|
“Son Hattatlar” ve yazı sanatının büyük üstadları

Tarihi Osmanlı mezarlıkları, kabir taşlarındaki güzel yazı örnekleriyle ve diğer bir takım süslemeleriyle sadece meraklı Müslümanları değil, bazı Avrupalı seyyahları bile etkiliyordu. Başta Piyer Loti olmak üzere bir çok Batılı yazarın gözünde İstanbul kabristanları, büyük bir milletin sanat eserlerini teşhir eden İslam imanının taşa yansıyan tezahürlerini ortaya koyan uhrevi mekanlardır. Demek ki, mezar taşlarındaki yazılar sadece içinde yatan şahsın kimliğini belirtmekle kalmaz, aynı zamanda hat sanatının güzelliklerini de sergiler. İşte bunlardan biri de, Kayışzade el - hac Osman Efendi adındaki hattatın mezar taşıdır.

“Son Hattatlar”ın müellifi İbnülemin Bey’in verdiği bilgilere göre, Burdurlu Osman Nuri Efendi, özellikle nesihte büyük bir maharet sahibiydi. Bu zat, hayatını Mushaf-ı Şerif yazmaya adadı. O kadar ki, yüz altı Kur’an-ı Kerim yazmanın şerefini kazandı. Kitab-ı Mübin’in şefaatini hak etti. Yüz yedinci nüshayı Cennet-i Âlâ’da tamamlamak üzere Miladi 1894 yılında Ramazan’ın dördüncü gecesi, teravih namazını kıldırırken bekâ âlemine göçtü ve Merkez Efendi Mezarlığı’na defnedildi. Kabir taşındaki yazı şöyledir:

“Yüz yedinci Mushaf-ı Şerif’ini Sûre-i Yusuf’daki ‘Ersilhü maana ğaden yertağ’ âyet-i kerimesine kadar tahrir eden ve teravih namazını kıldırırken rükû esnasında vefat eden meşahir-i hattat ve muallimi sıbyandan Burduri el-Hac Osman Efendi’nin ruhiçün rızâen lillah Fatiha, Ramazan 1311, yevm-i Pazartesi”

Bütün hayatını Kur’an-ı Kerim’e adayan bu mübarek zatın cennet müjdeleri veren kabrini ziyaret etmeye ne dersiniz?

Osman ismini taşıyan diğer ünlü bir hattatımızı ziyaret etmek için de Sünbül Efendi Tekkesi’nin haziresine gitmek gerekiyor. Hattatlar arasında “Hafız Osman” diye bilinen ve sevilen bu büyük yazı üstadı Sünbül Efendi Camii’nin haziresinde yatıyor. Mezarı, avlu kapısından girince hazirenin solunda yer alıyor.

Hafız Osman hakkında bazı menkıbeler şöyle:

Kalem erbabının manevi huzurunda saygıyla eğildiği Hafız Osman, bir gün Üsküdar’dan İstanbul’a geçmek için kayığa biner. Deniz’in tam orta yerine gelince kayıkçı paraları toplamaya başlar. Ama onun kayıkçıya verecek parası olmadığı veya yanına para almayı unuttuğu için cebinden kalemi çıkarır ve bir kâğıt parçasına “vav” harfini yazar, para yerine kayıkçıya bunu verir. Adam, ben bunu ne yapayım, diye almak istemezse de, Hafız Osman, al, işine yarar diye ısrar eder. Kayıkçı şaşkın, biraz da öfkeli kâğıdı alır, bir kahveye gider. Orada bulunanlara bu “vav” harfini gösterirken yazıyla ilgili bir açık artırma başlar. Fiyatların hayli yükseldiğini gören kayıkçı, kendisine bu kâğıt parçasını veren müşterinin büyük bir hattat olduğunu ve o anda önemli ve kıymetli bir yâdigarı taşıdığını anlar ve yazıyı satmaktan vaz geçer.

1 Aralık 1950 tarihli “Tarih Dünyası” dergisinin ikinci cildinin on altıncı sayısında yer alan bir yazıda Hattat Hafız Osman’ın bazı özellikleri şöyle dile getiriliyor:

Hafız Osman’ın talebelerinden Derviş Mehmed Kevkeb, hocasına layık olduğu hürmeti ve saygıyı göstermezmiş. Bir gün, hocasının yazmaya devam ettiği Kur’an-ı Kerim’i elinden alarak ve “ben daha güzel yazarım” diyerek yazmaya başlamış. Bir süre sonra ucu bozulan kalemini açarken, kalemtraş iki parmağını birden kesmiş. Yara, Allah tarafından uzun süre iyileşmemiş ve kalem tutmasına engel olmuş. Tabii ki, Kur’an-ı Kerim’i de yazamamış.

Merhum bir gün Yedikule’den Eyüb’e kadar, karlı ve soğuk bir havada, çorapsız ve ayakları çıplak, hocasına ders öğrenmeye gitmiş. Hocası bu halini görünce çok duygulanmış ve kendisine hayır duada bulunmuştur.

Yine bir gün Ketebe Cemiyeti’nde Hafız Osman Efendi’ye bir zat, sana çocuğu göndereceğim, sizden meşk etmesini arzu ediyorum ama daha önce eli biraz kırılsın diye başka bir hattata göndereceğim, demiş. Hafız Osman şu cevabı vermiş: “Aman hazret, eli kırılmadan gönder. Eli kırıldıktan sonra bir daha iyileşmez!”

Beşiktaşlı Nuri Efendi de son devrin en önemli hattatlarındandır. Bu yazı üstadı, eserlerinin çokluğuyla tanınıyor. Ezcümle Tüccardan Tantavi Halil Efendi’ye ve Prenses Fatma Hanım’ın zevci Mahmud Sırrı Paşa’ya ufak kıt’ada bir Kelam-ı Kadim yazdı. Beşiktaş Muhafızı Yedi sekiz Hasan Paşa’nın delaletiyle Çorum’da, ashab-ı kiramdan Süheybi Rûmî hazretlerinin türbesi için büyük boy bir Mushaf-ı Şerif hazırladı. Sultan Reşad adına Mevlevi evradı tertip etti. Fütuhat-ı Mekkiye, dua mecmuaları ve çok sayıda Hilye-i Şerif yazdı.

Kastamonu’da, Şeyh Şaban-ı Veli Dergâhı’ndaki yazılar, Bakırköy Kartaltepe Camii’nin kubbesindeki İhlas Suresi, Çorum’daki saat kulesinin yazıları ve yine Çorum’da, ayrıca diğer yerlerdeki bazı hayır eserlerinin üstünde bulunan yazılar hep ona aittir.

Daha böyle nice yazı üstadıyla tanışma zevkini yaşamak istiyorsanız, İbnülemin Bey’in Ketebe Yayınları arasında çıkan o muazzam “Son Hattatlar”ı okumanız gerekiyor.

Not: Birkaç gün önce geçirdiğim kalb krizi dolayısıyla geçmiş olsun dileklerini bildiren bütün dostlarıma teşekkür ederim.

#Son Hattatlar
#Osmanlı
#Osman Nuri Efendi
#Kitab-ı Mübin
3 yıl önce
“Son Hattatlar” ve yazı sanatının büyük üstadları
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti