakkiye ve medeniyete meyyal, içtimaî ıslahatlara pek müsait olduklarından ve Türkleri ziyadesiyle sevdiklerinden Osmanlı Afrika’sında tatbik edeceğimiz ıslahatta bize pek ziyade muavenet edeceklerdir” cümlesini ilave ediyor. Fakat hemen sonra “Şimalî Afrika’nın mukadderatı, Senûsîlerle pek ziyade alakalıdır” uyarısında bulunuyor.

Şehbenderzade, Kuzey Afrika’da Müslümanların Kur’an eğitimine çok önem verdiklerini, okuma yazma bilmeyenlerin oranının yüzde onu geçmediğini belirtiyor. Bunlar oldukça önemli ifadelerdir. Aynı şekilde Seyyid Muhammed es-Senûsî’nin (ö. 1859) niteliklerini sıraladıktan sonra bir tespitini daha paylaşıyor. es-Senûsî’nin çalışmalarını akim bırakan, Avrupa medeniyetine ilgisizliği ve Türklere karşı duyduğu güvensizlik ve hatta düşmanlık hissidir. Şehbenderzâde’nin 19. yüzyılın başlarını kast ederek söylediği sözler çok önemlidir: “Eğer Cenab-ı Seyyid-i Senûsî’nin nus zekâsı bu iki şüpheden uzak olaydı bugün Avrupa’ya muadil büyüklükte bir kıta, Afrika’nın bütün kuzey ve orta kısımları Türklerin himayesi altında büyük bir hükûmet-i İslamiye şeklinde bulunurdu. Yüz sene evvel Orta Afrika tamamen sahipsiz ve henüz Avrupalıların istilası altına düşmemişti.”

Şehbenderzade’nin söyledikleri bu kadarla sınırlı değil. Belki başka bir yazıda kitapla ilgili daha ayrıntılı bir değerlendirme yapma imkânımız olur. Bu yazıda Osmanlı’nın son dönemine damgasını vurmuş önemli fikir adamlarından birinin Libya hakkındaki tespitlerini özet olarak paylaşmaya çalıştım. Libya’nın ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinin önemi son olaylarla birlikte bir daha anlaşıldı. Geçmişte üretilen bilgileri bugüne taşımamız gerekiyor. O zamanda Libya, İtalya tarafından işgal edildi; Enver Paşa ve Mustafa Kemal gibi Osmanlı paşaları direnişi örgütledi ve Ömer Muhtar bu direnişi yirmi yıl daha devam ettirdi. Aradan geçen yüz yıldan fazla bir zamanı elbette çok önemsemek gerekir. Fakat geçmişin bilgilerini hatırlamak da çok önemlidir.

#Libya
#Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
#Senûsîler ve Sultan Abdülhamid
#Osmanlı
4 yıl önce
Şehbenderzade’nin Libya izlenimleri
Güncelleyemediğimiz ‘kadına yönelik şiddet’ konusu...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?