|
Ateş hattında...

Türkiye''nin geleceğe ilişkin ümitlerinin arttığı bir zaman diliminde, son birkaç kaç günden bu yana yaşadığımız ürkütücü olaylarla, ümitlerimizin bir kez daha boşa çıkarılmaya çalışılmak istendiği artık çok net anlaşılıyor olmalı. Evet, "birileri, işbaşında". Türkiye''nin zor yakaladığı ümit ışığını söndürmek isteyen -içerden veya dışardan- birileri, bir kez daha hayatımızı ve geleceğimizi karartmak için düğmeye basma temrinleri yapıyor. Ülkemiz ve toplumumuz adına yeni ümit ışıklarının belirdiği bir zaman diliminde, Ahmet Taner Kışlalı''nın hunharca katledilmesi, ne denli "büyük ölçekli" bir ateş hattında bulunduğumuzu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Kışlalı''yı katlettiren şeyin "derin ve ürkütücü bir süreç" olduğunu; bu sürecin kesinlikle Türkiye''nin içini de belirleyen, dizayn eden uluslar arası bir temeli veya boyutu olduğunu asla gözardı etmememiz gerekiyor. Türkiye''nin tam bir ateş hattında olduğunu gösteren bu süreç üzerinde özellikle kafa yormamız gerekiyor. Yoksa boş yere hep birbirimizle uğraşmaktan hatta "kapışmaktan" yakamızı da, paçamızı da kurtaramayız.

Soğuk Savaş''tan sonraki "sıcak süreç"

Soğuk Savaş''ın sona erdirilmesiyle birlikte dünyada iki kutupluluğun ve dolayısıyla savaşların sona ereceği, erdireleceği vadedilmişti. Yeni bir dünya düzeni kurulacaktı ve yeryüzünde barış, işbirliği ve dayanışma havası esmeye başlayacaktı.

Savaşlar sona erecek, yeni bir barış dönemi dünyaya hakim olacaktı! Hedef, Pax-Americana olarak adlandırılan, Amerika''nın hem sanal, hem de gerçek boyutlara, niteliklere sahip bir "dünya imparatorluğu" kurma hayalinin hayata geçirilmesiydi.

Soğuk savaş dönemi, bir kutuplaşma dönemi değil, bir paylaşma dönemiydi. Roosevelt (ABD), Stalin (Rusya) ve Churchill (Britanya) dünya üzerinde kurulan hegemonyayı paylaşmak için Yalta''da masaya oturmuşlardı. Avrupa -ve tabii dünya tarihine- artık bundan böyle çeki düzen verecek bir güç fiilen tarih sahnesine çıkıyordu. Amerika, Pax-Americana denen sürecin düğmesine böylelikle basmış oluyordu.

Soğuk Savaş''tan sonraki dönemde, ilkin yeryüzünde barış, demokrasi ve insan haklarının hakim kılınmaya çalışılacağı yeni bir dünya düzeninden, ardından da "tarihin, Batılıların zaferiyle sonuçlanan sonu"ndan, "medeniyetler çatışması"ndan sözedilmesi asıl savaş ve çatışmanın henüz başlamak üzere olduğunu haber veriyordu.

Soğuk Savaş sonrası dönem, öncekiyle kıyaslanamayacak kadar savaş veya çatışmalarla dolu olacak bir dönem olacak. Bu savaş veya çatışmaların en yoğun olarak yaşanacağı en kritik bölgenin, bizim bölgemiz olduğu Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğu''da vuku bulan siyasi, ekonomik ve stratejik çatışmalardan anlaşılıyor olsa gerek.

Soğuk Savaş''tan sonraki dönem, Batı uygarlığının hegemonik güçlerinin dünya üzerinde kurdukları haksız ve kanlı hegemonya biçimlerine gerçek anlamda direnme yeteneğine sahip olduğu açıkça anlaşılan İslam medeniyetinin yeniden salt kendi fiziki coğrafyasında bile olsa-, siyasi, ekonomik ve kültürel bir güç olarak dünya sahnesine çıkacağının farkedildiği ve İslam medeniyetinin yeniden-gelişinin önlenmeye, en azındandan ertelenmeye çalışılacağı zorlu bir dönem olacağı gözleniyor.

24 yıl önce
Ateş hattında...
Birey-beden- cinsellik (BBC)
Yine gelin, yumruklarımız sıkılmış sizi bekliyor olacağız
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’