Geçmiş yıllara nazaran her sene biraz daha garip 10 Kasım anmalarına, 29 Ekim kutlamalarına şahit oluyoruz. Bu anmaların-kutlamaların resmî ideolojik boyutları dolayısıyla belli bir abartı payı her zaman biraz anlaşılabilir. Adı üstünde resmi de olsa “ideoloji” ve ideolojiler doğası itibariyle gerçeğin olduğu gibi yansıtılmasını değil, seçilmiş belli kişi, dönem, olay veya gerçeğin kutsanıp efsaneleştirilmesine dayanır.
O faslı buraya taşıdığımızda yine de insanları her geçen gün kendi zihinsel üretimlerinden daha abartılı, daha ritüel ve mitolojik bir söylemle medet ummaya sevk eden faktörleri anlamaya çalışmamızın ayrı bir önemi kendini hissettirir. Tam bu noktada Teolojiden antropolojiye doğru bir fenomenoloji Atatürk’ü anlamak için iyi bir başlangıç olabilir.