|
Türkiye"yi bitirmek

Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov''la Enerji Bakanımız Cumhur Ersümer arasında Aşkabat''taki bir tören sırasında geçen tartışmalı diyalog, bir kez daha temel sorunlarımızı başkalarından öğretti bize. Türkmenbaşı, her ne kadar doğrudan Ersümer''i muhatap almışsa da asıl muhatabının bizzat Türkiye''deki elitler (dikkat, Türkiye değil, Türkiye''deki elitler) olduğu çok net.

Türkmenbaşı''nın söylediklerini kısaca hatırlayalım: "Türk siyasetinde anlamadığımız bir şey oluyor. Türk politikacılarının bir bölümü halkının çıkarlarını düşünmüyor... Avrupa''yı bırakın. Siz önce kendi halkınızın ihtiyaçlarını karşılayın... Ulusal çıkarlarımızı ABD ile Rusya arasındaki pazarlıklara kurban etmeyelim." (7 Ekim tarihli gazeteler).

Avrupa''yı reddetmek...

İlkin, şu temel saptamayı yapalım: Türkiye, gerek iç, gerekse dış politikada karşı karşıya kaldığı hayati sorunları, tüm çıplaklığıyla, tüm görünümleriyle ve yönleriyle, başkalarından önce, Türkiye''nin, toplumumuzun çıkarlarını gözönünde bulundurarak rasyonel bir şekilde masaya yatırmaktan, tartışmaktan ve çözüm yolları aramaktan korkuyor.

Örneğin, Türkiye''nin Avrupa Birliği ile kurduğu ilişkiler, ülkemizin çıkarlarını yeteri kadar gözetemediğimizi ortaya koyuyor. Yaklaşık 150 yıllık Avrupa/lılaşmak hayalinden sonra, Türkiye, birdenbire, ne olduysa oldu, Soğuk Savaş''ın sona ermesinden itibaren Avrupa ile ilişkilerini anormal bir şekilde bozacak bir politika izlemeye başladı. Çarşamba Günü Strasbourg''ta yapılan AB ülkeleri asemblesinde, Türkiye''nin AB''nin genişletilmesi sürecine dahil edilmesi yönünde olumlu bir karar tasarısı kabul edilmesine rağmen Başbakan Ecevit AB aleyhinde hiddetli, şiddetli ve şaşırtıcı bir açıklama yapmayı tercih etti ve "Dünya Avrupa''dan ibaret değil. Türkiye''nin Avrupa''dan başka seçenekleri de var" dedi. Çarşamba günkü Avrupa basınını taradım; Ecevit''in böylesine AB aleyhtarı bir açıklamada bulunmasını haklı gösterecek hiçbir şeye rastlayamadım.

Ecevit''in AB aleyhinde böylesine hiddetli ve şiddetli bir tavır takınmasının temel nedeni şu: Türkiye''de son on yıldan bu yana resmen Türkiye-AB ilişkilerini donduracak, sıfırlayacak bir politika izleniyor. Türkiye''nin AB''ye girme sürecinde AB ülkelerinin ciddi siyasi ve stratejik hatalar yaptıkları doğru. Ama burada gerek elitlerimizin gerekse "elitlerin pravdası" gibi yayın yapan bazı medya kuruluşlarımızın özellikle gözardı etmeye çalıştıkları bir şey var: Türkiye''yi AB''den uzaklaştırmak. Türkiye''yi AB''den uzaklaştıranlar AB ülkeleri değil, bizzat bizim elitlerimiz. AB''nin Türkiye''den istediği şeyler, daha iyi bir demokrasi, insan hakları vs. değil mi? Peki, Türkiye, neden daha iyi bir demokrasisi, insan hakları rekoru olan bir ülke olmaya çaba göstermiyor? Bunun kime ne zararı var? Oysa Türkiye''nin Avrupa''dan uzaklaştırılması, ülkemizin dış politikadaki seçeneklerini tüketmekle sonuçlanacak tehlikeli bir adımdır.

Türkiye''yi bitiren süreç

Soğuk Savaş''tan sonra dünyada yaşanan gelişmeler, Türkiye''nin hem dış, hem de iç politikasındaki sorunları kimi zaman dolaylı, kimi zamansa doğrudan belirliyor.

Örneğin, bölgemize kesin olarak yerleşen ABD''nin (ve NATO''nun) tehlike tanımlarıyla Türkiye''deki elitlerin tehlike tanımları tuhaf bir şekilde örtüşüyor. ABD ve NATO, kendileri için en büyük tehlikenin "fundamentalizm" veya "fundamentalist terör" olduğunu açıkça ilan ediyorlar. Türk elitleri bunu, "irtica" olarak tercüme edip, ülkemizin en temel sorunu diye sunarak, ülkede demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün, en temel özgürlüklerin yara almasına, zaman zaman hiçe sayılmasına gerekçe olarak takdim ediyorlar.

Tüm bunlardan sonra en temel düşünce, inanç ve eğitim hakları son derece ilkel, çağdışı gerekçelerle ihlal edilen insanların son derece medeni bir şekilde, gösteri yaparak, dernekler kurarak haklarını aramaları hem engelleniyor; hem de en temel insani hakları ellerinden alınan masum insanlar, teröristlerin, soyguncuların, ülkenin kaynaklarını hortumlayan türlü türlü "mafya" babalarının bile görmediği ezaya, cefaya, hakarete uğruyorlar.

Büyük bir ekonomik kriz yaşadığımız bir dönemde bile, hem içerde hem de dışarda biriktirilen büyük bir sermaye, "irtica" yaftalamasıyla reddedilebiliyor. Akıl mantık alacak gibi değil.

Türk elitleri, Türkiye''nin çıkarlarını ve önceliklerini toplumumuzun çıkarları ve önceliklerini esas olarak tanımlamadıkları; üstüne üstlük, toplumumuzun temel dinamiklerini, duyarlıklarını, önceliklerini tehlike olarak gördükleri sürece, Türkiye dışarda sürgit başkalarının sözcülüğünü yapmaktan kurtulamayacak; içerde ise toplumsal barışı, istikrarı ve huzuru asla sağlayamayacaktır.

Her ne gerekçeyle olursa olsun, kendi toplumunun çıkarlarını, önceliklerini, duyarlıklarını öne alan bir iç ve dış politika izlemek yerine, sadece belli iç ve dış güç odaklarının çıkarlarını ve önceliklerini garanti altına almaktan başka bir şeyi önemseyen bir ülke, olsa olsa "bitiriliyor" demektir vesselam.

25 yıl önce
Türkiye"yi bitirmek
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi