|
Şeyh Muhyiddin’den seçilmiş sözler

İslâmî literatürdeki karşılığı ilm-i ilâhî olan metafizik, modern zamanlarda bir gerçekliği izafi olarak değil mutlak olarak bilme, bu bilmeye mahsus bakış açılarından birine yerleşme ve onu analiz, sezgi, soyutlama, temsil ya da tercümenin etkilerinden arınarak anlama çabası olarak tanıtılmıştır.

Bu vb. tanımlarda başa yerleştirilen gerçeklik terimi, materyalist algının hakimiyetindeki düşünsel ortamlarda fizikî bir şey olarak değer görmüş, fizikî olmadan zuhura çıkarılabilme özelliğine sahip zihnî şeyin ise, şey olma hak ve değeri çoğu zaman ıskalanmıştır.

Felsefede çok özel bir gayretle –hatta ilgili yönelimin düzeyine göre kimi zaman iyi niyetle- dini ve ‘Tanrı’yı paranteze alma teşebbüsünün de kısmen meşrulaştırdığı bu durum, maneviyattan, gaipten, ahiret bilgisinden, basiretle görmekten, kalp ile düşünmekten ve gönül ile kuşatmaktan yoksun olduğu için, bidayetinden beri düşünsel bir kuruluğu, bir tür formalizmi beslemiş ve büyütmüştür.

Ekrem Demirli çevirisiyle Fütûhât-ı Mekkiyye’den (FM) seçtiğimiz sözlerin altıncısını sunmaya hazırlanırken, Şeyh Muhyiddin’in tefekküründe, adı kadimde ilm-i ilahi, devr-i felsefede metafizik olan bilginin, maddi ve manevi düzeylere ayrılmadığını, salt kendi şeyliklerine göre bilinmek istendiğini –ki buna kısaca Hakikat diyoruz- hatırlatmak isteriz.

Bu esasta, En-Nifferî’nin “Sana görünen kendinde karar kıldığı cinsten görünür / Karar bulan ilim karar bulan cehldir / Vesvese sadece cehlde vesvese verir ve havâtır da sadece cehlde tahattur eder.” sözleriyle tahkim edebileceğimiz Şeyh Muhyiddin tefekküründen süzülenlerin değerinin iyi bilinmesinin gerektiğini vurgulayarak, ondan seçtiğimiz yeni sözleri sunuyoruz.

Diyor ki Şeyh Muhyiddin:

“Dalgınlık, uykunun başlangıcı, rüzgar için esinti gibidir.” (FM, 8:13)

“Ölüm, alışık olunana ülfet nedeniyle, istenmeyen bir durumdur. Ölüm bir ayrıştırıcıdır.” (FM, 9:20)

“Hareketin kendisi değil, benzeri yenilenir.”

“Haddi gözetmek, senin ile yalan ve hıyanet arasında bir perdedir.” (FM, 9:240)

“Hür, şeylerin ve işlerin gemini elinde tutan kimsedir. Onlar ona sahip olmaz, o onlara sahiptir, onlar kendisini yönlendirmez, o onları yönlendirir.” (FM, 9:259)

“Nefs, kendisine haz veren şeylere yönelme özelliğinde yaratılmıştır.” (FM, 9:269)

“Bast bir haldir. Onun sahibinin özelliği, her şeyi sığdırırken kendisini bir şeye sığdıramamasıdır.” (FM, 9:280)

“Fikriyle hareket eden insan, hal veya zevk sahibi değildir.” (FM, 9:313)

“Akıl, bütün güçlerden (ör.: duyulardan) yardım alırken, onlara hiçbir şey vermez.” (FM, 9:315)

“Vakit, senin üzerinde hükmü olan şeydir.” (FM, 9:378)

“Vaktin hükmü, nispetlerde bilinir.” (FM, 9:378)

“Hakikat, farklılık, benzerlik ve karşıtlığıyla varlığın kendinde bulunduğu durumdur.” (FM, 9:423)

“Gerçek, herhangi bir ilave olmaksızın, zahirde nasılsa batında (da) öyle olur.” (FM, 9423)

“Nefsin kendisi gözükmez, hükmü gözükür.” (FM, 9:424)

“İstidat, Allah’ın kalpte meydana gelmiş ipidir.” (FM, 9:441)

“İyilik, Hakk’ın fiilidir.” (FM, 10:25)

“Cömert, bedelsiz verendir.” (FM, 10:28)

“Şaşırma, aklı tevile zorlamadır.” (FM, 10:63)

“Sen, en yakın perdesin.” (FM, 10:81)

“Edebin bir gereği de, bilmediğinin bilgisini sormaktır.” (FM, 10:132)

“Mümin, kardeşiyle çok olandır.” (FM, 10:135)

“Bütün nefisler zahirde malı severler. Gerçekte ise sevilen zenginliktir (başkasına muhtaç olmamaktır).” (FM, 19:159)

“Sevgi, seven ile sevilen arasındaki ilişkidir.” (FM, 10:196)

“Hazlar yatkınlığa tabi iken, acılar da yatkınlığın olmayışından kaynaklanır.” (FM, 10:216)

“Bilgi bilinene, bilenin üzerinde bulunduğu hale göre ilişir.” (FM, 10:231)

“Herhangi bir şeye muhtaç olan kimse, ondan kesinlikle müstağni olamaz.” (FM, 10:243)

“Açlık sende bulunduğunda, sana duruluk, incelik, latiflik, kulluğa bağlanmak ve yoksulluk verir. (...) Açlık, özü gereği talep edilen bir şey değildir.” (FM, 10:243)

“Sevginin iki nedeni vardır: Birincisi nispet, diğeri ise iyiliktir.” (FM, 10:286)

“Bilgi, zanla ortadan kalkmaz.” (FM, 10:380)

“Hikmet sahibi, her şeyi yerli yerine yerleştiren ve o şeye mertebesini taşırmayan kimsedir.” (FM, 11:37)

“Doğa olmaksızın tek başına emirden bir şey meydana gelmeyeceği gibi, emir olmaksızın doğadan da bir şey meydana gelmez.” (11:174)

“Anlayış, konuşanın o sözle neyi kastettiğini anlamak demektir.” (FM, 11:280)

“Niyet, ameli korur.” (FM, 11:329)

“Hakikat bir iken, halin değişmesi nedeniyle hüküm değişir.” (FM, 11:352)

“Allah Teala Kendisini ‘iki el sahibi’ olmakla nitelemiştir ve iki el arasında bulunan berzahtır.” (FM, 12:48)

#Din
#Allah
#Anlayış
#Niyet
#Şeyh Muhyiddin
4 yıl önce
Şeyh Muhyiddin’den seçilmiş sözler
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti