Çünkü biz, sohbet toplumuyuz ve modernizmin özellikle internet yoluyla benimsetmek istediği ben-cil-leşmeye, hâlen bu yolla, üstelik onun araçlarını kullanmak suretiyle karşı çıkabiliyoruz.
Öte yandan mezkûr sohbetler, arzulanan bilgiye erişildiği duygusu yaratarak kitaptan uzaklaşmayı, görüşme tatmini üreterek yüz yüze hâlleşmemeyi beraberinde getirmektedir.
Oysaki sohbetin mevcut olumsuz şartlarda ihyası, muhabbetin ifasıyla mümkündür ve ekran ufuksuzluğu nedeniyle her ikisinden de az payı alır. Bu hakikati pekiştirmek içinse sohbet ve muhabbet fenomenlerindeki mânâ perdelerini açmada ısrarlı olunması elzemdir. Zira her ikisinin de kaynağı kitabîdir:
Kamusu’l-Muhit Tercümesi’ne göre sohbet, bir kimse ile hüsn-i ülfet edip yar ve hem-dem olmaktır; seçilmiş bir ya da birkaç kimseyle bir araya gelinip din ve dünya konularının konuşulmasıdır; bedenen olduğu gibi ruhen, gönül bakımından da gerçekleştirilebilir. “Sohbet, konuşan ile değil, konuşanın sözünün verdiği anlam karşısında bir bilinç taşımayla ilgilidir. Konuşan konuşmada dinleyicinin tahayyülüne göre bulunur ve dinleyici sohbet ile müşahedeyi birleştirir” (İbnü’l Arabî).
Tasavvufun doğuşuyla birlikte “sohbet, yaygın olarak ‘şeyhin ya da âlimin sözlerini dinlemek üzere tertip edilen dinî-tasavvufî toplantı” anlamında kullanılmıştır. Bu yanıyla sohbet, en geniş anlamıyla bir üstadın/şeyhin dil ve hâl yoluyla verdiklerini kendinde toplamak, bunu yine sohbet yoluyla başkalarına nakletmek demektir.
Burada dil ve hâl ayrımına başvurmamızın nedeni, lisan ve kelâm anlamında hiçbir dünya dilinin hâlleri kuşatma kabiliyetine sahip olmamasındandır. Diğer bir söyleyişle dil de aslında özel bir hâldir ve her hâl dile girmediği gibi, mânâ yönünden dilin kendisi bile bazen dile girmeyebilir.
Sevgi ise, seven ile sevilen arasında ilişkidir. “İradenin özel bir ilişme tarzı” olarak tanımlanan sevgi fenomeni, şeyin şeyliğine dâhildir, çünkü “Sevgi, herhangi bir varlığın niteliğidir; aslıdır”; diğer bir söyleyişle “Asıl sevgi, bir şeyin kendisini sevmesi” (İbnü’l-Arabi, FM, 6/183) esasında sevenin özünde yerleşiktir.