|
Mabedsiz şehirler nasıl oluşuyor?

Türkiye ve özellikle İstanbul gayrimenkul sektörü açısından altın çağını yaşıyor. 17 Ağustos 1999 büyük Marmara depreminin ardından dibe vuran sektör, 2005 yılından itibaren çıkışa geçti.

Üstelik bu çıkış süreci, 2008 yılında patlak veren mortgage krizi ve sonrasında Avrupa''da ülkelerin iflaslarıyla tekrar alevlenen küresel krizlere rağmen devam etme başarısı gösterdi.

Türkiye''de gayrimenkul sektörü, genel ekonomik büyümenin üzerinde seyrediyor.

Türkiye ekonomisi resmi olmayan rakamlara göre 2011 yılında yüzde 8.5''lik bir büyüme oranı yakaladı. Gayrimenkul sektörü de yüzde 10''luk büyüme ile ekonominin lokomotifi olmaya devam etti.

2012 yılında rakamlar biraz daha temkinli telaffuz ediliyor. Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların Türkiye ile ilgili tahminleri yüzde 2,5 büyümeyi gösteriyor. Hükümetin orta vadeli programında ise bu oran yüzde 4 olarak yer alıyor.

Sektör temsilcilerinin, gayrimenkul sektöründe en kötü ihtimalle büyüme beklentileri yüzde 5-6 aralığında...

Dün Milliyet gazetesindeki köşesinde Güngör Uras bey, önemli bir istatistiki veriye dikkat çekmiş: "On yılda 5 milyon dolayında yapı (inşaat) izni alınmış. 3 milyon daire için yapı kullanım izini verilmiş."

Arada 2 milyon dairelik bir fark var.

Birçok ihtimali sıralayan Uras, aradaki farkın, bu konutların önemli bir bölümünün satılmamasından kaynaklanabileceğini de kaydetmiş.

Bu demektir ki yapılan dairelerin ciddi bir kısmı boş…

Bu durumun fiyatları aşağı çekmesi gerekiyor ama maliyetler ve katma değer sağlayan konseptler buna izin vermiyor.

Proje sahipleri "Bina değil yaşam tarzı satıyoruz" diyorlar. İnsanların her türlü ihtiyaçlarını düşünüyorlar; SPA''sı, havuzu, fitness''ı, AVM''si, sineması, spor alanları… Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabiliriz…

Fakat her ne hikmetse bu konseptlerin içerisine, insanların inancıyla ilgili ihtiyaçları hiç girmiyor.

Devasa binalar, kat kat bloklar birbiri ardına sıralanmış. Yeşil alanlar, koşu parkurları, havuzlar var ama bir tane bile cami yok.

Demek ki yapılan projelerde sadece daireler boş değil, projelerin içleri de boş.

Elbette buna dikkat eden, bizzat bu doğrultuda proje geliştiren firmalar da var ama mabedsiz şehirler çoğalıyor.

İlginçtir, Emlak Bankası döneminde ne Ataşehir''de, ne İzmir Mavi Şehir''de ne de başka bölgelerde yapılan toplu konut uygulamamalarında hiç cami yoktur.

Projelerde yeri vardır da cami yoktur.

İnşaatçılardan bazıları, "Cami olunca projelere ruhsat alamıyorduk" diyerek, topu yerel yönetimlere atıyor.

Doğrudur ama bir kesim de var ki camilerden rahatsız.

Adama diyorsun, "Hepimizin gideceği yer belli. Bir gün senin de ihtiyacın olacak. Musalla taşına da mı konmayacaksın?"

TOKİ''nin projelerinde böyle bir sorun yok. Hepsinde cami var.

Fakat TOKİ iştiraki Emlak Konut GYO ortaklığında yürütülen lüks projelerde ise durum biraz daha farklı. Emlak Konut GYO elinde bulunan arazileri hasılat paylaşımı yöntemiyle ihale ediyor. İhalede en fazla hasılat ve dolayısıyla TOKİ payını vaad eden firma kazanıyor. Arazinin üzerine yapacağı projeyi ise firma kendisi şekillendiriyor. Cami yapan da var, yapmayan da. Projeye cami koyup da bunun duyurulmasından rahatsız olan da…

12 yıl önce
Mabedsiz şehirler nasıl oluşuyor?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset