|
Yazar mısın, yazmaz mısın?

“Başmuharrirler arasında okuma-yazma bilmeyenler de varmış. Bunlar, başkaları tarafından yazılan azılara imza atarlarmış. Habil Âdem, bu ortamda Babıâli’ye girmiş ve kısa bir süre içinde tutulmuş ve okur-yazar olmayan bazı başmuharrirlerin başmakalelerini yazmaya başlamış ve yüksek ücretler almıştır. Habil Âdem’in bana anlattığına göre, okuma-yazma bilmeyen başmuharrirlerden Baba Tahir’in başmakalelerini Yunus Nadi yazarmış. Kendisi de Mevlanzade Rıfat Bey’in başmakalelerini yazmış. Bu başmakalelere karşılık haftada bir beşibirlik altın alırmış. Mevlanzade Rıfat imzasıyla çıkan kitapların da yazarı Habil Âdem. Mevlanzade, ‘Serbesti’ gazetesinin sahibi ve başyazarıdır.”

*

Bu notu gönderen arkadaş, “Bugün de böyleleri var mıdır” diye not düşmüş, sonuna da kocaman bir soru işaretini çengel gibi asmış.

İşte şöyle:

? (Epeyce büyük düşünün bu soru işaretini)

Cevap veriyorum: Yoktur.

Bundan emin olabilirsiniz.

Artık, yazarların hepsi okuma yazma biliyor.

Lâkin şundan da emin olabilirsiniz: İmla bilmeyen yazarların sayısı az değil.

Nokta nereye oturur, virgül nereye gelir, bazıları karıştırıyor nedense.

Yazısını çalakalem yazıp gönderen ve sonra gazeteden bir görevlinin onu elden geçirip bir güzel tertip ettiğini gördük.

Hatta bir gün gönderdiği yazı, o işlemden geçmeden yayınlandı o gazetede.

Yanlışlık işte.

Okuyanların pek çoğu bir şey anlamadı muhtemelen.

Ama biz bir şey anladık.

O anlı şanlı yazarın, imladan bihaber ve cümle kurmaktan aciz olduğunu.

Adam sadece yazarı değil, aynı zamanda yöneticisiydi.

Sanki ikinci Serbesti hadisesi.

*

Bir de şunu gördük:

“Gölge yazarlık” diye bir uygulama var imiş.

Bir nevi aktörlerin dublör kullanması gibi bir şey.

Ünlü birine gazetede yazma teklif ediyorlar.

Adam veya kadın, onur duyduğunu ancak vakti olmadığını söylüyor.

Öyle ya, sahne çalışmaları, albüm çalışmaları, klip çekimleri, film işleri, dişleri de yaptırmak lâzım bu arada…

Yazı dişlerle yazılmayacak ama olsun. O da vakit alan bir iş neticede.

Kolayı var diyorlar. Siz yazmayacaksınız ki.

Nasıl?

Bizim uygun gördüğümüz kalemi kuvvetli biri, sizin imzanızla yazacak.

Yaa…

Yaa… Bir miktar ona ödeme yapacağız, bir miktar size. Tabii sizinki fazla olacak.

E iyiymiş.

İyi tabii. Siz bir marka olarak, isminizi bir anlamda kiraya vermiş oluyorsunuz.

Ya bir sorun olursa?

Yok canım, ne sorunu? Zaten hukukçularımızın da denetiminden geçecek her yazı.

Başıma bir iş açılmasın da. Davayla mavayla uğraşamam, baştan söyleyeyim.

Siz hiç merak etmeyin. İş de açılmaz, dava da. Hatta isterseniz, bir gün önceden yazıyı size ‘meyıl’ ile göndeririz; bir bakarsınız.

Tamamdır o zaman. Koy sepete. Ne zaman başlıyoruz?

Önce bir sözleşme yapalım. Bir fotoğrafınızı çekelim, birkaç gün içinde başlarız.

Anlaştık.

Bizim için, isminizin gazetemizde yer alması önemli. Bundan onur duyarız.

Benim için de öyle.

Maksat muhabbet olsun.

Olsun… Dostlar yazarlıkta görsün. Zaten her yerde görüyorlar; gazete de noksan kalmasın.

*

Bu vaziyeti, kendisi de bir ‘gölge yazar’ olan birinden öğrendim.

Hattâ, bu şekilde yazılmış kitaplar da varmış.

Şu günlerde iki ayrı isme ait kitaplar üzerinde çalışıyormuş.

Ne denir? Kolay gelsin dedim, vedalaştık.

#Yazar
#Makale
#Gazete
4 yıl önce
Yazar mısın, yazmaz mısın?
Trabzon’un mücadelesi Galatasaray’ın zaafları
Hoşgeldin Yâ Şehr-i Ramazan!
Akdeniz’de kaçak göçmen teknesi, kime, kimin ve neyin kurbanı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru