|
Politika faizi yükseltilse ücretler yeterince artırılabilecek miydi?

Bir ülke barışı savunuyorsa her yönüyle savunmalıdır. Mesela diplomasisinin barışı merkeze alan paradigmasıyla ekonomisinin paradigması da uyumlu olmalıdır. Çoğu ülke bu bakımdan kusurludur. Diplomasisi ayrı ekonomisi ayrı telden çalar.

Türkiye, dünya en zor zamanlarından birisinden geçip stratejik ürünlere ihtiyacı şiddetlenirken, kendisini dış âleme kapatmayan bir ekonomi modeli uyguluyor. Yunanistan’a bile ambargo getirmiyor. Üstüne övgüleri fazlasıyla hak eden koridorlar açıyor. Dünya ticaretinden aldığı pay da böylece artıyor.

ABD ise avantaj olarak elinde tuttuğu dolar karşısında diğer paraların değerini zayıflatacak politikalar uygulayıp dış âlemden ucuza ürün alırken köşeye sıkıştırdığı dostlarına ürünlerini pahalıya satıyor. Sadece fiyatla değil, doların FED bilanço büyüklüğüne göre haksız değeriyle kazan-kaybet denklemleri kuruyor. Gemisini yüzdüren kaptandır, diyor.

Küresel rezervi basmak gibi bir avantajı olmadığından Türkiye kazan-kazan denklemlerine gitmek durumunda demiyorum.
Küresel rezervi Türkiye basıyor olsa bugün dünya bambaşka bir yer olurdu diyorum.
ABD’nin genel saldırgan tavrıyla ekonomi politikaları arasında uyum var. Türkiye’nin barışperver tavrıyla mevcut ekonomi politikaları arasındaki gibi… Ben Türkiye Ekonomi Modeli’ni barışperver buluyorum. Bu aynı zamanda şu demek;
Türkiye dünyadaki çatışmaların tarafı olarak Türkiye Ekonomi Modeli’ni işletemez.

İki zıt giden ekonomi politikasıyla ilgili izlediğim bir gösterge var; ABD’nin Türkiye’nin dış ticaretinde en çok ihracat yapılan ülkeler sıralamasındaki yeri. ABD hızla üst sıralara yerleşti. Son açıklanan dış ticaret istatistiklerine göre ikinci ihracat partneri durumunda. Bir öncekinde üçüncü idi, bir öncekinde daha geride… Bir sonrakinde birinci sıraya yerleşirse Almanya ilk defa sıralamadaki yerini kaybetmiş olacak. Fakat başka bir şey daha olacak ABD, Türkiye’nin ortaya koyduğu gayreti suiistimal etmiş olacak.

O yüzden Türkiye işletmelerinin pazarlık gücünü artırmak durumunda. İşletmelerin pazarlık gücünü artırmak arkalarına finans gücü koymakla olur. Fakat işletmelerin yetersiz mali güçlerini finans gücüyle ikame etmeyi söylemiyorum. Hem işletmeler mali olarak güçlü olacak hem de yeterince finansal güç bulacak bir iklimden bahsediyorum.

Bunu yapmanın tek yolu da f
aizi denklemden çıkarıp ortaklığı yaygınlaştırmaktır.
Ortaklık, kurumsallaşma getirir ve istihdamdan ürüne tüm süreç ve gereklerin kalibresini yükseltir. Pazarlık gücü böylece katmanlı artar.

Mesela Türkiye’de faizler yükseltilse bu denli olmasa da küresel etkilerle gene yüksek bir enflasyon düzeyi olacağı herkesçe teyit edilen bir durum. Üstelik yatırımlar ertelenecek, istihdam kaybı olacaktı. Peki, politika faizi artırılsa hem enflasyon hem küçülme hem işsizliğin olduğu bir ortamda ücretler artırılabilir miydi? Hatırlanırsa böyle ortamlar oluştuğunda ücret artışları hep enflasyonun altında kaldı. Örneğin 90lar. Herkese işlerine kaybetmedikleri için yeterince şanslı oldukları söylendi durdu. Bu denli şanslıyken bir de ücrete zam istemek kapıya konmak anlamına getirildi. Maaşa zam işe son esprileri bile gelişti.

İşverenler faiz ödemekten kâr etmede veya bütçeyi yönetmede zorlanırken çalışanların talebine duyarsız kalıyordu. Sermaye modele riski paylaşan ortak olarak girse herkes belli bir makuliyet üzerine zihniyetini yeniden ayarlayacaktı ama faizli sarmal herkesi yalnız kendisini düşünür yaptı. Ücretler asla makul seviyelere getirilmedi.

Türkiye’de faizler indirilince ortam biraz değişti mi, diye soruyorum. Çünkü teorinin neresine giderseniz gidin Temmuz zammını yapmak o ortamda sadece ve yalnızca işsizliğe neden olurdu. Ama öyle olmadı. İstihdam arttı. İşveren tercihini yatırımlarını sürdürmekten yana koydu. Dolarizasyona sapılmasa en başından bu yana denklem farklı olurdu. Hatta bir ara görülen piyasa faizi artışları da olmazdı.

Politika faizi düştüğü için piyasa faizinin arttığı şeklinde söylemler de taban bulmazdı. Çünkü doğru bir tespit değildi. Referans verilen teorilerde de böyle bir şey yoktu. Kredi alanlar dolar aldığı için piyasa faizleri artmıştı.

Hasılı, faiz indirimiyle oluşan ortam tedarik zincirinin kırıldığı dünyada yıllarca menfaat sağlayacak yatırımların ortamıyken kredi alanların kendilerini kredi alamaz duruma getirmek için girdikleri sonuçsuz kısa vadeli menfaat arayışına dönüştü.

Ücret artışlarında vermedikleri teori tepkisi ise bir değişimin başladığını gösterdi, sanki;erHer politikanın amaçlarına odaklanmanın ya da daha vizyoner daha uzun vadeli düşünmenin değişimine…

S&P Gerekçeleri ve Gerçekler

S&P, Türkiye’nin reyting notunu düşürmüş. Etkisiz bir girişim üstelik hatalı bir gerekçeleri var; Türkiye’de para politikasının gevşek olduğu not edilmiş. Doğru değil. Parasal sıkılaşma sadece faiz artırarak olmaz. Daha önce yazdığım gibi Türkiye şu anda daha az kredi (seçici) veriyor üstelik daha az krediyi daha ucuza veren bir denklem sunuyor. Faiz artırmadan da parasal sıkılaşma olabiliyor yani. Olur, zaten. Kredilerin haftalık gelişim hızını grafikten görebilirsiniz.

#Faiz
#FED
#S&P
#ABD
#Türkiye
2 yıl önce
Politika faizi yükseltilse ücretler yeterince artırılabilecek miydi?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…