Türk coğrafyasının iktisadî imkânları, tarihe bakıldığında daha iyi anlaşılır. Yabancı paraya bağımlılığın azaltılması ve ulusal para birimlerinin öne çıkarılması yeni bir siyasî tutumdur. İktisadî imkânlarla siyasal bağımlılıkları sınırlandırmak arasındaki derin ilişkiyi görmek yeterli değildir. Siyasî iradenin oluşabilmesi için şartların el vermesi gerekir. Yerine göre şartların müsait olması da yeterli olmayabilir. Zira karar alıcıların cesaret etmesi bireysel bir davranış serbestliği ile sınırlı değildir. Türkiye’nin son on yılda yaşadığı tecrübe “mandacı zihniyet”in gücü hakkında yeterince fikir veriyor.
Üye devletlerin sağlık, turizm ve tarımda ortak hareket imkânları üzerinde de durulmuş. Açıkça ifade etmek gerekirse yirmi yıllık bir zaman için muazzam büyüklükte hedeflerden bahsedildiğini söyleyebiliriz. Özellikle iyi iletişim için alfabe birliğinin ve terminoloji ortaklığının önemi üzerinde durulmasının altını çizmemiz gerekir. Bugünkü alfabe şekillerinin ortaklık duygusunu pekiştirmek bakımından elverişli olmadığı çok açıktır. Bu durum, terminoloji için de geçerlidir. Gaspıralı çok daha kısıtlı imkânlarla ortaklık duygusunu pekiştirmişti. Teşkilata üye devletlerin ortak kararlılığı ile yirmi yıllık zamanda daha büyük mesafeler alınabileceği görülecektir.