Sonuçta, Müslüman zihnini, dolayısıyla Müslümanca algılama, duyma, düşünme ve görme biçimlerini yitirdiğimiz için her şeye şaşı bakıyor ve karşı karşıya kaldığımız temel varoluşsal sorunlarımızı bile anlamakta, algılamakta, anlamlandırmakta ve aşmakta zorlanıyoruz.
Ev’imiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, medeniyet / ümmet coğrafyamız, fiilen seküler/ Batılı tarzların, duyarlıkların ve dünyanın işgali altında. Üstelik de, bu batılı tarzlar, duyarlıklar, kısacası kültür, Batı kültürünün posası çıkmış, en sığ, en yoz, en kimliksiz, en zevksiz ve kişiliksiz örnekleri.
Kudüs’ten Saraybosna’ya, Üsküp’ten Delhi’ye, Şam’dan Kahire’ye, Semerkand’tan Kurtuba’ya ve
Vesselâm.