|
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz… 15 Temmuz bitti diyenlere…

Yıl: 2013.

Mayıs ayında IMF ile olan borç defterimizi tamamen kapatıyoruz.

Birden Mayıs’ın sonunda ağaç bahanesiyle hem ekonomimizi hem de siyasal sistemimizi doğrudan hedef alan bir Gezi kalkışması oluyor.

Arkasında ve içinde kimlerin olduğunu bildiğimiz düpedüz bir kalkışma.

Sokaktan iktidar devşirmeye kalkışanların ağaçla ve çevre hassasiyetiyle kılıfladıkları bir vandallık örneği…

Şimdi burada durup bir alıntı yapacağım.

O tarihlerde ABD’ye bir ziyaret gerçekleştiren dönemin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı ekonomimize yönelik saldırıların arkasında kimlerin olduğunu bakınız nasıl açıklıyor:

“Uluslararası piyasa oyuncuları siyasi ve ekonomik istikrarı yakalayan Türkiye’den rahatsızlık duyuyorlar. (…) ilk günlerde farklı gruplar vardı. Sonrasında yatırımcılar üzerinde piyasaya oyuncuları üzerinde dezenformasyon çalışmaları oldu. İstanbul ve Londra kaynaklı. Faizlerin yükselmesinden toplu şekilde istifade eden kesimler oldu.”

Demek ki neymiş!

Dış güçler ve içerdeki oyuncuları marifetiyle ekonomimize bir saldırı olmuş.

Demek ki neymiş!

Türkiye’de faizin yükselmesinden yararlanan bir faiz lobisi varmış.

Durun daha, asıl Gezi için dediklerini dinleyin.

Kendisine Gezi olayları sorulduğunda olayların ardındaki “yabancı güçlere” vurgu yaptıktan sonra şöyle diyor:

“Mayıs ayından beri Gezi olayları ile başlayan süreçte ciddi bir yıpranma oldu. Bunun onarılması da zaman alacak.”

Demek ki neymiş!

Gezi’nin ekonomimize verdiği zararın onarılması hayli zaman alacakmış!

Bunu söyleyen kim mi?

Sıkı durun açıklıyorum: Ali Babacan.

Şimdilerde farklı ve tuhaf açıklamalarıyla o gün eleştirdiği güçlerin gözdesi olan Ali Babacan.

Dahası Gezici güçlerin ve onların yoldaşı olan siyasi partilerin gözdesi olan Ali Babacan.

Bugün tamamen farklı şeyler söylüyor.

Ekonomimize yabancı güçlerin ve onların içerdeki işbirlikçileri üzerinden saldırı oluyor dediğimizde “Ne yabancı güçleri, asıl siz ekonomiyi yönetemediğiniz için böyle oluyor!” diyen bir Ali Babacan var karşımızda.

Tuhaf zamanlardan geçiyoruz derken kastettiğim şey bu.

Hiç kuşku duymuyorum:

Bugün iktidarın bir parçası olsaydı 2013’teki sözlerinin daha ağırını söylerdi o yabancı güçler ve tetikçileri için.

Bugün Gezi benzeri bir kalkışma olsa, yani ekonomimizi ve siyasi istikrarımızı doğrudan hedef alan girişimler olsa, “Bu demokratik bir haktır!” diyecek olan bir siyaset anlayışının hangi derde deva olduğunun takdirini millete bırakmak en doğrusu.

Gezi kalkışmasının ekonomimizde yol açtığı zararın onarılmasını yıllara bırakan Babacan, bütün bir dünyayı ve dolayısıyla Türkiye’yi de derinden etkileyen pandemi sürecindeki zararların faturasını anında siyasi otoriteye kesebiliyorsa elbette tuhaf bir zamandan geçiyoruz.

Pandemi süreci Gezi ile kıyaslandığında çok daha derin, kapsamlı ve ağır bir yara oluşturdu tüm dünya ekonomileri üzerinde. Özellikle de Türkiye ekonomisi üzerinde. Bunu ekonomi yönetiminin iş bilmezliğiyle açıklamak da Babacan gibilere nasip oldu ne yazık ki!

SİYASİ VE EKONOMİK TETİKÇİLER KİM?

İki alıntı yapıp takdiri size bırakacağım.

Doların birden bire 13 lira seviyesine fırladığı gün sokakları tekrar Gezi mantığıyla karıştırmaya çalışan malum grupların boy gösterdiği bir zaman diliminde kimlerin aynı zamanda siyasi istikrarsızlığımızı doğrudan hedef aldığını gösteren bu iki alıntıya lütfen dikkat ediniz.

İlk alıntı Selahattin Demirtaş’tan:

“Hiç değilse Meclis’te temsil edilen muhalefet partilerinin genel başkanlarının, ortak bir basın toplantısıyla hükümeti istifaya çağırmalarının ve yedi bölgede yedi ortak miting yaparak halkla birlikte derhal seçim istemelerinin önünde bir engel mi var? Bugün değilse ne zaman?”

Bu tivitin atıldığı tarih ve saati aynen aktarıyorum: 24. 11. 2021, 09.10

Aynı gün Kemal Kılıçdaroğlu saat 17.59’da attığı tivitle Demirtaş’ın çağrısını meydanlara taşıyor:

“Ey şahıs, ey ucube rejim, ey yarı cahil kadrolar, ey bu ucube koalisyonunun dilini yutmuş küçük ortağı, bellidir ki sizde akıl galip gelmeyecek. Anayasamızın bize tanıdığı hakları kullanarak, milletimizin sesini dinlemek üzere, ‘Haydi Meydana’ diyorum. İlk mitingimiz Mersin’de.”

Tuhaf zamanlardan geçiyoruz derken kastettiğim şey bu.

Babacangiller taifesi ardı sıra giderler elbet.

Sn. Kılıçdaroğlu 15 Temmuz darbe gecesini televizyonlara çıkıp kendi kitlesini darbecilere karşı direnmeye çağırmadı nedense.

Kendisi de söz verdiği halde tankların üstüne çıkıp direnmedi.

Şimdi ne oldu da Demirtaş’ın çağrısına uyup kitleleri meydanlara çağırıyor?

Bu ekonomi kılıflı yeni bir Gezi sürecidir.

Nasıl ki Gezi’de ağaç bahane idiyse burada da ekonomi bahanedir.

#15 Temmuz
#IMF
#ABD
2 yıl önce
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz… 15 Temmuz bitti diyenlere…
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü