|
Yol nereye Kemal Bey?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu zikzaklarla dolu yolculuğunu sürdürüyor.

Dün kendisinin şiddetle karşı çıktığı bir şey, bir bakıyorsunuz kendisinin mottosu haline dönüşüvermiş.

Cumhurbaşkanı’mızın “helalleşme”yi gündeme taşıyan sözlerine herkesten önce kendisi hiddetle ve şiddetle karşı çıkmıştı.

Şu sözler kendisine ait:

“Helalleşme olayı sadece insanları avutmak, duygularını sömürmek amacıyla yapılan beyhude bir çabadır.”

Şimdi bu sözlerin aynısı Kemal Bey için söylense başta Kemal Bey olmak üzere CHP’liler kızılca kıyamet kopartırlar, eminim.

Biz onlar kıyamet kopartacaklar diye değil, helalleşmenin siyaseten de ne kadar gerekli ve önemli olduğuna inandığımız için zinhar böyle demeyeceğiz.

İki şeyi birden yaparak ilkeli siyasetimizi sürdüreceğiz:

Bir: Kemal Bey niye böyle bir yola girdi?

İki: Kemal Beyi’n söyledikleri ne kadar doğru?

NE SÖYLENDİĞİNE BAKARIZ EVVELA… LAKİN SÖZÜN
SAHİBİ DE ÖNEMLİDİR…

Bizim ilkemiz bellidir.

Hz. Ali Efendimiz ne güzel buyurmuş: “Kimin söylediğine değil ne söylediğine bakın.”

O yüzden sözün kendisine bakarız evvela: O söz hak mıdır değil midir?

Bazen hak bir söz üzerinden yanlış amaçlar güdülür elbette. Onu da gene Hz. Ali Efendi’mizin kendisinin safında savaşırlarken sonrasında “Hüküm Allah’ındır!” diyerek Hz. Ali düşmanlığında karar kılan Hariciler için sarf ettiği şu sözden biliriz: “Sözleri hak, lakin amaçları batıldır.”

Sözün kendisi kadar sahibi de önemlidir biliriz.

Söz tek başına değerlidir. Lakin bir sözün değeri aynı zamanda sahibinin değeriyle de ölçülür. Hele söz konusu Kemal Bey olunca sözlerinin değeri haliyle inandırıcılık sorunu doğuracak bir bağlama kendiliğinden gelip oturuyor. Bu haksızca bir yüklenme değil, gerçeğin bizatihi teslimidir. Sözgelimi, Kemal Bey darbe tartışmalarının yapıldığı bir dönemde “Korkmayın, darbe olursa tankların üstüne ilk ben çıkarım” demişti. Lakin 15 Temmuz gecesi bırakınız tankların üstüne çıkmayı, tankların arasından sıvışıp gitmeyi marifet bildi. Televizyonlara bağlanıp halkı tanklara karşı direnişe çağırmak yerine sığındığı evde kravatını dahi çıkarmadan televizyon seyretmeyi yeğlemişti. Yanı başında darbecilere karşı çıplak ellerinle direnip destan yazan halkın yanına gitmeyi tercih etmedi. Hemen yakınındaki havaalanında darbecilere karşı direnişin sembol ismi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanına uğrayıp direnişe katılmayı aklının ucundan dahi geçirmedi. O yüzden Kemal Bey’in sözlerinin inandırıcılık-güvenilirlik açısından teste tabi tutulmasını, ideolojik-siyasi bir önyargıyla okumak asla doğru değil. Bu bizatihi Kemal Bey’in kişiliğiyle alakalı bir durum.

Hakeza Deniz Baykal’a FETÖ’cüler tarafından kurulan kumpas sürecinde Kemal Bey grup başkanvekili sıfatıyla yaptığı ziyaretten çıktığında kameraların karşısına geçip, “Ben asla aday değilim” demişti. Lakin gün geçmeden adaylığını açıklamaktan da geri durmamıştı.

Buna rağmen ben en başından itibaren hep şöyle dedim: Kemal Bey’in geçmişine bakmadan sadece bugün dediklerine bakarak bir değerlendirme yapmayı daha doğru bulurum. Şayet kendi partisinin mezalimlerle dolu geçmişiyle yüzleşir ve apaçık bir özür beyanında bulunursa bu bağlamda yaptığı helalleşme çağrısını tarihi önemde bulur ve desteklerim.

Bunu dediğimde henüz Kemal Bey’in ne dediği belli değildi. Önce helalleşme söyleminin içini nasıl doldurduğunu bir görelim öyle değerlendirme yaparız deyip durdum. Peşinen karşı çıkmadım. Bu söylemin arkasında bir siyasi art niyet aramadım. Niyet okuyuculuğu yapmadığım gibi samimiyet sorgulaması da yapmadım. Yani Kemal Bey’in Cumhurbaşkanı’mıza yaptığının aynısını AK Parti’mizin sözcüsü Ömer Çelik de yapmadı. Çünkü bizler helalleşmenin kendisini çok önemseyen bir anlayıştan geliyoruz. Yeter ki helalleşme yapıldıktan sonra onun gereğine uygun bir pratik sergilensin. Kandırmacaya yönelik bir retorik olarak kalmasın.

YOLCULUK NE İÇİN VE NEREYE?

Kemal Bey belli ki bir yolculuğa çıkıyor. Siyaset yapanlar bilirler bu yolun da yolculuğun da anlamını. O yüzden hiçbir niyet sorgulaması yapmadan diyeceğim şu ki: Bu yol Cumhurbaşkanlığı yoludur. Kemal Bey’in başlattığı yolculuk Cumhurbaşkanlığı’na giden bir yolculuktur. Yani kendi tarzınca Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğunu duyurmuş oldu.

Hakkı mıdır? Hakkıdır elbet.

Şimdi bu yolun taşlarının döşenmesi gerekiyor. Kendi şahsına ve partisine yönelik muhtelif kesimlerin tepkilerini bertaraf etmesi şart. Bu kesimlerin kimler olduğu aşikâr: AK Parti’nin büyük ölçekte sosyolojisini oluşturan dindar-muhafazakârlar, HDP’li Kürtler, MHP sosyolojisinin üzerinde oturduğu milliyetçiler…

Kemal Bey’in “helalleşme” bahsinde dedikleri tam da bu tasnifimizi doğrular niteliktedir. İkinci kesime yönelik sözleriyle aslında HDP’nin işini kolaylaştırmaya çalıştığı söylenebilir. Zira HDP’ye oy veren Kürtlerin önemli bir kısma CHP söz konusu olduğunda hâlâ derin bir kuşku ve karşıtlık içinde bulunuyorlar. HDP’nin Kılıçdaroğlu’na yönelik desteğini bu vesileyle HDP lehine bir söylem geliştirerek sağlamlaştırmak istiyor. “Kürt sorununu biz çözeriz!” söylemi de bunun altlığını oluşturmak içindi zaten.

-Helalleşme bahsinde denilenleri irdeleyeceğimiz yazı pazartesiye inşallah.

#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Deniz Baykal
2 yıl önce
Yol nereye Kemal Bey?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?