|
Söz kısa filmcilerde

Kısa film, sinema sektörünün en özgün ve kritik alanı belki. Ülkemizde de kısa filmcilik bu bağlamda tam anlaşılamıyor gibi. Uzun metraja geçişteki bir basamak olmaktan öte kıymet arz etmiyor. Kısa filmcilerin sorunlarına ve sinemaya bakışlarına bakmamız lazım. Tam da bu zaviyeden olmak üzere, bundan böyle zaman zaman bu köşeyi kısa filmcilere vakfedeceğiz. İlk olarak Çamran Azizoğlu’na kulak vereceğiz. Filmlerini ve kendisini anlatacak.

Filmografinizden bahseder misiniz?

2019 yılında ilk kısa filmim olan TEPETAKLAK’ı çektim. Öğrenci işi bir kısa filmdi. Bazı festivallere gidip ödül aldı. Yine 2019 yılının sonlarında HBS Sinema Akademisi ile GÜYA RÜYA adında bir kısa metraj kurmaca film çektim. Üçüncü kısa metraj filmim TEPETAKLAK CİNAYET’i ise Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ile çektim. Yapımcım Cemil Nazlı, görüntü yönetmenim Arda Üzmez idi. Profesyonel prodüksiyon ile hayata geçirdiğim ilk filmimdi. Şu an da yeni kısa filmim için çalışmalara devam ediyor.

Neden sinema yapıyorsunuz?

Elektrik elektronik mühendisliği okurken liyakat denilen mevzuya kafayı takmıştım. Herkesin yaptığı iş meslek çevresine yararlı olması gerektiği fikrine sahip olmaya başlamıştım. Mühendislik yapamayacağımı düşündüm ve bölümü bırakma kararı aldım. Kendimi sinemaya yakın görüyordum çok küçük yaştan beri. Bu ilgimin sebebinin ne olduğu hakkında bir şey söyleyemem ama kamerayı kullanarak yapılan bir anlatıcılık beni çok cezbediyor ve bundan başka bir iş yapabileceğimi düşünmüyorum.

Türkiye’de kısa film yapmanın zorlukları neler?

En büyük zorluk kısa filmcilerin kendilerinin farkına varmaması. Kısa metraj ile uzun metraj arasında farklar var ve bu, süre ile orantılı değil. Bir ressamın çizdiği resmi kağıdın ya da tuvalin boyutuna göre değerlendiremezsin. Burada da kısa film ve uzun metraj filmi ayıran şey süresi değil anlatısı ve biçimi ile alakalı olmalı.

Kısa filmcileri öğrenci olarak kafada kodlamak bu alana büyük zarar veriyor. Oysa dünyada uzun metraj filmleri ile kendilerini kanıtlamış birçok yönetmen kısa metraj filmler çekmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Lanthimos’un çektiği NIMIC kısa filmi buna bir örnek bence.

Burada da en büyük sorumluluk kısa film yönetmenlerine düşüyor. Kendilerinin farkına varmalılar. Sektörden gelen bir görüntü yönetmeni ile çalışma fırsatı bulunca karşısında ezilip büzülmemeliler. Bütçe ararken çaldıkları kapılara kısa filmin değerini ve önemini iyi anlatmalılar ve onları ikna etmeliler. Aksi takdirde zorlukları aşmak mümkün olmuyor.

Ekonomik zorlukların da altını çizmek isterim. Büyük bütçeli kısa filmler göremiyoruz. Fon bulmakta da zorlanıyoruz.

Oyuncular da kısa filmlerde oynamayı zekat olarak düşünüyor ve “Zaten kısa filme geliyorum, başrol olmayan karakterlerde yer almak istemiyorum” gibi bir düşünce haline bürünüyorlar.

#Kısa Film
#Sinema
#Çamran Azizoğlu
3 yıl önce
Söz kısa filmcilerde
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak