|
Blue Man Show ve teknolojinin ötesi

Tüketim ve 14 Şubat çılgınlığı konusunda 16 Şubat tarihinde bir yazımız, “Tüketim ekonomisi ve Görünmeyen Üniversite” başlığıyla bu satırlarda yer almıştı.

Çok sayıda dostumuzdan ve o yazımızın ilham kaynağı, yazarımız Ersin Nazif Gürdoğan hocamızdan tebrik ve takdir almıştım.

Tüketim ekonomisi o kadar önemli bir konu ki her dönemde tazeliğini koruyor.

Onlarca yıl geçse de, ürünler ve aktörler değişse de gerçekleşen eylemin adı hep aynı kalıyor...

İlginç bir tevafuk oldu.

O yazının üzerinden bir ay bile geçmeden, Amerika yolu göründü bize.

Çoğu insanın kafasında farklı bir Amerika portresi vardır.

Kimilerine göre, dünyayı sömüren bir ahtapot, kimilerine göre zorba bir dünya polisi, kimilerine göre özgürlükler ülkesi, kimilerine göre kapitalizmin kalbi, kimilerine göre teknoloji cenneti...

Bazıları için ise daha ucuz tüketim.

Benzin ucuz, arabalar ucuz, giyim ucuz, elektronik ürünler ucuz.

Aslında bir yanılsama var.

Ucuz olan Amerika değil, pahalı olan bizim ülkemiz.

Amerika''ya gideceğini etrafına söyleyip de elektronik siparişi almayan var mıdır acaba?

Ben şahsen olmadığını düşünüyorum. Olsa olsa gelen talepleri farklı sebeplerle geri itenler vardır.

İstenen ürünler de genellikle Apple ürünleridir.

Bendeniz de bu rüzgardan nasibimi aldım tabiî ki…

“11-12 saatlik yolculuk var, yanıma okuyacak birşeyler alayım” dedim. Daha önceden kenara ayırdığım kitaplar arasında İş Bankası Kültür Yayınları''ndan çıkan Steve Cobs''un hikayesini anlatan biyografi gözüme ilişti.

Tam da seyahat edeceğim yere uygun ve okumak isteyip de zaman bulamadığım için ertelediğim bir kitaptı.

Cobs''un ve Apple''in hikayesini daha önce haberlerden biliyordum ama detaylı bir okuma yapmamıştım.

Burada kitabı anlatacak değilim tabii ki ama dikkat çeken birkaç ayrıntıyı aktarmak istiyorum.

Apple''in ve Macintosh bilgisayarların doğuşu sırasında izledikleri politika çok önemli.

Teknoloji sihirbazı denirdi Cobs için. Kitabı okuyunca ben bunun tasarım ve pazarlama sihirbazı olarak da yorumlamak gerektiğini düşündüm.

Kitabın yazarı Michael Moritz, “Reed College''de aldığı kaligrafi dersi estetik duygusunu keskinleştirdi; bunu bütün Appple ürünleri ve reklamlarında hâlâ görebiliyoruz” diyor.

Macintosh bilgisayarları şirketlerdeki sekreterlere satabilmek için “İşte size iş arkadaşlarınızla aynı seviyeye gelmeniz için bir şans” yolu öneriliyor.

Büyük bankaların yöneticilerine yaptıkları sunumlarda aslında onların zihinlerinde bir ihtiyaç hissi uyandırılıyor. Geliştirilen ürünlerin tasarımı, konsepti hep insanlarda tüketme güdüsünü harekete geçirecek cinsten.

Oyunlar, müzik, video, fotoğraf, eğlence, bilgi, iletişim, sosyal ağlar...

Matrix filmindeki gibi. Farklı bir dünyaya açılıyor.

İşe yarıyor mu? Elbette pekçok kişinin işine yarıyor.

Ama herkesin işine yarıyor mu? Kesinlikle hayır.

Amerika ziyaretimizde ilginç bir performans gösterisi izledim.

Blue Man Show...

Üç ritim ustası adam, boyalar, renkler ve ışık efektleriyle davul çalıp, müzik yapıyorlar. Araya eğlenceli parodiler katmışlar.

Aslında öyle görünüyorlar ama baştan sona bir mesaj veriyorlar. “Hayat paylaşınca güzel ama sanal olarak değil” diyorlar.

Hayatın ritmini aktarmaya çalışıyorlar. Hiç konuşmuyorlar. Plastik borulardan müzik aleti kullanıyorlar.

Gösterim sırasında iPhone görünümlü GiPhone yazılı dev telefonlarla sanal iletişimin traji-komik yönlerini aktarıp, hep güldürüp hem düşündürüyorlar.

Eleştirdikleri, sanal iletişime inat, salondaki insanları da oyunlarına dahil edip, gerçek sosyal iletişimin lezzetini hatırlatıyorlar.

Gerçi teknolojiyi kendileri de kullanıyorlar ama teknolojinin tahribatını azaltmak için kullanmaları onları mazur gösteriyor.

Bu gösteriyi izlerken, teknoloji bağımlılığının ulaştığı vahameti gördüm aslında.

Apple Store''de geçirilen zamanı, o tür yerlere bırakılan milyonlarca dolarlar geldi gözümün önüne.

Steve Cobs''un, hayatı kolaylaştırmak, daha eğlenceli hale getirmek amacıyla çıkardığı icatlar, bizde hastalık boyutuna varmış. Belki de virüsleri bilinçli olarak yayılmış. Devasa reklam kampanyaları boşuna değil.

Yukarıda bahsettiğim kitapta Steve Cobs için, “Israrlı, ikna edici, büyüleyici bir satıcıdır Steve; öyle ki, kablosuz mause gibi son derece sıradan bir ürünü tanıtmak için ülke çapında otobüs duraklarını reklamlarla donatacak kadar gözü kara başka birini tanımadım” deniyor.

Sürekli yenilenen ürünler, geliştirilen özellikler, hiç ihtiyacı olmayan insanları bile hep daha yenisine muhtaç yapar olmuş. Üstelik bu ürünlerde kullanılan teknolojik altyapıdaki yenilemeler de ürün değiştirmeyi zorunlu hale getirmiş.

Analog yayından, dijital yayına, sonra HD yayına, sonra 3D dedikleri üç boyutlu yayına. 3G iletişimden 4G''ye.

Sonu nereye gidecek belli değil.

Teknoloji''nin Ötesi''nde ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum; teknolojik esaret... sosyal esaret...

12 yıl önce
Blue Man Show ve teknolojinin ötesi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler