|
Yazın bir kenara: Türkiye enerji üssü olmak üzere

Enerjide kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi hem enerjiyi ithal eden hem de ihraç eden ekonomiler için stratejiktir. Ancak böylece pazar, güzergâh ve tedarikçi arasında karşılıklı bağımlılıklar azaltılabilir. Tedarikçiyi de gündeme getirdim çünkü sadece enerjiyi alan değil, eğer tek veya az alıcısı varsa satan da bir bağımlılık krizi yaşar.

Konu kaynaktan çok güzergâh olunca da Türkiye, jeo-ekonomik önemiyle denklemdeki asıl ülke oluverir. Kuzey-güney-doğu-batı fark etmez. Türkiye’den veya Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgelerinden geçmeyen bir güzergâh çeşitlendirmesi Batı için bugün artık mümkün değildir. Bunu zaten diğer tüm güzergâhlar hâlihazırda kullanımda olduğu ve çeşitlendirmede TANAP’ı tamamlamış
Türkiye’yi by-pass etmenin fizibl bir yolu olmadığı
için söylüyorum.

TANAP’ın vizyonuna bir göz atmanızı isterim;

“Vizyonumuz; yatırımları teşvik ederek ve rekabetçi gaz pazarını geliştirerek, Türkiye ve Avrupa doğalgaz pazarına arz güvenliği ve çeşitliliği sağlayan, tedarik zincirindeki ülkeler arasında ekonomik işbirliğini güçlendirerek, Azerbaycan’dan Avrupa’ya ulaşacak yeni bir gaz koridoru açmaktır.”

İşte, bu vizyonun etrafında Azerbaycan’ımızın ötesinde başka uzantılarımız var. Önce ve en önemli olarak hattın, Türkmenistan ve Kazakistan’ı Rusya ve İran’ın kıskacındaki pazar bağımlılıklarından kurtaracak şekilde dâhil etme potansiyeli. Bu evvelce açılmış bir denklemdi. Fakat Gürcistan’a Rus müdahalesi bitmiş işi inkıtaa uğrattı. Artık tek çözüm Karabağmızın işgalden kurtarılması ve Ermenistan’ın yapıcı bir siyasete dönmesi olarak görüldü.

Şimdi bugün Ermenistan kaynaklı sorunlar büyük oranda halledilmişken Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan hattının ucundaki Türkiye, global enerji güzergahında oyunu değiştirmek üzere. Rus’un özellikle Kazakistan üzerine baskı kurarak bu tekere çomak sokamayacak kadar da Ukrayna’da meşgul olduğunu değerlendirebiliriz. (Rusya’nın içine düştüğü zafiyetin uzun yıllardır kol kanat gerdiği Bulgaristan dahi farkında.)

Bu güzergâh denklemi, geçen yazımda ele aldığım Türkiye’nin enerji-savunma-finans üçlü sacayaklı iktisadi mimarisindeki belirleyiciler arasında önemli. Şunu da söyleyeyim; velev ki güzergâh çalışmasın; Türkiye’de iktisadi mimari kendi enerji yatırımlarıyla her halükarda bu üçlü üzerine kurulacaktır. Çünkü bu üçü her durumda birbirini besleyip Türkiye’nin umduğu
kestirme sinerjiyi
sağlayacak bağıntıdır.

Ancak güzergah meselesini, tüm global gelişmeleri şimdiye değin kararsız izleyen İran’ın son dönemde Türkiye’ye vermeye başladığı pozitif mesajlarıyla, Yunanistan’ın yelkenleri suya indirmesiyle ve Arap hattının yapıcı yaklaşımıyla da okumak gerektiğini not etmek isterim. Türkiye’nin kendi kaynaklarına da erişerek tartışmasız bir enerji dağıtım üssü olmaya yakın olduğunun farkına varmayan kalmadı. Enerji üretenlerin de enerji talep edenlerin de menfaati isteseler de istemeseler de Türkiye’de birleşiyor. Bu denklemin şimdilik dışında görünen Mısır’ın, daha fazla geç kalmadan menfaatlerinin gerektirdiği yönde hareket etmesi tereddüt bahanecilerini malzemesiz bırakacaktır.

NATO’YU
GENİŞLETECEK OLSAM
Hadi yukarıda kurduğum bu bağlama farklı bir bakış açısı getireyim. Son NATO zirvesinin dikkat çekici birçok yönünden birisi “genişleme”ye yapılan vurguydu.
Bu genişlemeci yaklaşımın İsveç ve Finlandiya sığlığında ele alınmadığını düşünüyorum.
Hatta ben olsam İsveç ve Finlandiya’dan önce NATO’ya dâhil edecek daha stratejik ülkeleri davet ederdim. Bunu da enerji ve Akdeniz bağlamında ele alırdım.

Herkes bilir ki NATO’nun asıl sorunu enerjidir. NATO enerjisi kıt bir denklemdir. ABD dışında NATO içinde olup enerji bağımsızlığını sağlama potansiyeli olan tek ülke vardır; o da Türkiye’dir. Türkiye, rezerv tahminlerine göre büyük bir ihracatçı da olabilir. Fakat mesele önceliklidir. Bu yüzden benim NATO genişlememde öncelik Türk Keneşinin olurdu. Hem zaman zaman enerjiden daha kritik olabilecek tahıl ve endüstriyel tarım sorunlarını da çözmüş olurdum.

Sonra Mısır’ı alırdım. Hem enerji denklemini daha rahatlatıp Türkiye’nin enerji potansiyelini kullanmasına kaldıraç sağlardım. Mısır’la gıda tarafına katkı sağlayamazdım ama Süveyş üzerinden Türk Boğazları’nın askeri stratejideki yükünü hafifletirdim.

Sonra da Fas’a dönerdim. Böylece Cebelitarık’ta kontrolü tam sağlayıp hem Süveyş’in hem Boğazlar’ın askeri stratejik yükünü bir katman daha hafifletmiş olurdum. Akdeniz bir NATO gölüne dönerdi. Hem Fas’ın tarım ürünleriyle gıda güvenliğinde de yeni bir pencere açmış olurdum.

Konuları karıştırdığım düşünülmesin. Enerji ve gıda tarihte dahi askeri stratejinin ayrılmaz bileşenleridir. NATO bu hassasiyetle düşünmezse er ya da geç Macron’un tarif ettiği ölüm gerçekleşecektir. Elbette tüm bu çerçeve Türkiye’nin NATO’daki katma değeri ile mümkündür. Türkiye olmasa bunlar düşünülemez. Yani Türkiye’siz NATO’nun beyin ölümü zaten kaçınılmazdır.

Bu NATO açılımıma Ermenistan kendini sokabilir mi? Olabilir fakat şartsız koşulsuz bir barışperver olabilmesine bakar.

Tabii Rusya dağılırsa Türkiye
tüm
bu denklemleri kendi lehine iyice evirir.
Böyle bir durumda
Türkiye kendisi ve dostları için bambaşka bir kader yazar.
TAHIL KORİDORU
Afrika, maliyetler nedeniyle gübre kullanamadığından derin bir gıda krizine sürükleniyor. Kıtadaki üretimin rekoltesi belirgin şekilde düşecek gibi duruyor. Afrika’nın içine düşeceği zorluklara içimiz elvermez. Bu yüzden tahıl koridoru Avrupa’nın değil,
Afrika
’nın menfaatleri etrafında düşünülmelidir.

Bir de Türkiye’nin menfaatleri var tabii. Koridor tahılı, Türkiye’deki ticaret borsalarından, vadeli işlem piyasalarından geçirilmeden çıkarılmamalıdır. Tahıl koridoru meselesi finansta merkez olmanın gereklerinden birisi olarak ele alınmalıdır.

#TANAP
#NATO
#enerji
#tahıl
2 yıl önce
Yazın bir kenara: Türkiye enerji üssü olmak üzere
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?