|
Tarımda tehlikenin farkında mıyız?
1970’li yıllarda Henry Kissinger bir toplantıda “Petrolü kontrol edersen ulusları,
tarımı kontrol edersen insanları kontrol edersin”
mealinde bir açıklama yapmıştı.
O tarihten bugüne
ABD politikaları bu iki stratejik alana yoğunlaştı.
Bugün
enerji kaynaklarına
ABD’nin yaptığı sıcak müdahalelerin arkasında bu temel düşünce olduğunu görmekteyiz.
Diğer yandan ABD’nin dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı olması da
tarıma verdiği önemi yansıtmaktadır.

**

Son dönemde yaşanan
pandemi krizi tarımın ne kadar hayati bir önem taşıdığını,
ülkemizin kapılar kapandığında kendi kendine yetebilmesinin ne kadar anlamlı olduğunu bizzat tecrübe ettirmiştir.
Tarım Bakanlığı belli ölçülerde tarımsal desteklerle çiftçinin yanında olmaya çalışmaktadır. Fakat yaşanılan üretim, tüketim ve
fiyat istikrarsızlığı sorunları
tarımın bir bütün olarak iyi yönetilemediğini göstermektedir.
Sorunların temel kaynağı; Tarım Bakanlığının rasyonel politikalara ışık tutacak sağlıklı-kapsamlı bir tarım envanterine sahip olmayışıdır.

Şöyle ki; mesela, hangi tarımsal ürünleri ne kadar alanda yetiştirdiğimiz (verimlilik), yıllar itibariyle artış-azalışlar, bu ürünleri üreten çiftçilerin ortalama gelirleri, tarımda gelir dağılımı vs. bilgilerini bulamazsınız.

Gelecek yıl projeksiyonları, nüfus artışına paralel olarak çeşitli tarım ürünleri ihtiyacı ve olağanüstü bir gelişme yaşandığında Türk halkının temel gıda ihtiyacının yerel kaynaklarla ne ölçüde karşılanabileceği gibi soruların cevabı da yok.

**

Şunu açık olarak söylemek lazım; iyi niyetle hareket edilmekte, sürekli bir şeyler yapılmaya (destekler verilmeye) çalışılmaktadır. Fakat bu çabaların
bir üst akıl ya da bir plan çerçevesinde hayata geçirilen politikalar bütünü olmadığı
görülmektedir.
Dolayısıyla da
tarımı yönetmede alınan kararların günü kurtarmaya yönelik görüntü verdiğini ve sürdürülebilir olmadığını
söylemeliyim.

**

Tarım Bakanlığı verdiği
mali destek ve teşviklerin sonuçlarını
takip ediyor mu?

Bizler bu konuda kamuoyuna yansıyan bir veriye, açıklamaya şahit olmadık.

Çok basitçe somutlaştıralım: küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara verilen maddi destek miktarı ve bu desteğin üretimde ve çiftçi gelirinde (hatta istihdamda) sağladığı artışı-etkiyi merak ediyoruz mesela.

Tarım Bakanlığının toplumun vergileriyle tarıma verdiği desteğin sonuçlarını kamuoyuna açıklama zorunluluğu olduğunu düşünüyorum.

Açık ve net bir şey daha söylemek istiyorum: Derdim üzüm yemektir ve bu ülkenin en stratejik sektörlerinden biri olan tarımın asıl beka meselesi olduğunu düşünerek bu değerlendirmeleri yapıyorum.

Tarımsal üretim ciddi olarak desteklenmeli,
desteklerin
sonuçları takip edilmeli (kaynak israfı olmamalı), kırsaldan şehirlere göç tersine çevrilmeli, yeni jenerasyona tarımsal üretim sevdirilmeli.

**

Bu konuya değinmedeki temel nedenimiz ise
Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin (TZOB) açıkladığı basın bülteni.
Bültene göre tarımsal ürünlerde üretici ile
market fiyatları arasındaki farkların devasa boyutlarda
(ortalama 4 kat) olduğunu görmekteyiz.

Bu da üretim ve perakende satış sürecinin halen iyi yönetilemediği anlamına geliyor.

Bir başka tehlike
kuraklıkla ilgili
(52 il kuraklık riski yaşıyor). Olası üretim kaybının
arz-talep dengesini bozarak fiyat ve gelir istikrarsızlığı
nı destekleyecektir deniliyor.
Ziraat Odaları Birliğinin açıkladığı bir başka önemli başlık da
et
, süt ve
yem politikalarının üretici ve tüketici açısından ortaya çıkarttığı aksamalar
olarak karşımıza çıkmaktadır.

**

Tabii ki
döviz kurlarından bir yakınma da tarım sektöründen geliyor.
Çünkü çiftçinin üretim için kullandığı mazotu, gübreyi, tohumu, yem hammaddesini, bitki koruma ürünlerini
dışarıdan ithal
etmekteyiz.
Kurlardaki oynama doğrudan üretim maliyetlerine
yansımaktadır
. Girdi kullanımı azaldığında da
verimlilik-üretim kaybı
ile karşı karşıya kalınmaktadır.

Ellerindeki hayvanları bir an önce satıp sektörden kaçmak isteyen üreticiler olduğunu, onların geleceğe umutla bakacak bir destek ve teşvikle üretime devam etmelerinin sağlanması öneriliyor.

Artan maliyetler nedeniyle
hayvan başına verilen desteklerin artırılması gerektiği, Et ve Süt Kurumunun piyasayı,
üretimin sürdürülebilir bir temele oturtulacak şekilde,
reg
üle
etmesi
TZOB raporundaki
beklentiler arasında yer alıyor.

**

Sonuç olarak,
tarım
yaşamsal öneme sahip, alternatifsiz
en stratejik sektör.
Bu
sektör
daha entegre bir yaklaşımla; kapsamlı envanteri çıkarılarak ve analitik çalışmalara dayalı
uzun soluklu bir yapısal önlem paketiyle geleceğe hazırlanmalıdır.
Türk toplumunun öncelikli
beka meselesi tarımın geleceğidir.
#Tarım
#Maliyet
#ABD
#Henry Kissinger
3 yıl önce
Tarımda tehlikenin farkında mıyız?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti