|
Dünyanın "dilsizleşmesi", kaos ve Türkiye"nin "taşıt"lıktan "şoför"lüğe geçişi (1)

İnziva hayatına dalıp gitmiştim ki, Kongre, yolumu kesti... Başbakan"ın performansı, spektaküler"di. Ali Saydam, ironik bir dille çok iyi tasvir etmiş bu "resmi".

İpekyolu Festivali için Amerika"ya yola çıkma hazırlıkları yaparken, Türkiye-Suriye sınırında Akçakale"de gergin saatler yaşandığı haberleri geldi…


GAZETECİLER VE STRATEJİSTLERİN AYARTICI "SONUÇ"LARI

Kongre"de olduğu gibi, Akçakale"deki gergin saatler için de gazeteleri ve televizyonları taradım hızla.

Vardığım sonuç şu: Gazeteciler, ayrıntı"yı, "hikâye bu!" diyerek bizi simülasyon"a / "ayartı"ya; stratejistlerse dayatılan küresel gündemin gerçekliğini, "gerçek bu!" diyerek asimilasyona / yanılgıya mahkûm ediyorlar: Son resme, sonuçlara, hâkim gündemlere ve söylemlere odaklandıkları için resmin bütününü, arkaplanı göremiyorlar.

Türkiye, önemli ve zorlu bir dönemeçten geçiyor ve bu aktörler, hükümeti de, kamuoyunu da yanlış yönlendiriyorlar: PKK ve Suriye sorunu, bunun örnekleri.

NEDENLERLE SONUÇLARI KARIŞTIRMAMAK İÇİN…

Oysa Türkiye"nin derin nefes alabilen, her türlü iktidar biçimine mesafeli durabilen ama vicdanı ve insafı da elden bırakmayan ve ülkenin önünü açabilecek insanlara ihtiyacı var.

Nietzsche, modernliğin temel açmazının "nedenlerle sonuçları birbirine karıştırmak" olduğuna dikkat çekmişti.

Gazetecilerin günü kurtaran simülatif / ayartıcı ayrıntıları da, stratejistlerin gündemi kurtaran asimilatif / yanıltıcı gerçeklikleri de, sadece SONUÇ.

MAYINLI ARAZİDEKİ ENGELLİ KOŞU

Ortaya çıkan manzara, ne olup bittiğini görebilmemizi zorlaştıran, zihnî melekelerimizi körleştiren, ufkumuzu daraltan ayartıcı pornografik bir algılama biçimi üretiyor yalnızca.

Bu "zihinsizleştirilmiş zihin"lerle ve "iliştirilmiş beyin"lerle 200 yıldır düştüğümüz "çukur"dan nasıl çıkabilir ve sâlimen yol alabiliriz ki?

Başbakan Erdoğan"ın -aslında rahmetli Özal"a ait- "uzun ince bir yolculuk" sözü, durumu iyi özetliyor: Türkiye, "çukur"dan çıktı ama mayınlı araziye girdi: Engelli bir koşu uzanıyor önünde: Yolculuğun ilk safhası, hatta "son"un başlangıcı bu: Engellerle ve engebelerle dolu, zorlu bir koşu yine de…

BATI"NIN SÖZÜ BİTTİ: KAOSLARA HAZIRLIKLI OLALIM

Öte yandan, dünya, bir krizden ötekine sürüklenip duruyor: Batı hâkimiyeti sürüyor ama Batı uygarlığının söyleyeceği söz kalmadı, bitti.

Wallerstein, bu gerçeği, çeyrek asırdır bir "belirsizlikler çağının eşiğinden geçtiğimizi" söyleyerek dile getirmişti.

Dünyayı yeni kaoslar, yeni türbülanslar bekliyor: Bizim merkezinde yer aldığımız ve tarihin yapılmasında yeniden kilit rol oynayacağı açıkça -yalnızca Batılılar tarafından- görülen medeniyet coğrafyamız, yeni kaosların eşiğine sürüklenmeye hazırlanıyor. Önce bu gerçeği görelim ve hazırlıklı olalım.

TARİH BURADA YAPILACAK…

Dün, tarih burada yapılmıştı: Merkezinde 7 asır bizim olduğumuz bir tarihti bu. Son üç asırdan bu yana, tarih burada yapılmıyor ama BURADAN yapılıyor: Batı ittifakı, dünya üzerindeki hâkimiyetini burada kurduğu hâkimiyet üzerinden (yani "biz"i durdurmayı başarabildiği için) sağlıyor.

Ama artık tarih yeniden BURADA yapılacak ve bu noktada biz yeniden anahtar rol oynayacağız. Bu gerçeği, Batılılar gördükleri için buradalar: O yüzden Türkiye"yi kuşatıyorlar. Bu gerçeği, biz de görelim ve kuşatmayı nasıl yarabileceğimiz meselesi üzerinde kafa patlatalım lûtfen.

Bunun için dünyanın neo-liberal düzene mahkûm edilip -örneğin Çin gibi- medeniyet iddialarına sahip olabilecek aktörlerin hadım edilerek nasıl "dilsizleştirildiğini" görebilmemiz gerekiyor.

TÜRKİYE"NİN KUŞATILMASI

"Dilsizleştirilen" dünyada, her şeye rağmen "dil"ini koruma, yani medeniyet iddialarını iyi-kötü dillendirme kaygısı güden sadece biz varız. AK Parti Kongresi"nde sergilenen manzara, "geliyoruz"un bir ön-provası"dır.

PKK ve Suriye sorunu, bizzat Batılı "dostlarımız" (!) tarafından Türkiye"nin yürüyüşünü durdurmak ve Türkiye"yi kuşatmak için azdırılmıştır. Suriye ve Irak gibi ülkeler, taşeron burada. Gazeteciler ve stratejistler bu yakıcı gerçeği görebilmemizi zorlaştırıyorlar!

Bir başka göremediğimiz şey, İran"ın da Türkiye"nin kuşatılması için kışkırtıldığı gerçeği: Son 25 yıldır yaşanan hâdiseler sonrasında, -hem de İran-karşıtı söylemlerle- İran"ın önünün açıldığını, İran"ın, uzun vadede sünnî omurga"yı çökertmek için "kullanıldığını", asıl büyük savaşa, Brzezinski"nin "İslâm"a karşı İslâm savaşı" stratejisinin hayata geçirilmesine hazırlık yapıldığını ne kadar görebiliyoruz acaba?

Bu kazı çabasını, 20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden Wittgenstein"ın "taşıt mısınız, şoför mü?" kışkırtıcı sorusu üzerinden sürmeye çalışacağım Pazar ve Pazartesi günleri.

12 yıl önce
Dünyanın "dilsizleşmesi", kaos ve Türkiye"nin "taşıt"lıktan "şoför"lüğe geçişi (1)
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’