|
Eksiliyor insan... Uyan ey gözlerim, gafletten uyan!

Çekiliyor hayattan... Ve ölüyor hızla...

Çoktan öldü insan aslında!

Öldüğünü bilmiyor ama! Hâlâ konuşuyor, koşuyor, savaşıyor...

NEREDESİN EY İNSAN?

Ama konuşan o değil; gölgesi, maskesi, kölesi olduğu tutkuları, baştan çıkaran ayartıları, kutsadığı saplantıları onun.

İnsan konuşmuyor; konuşturuluyor...

Kendi adına değil, sesi olduğu sahibi adına, gönüllü acentesi olduğu başkası adına, kölesi olduğu tutkuları adına konuşuyor...

İnsanın bir adı yok; bir kendi yok çünkü: Kendi olmadığı için uğruna mücadele edilecek bir dünyası da, altında herkesin gölgeleneceği, kendine geleceği, ortaklaşa şarkılar besteleyebileceği özene-bezene korunacak bir gökkubbesi de yok. İnsan değil artık çağdaş insan; iradesi olan, hür bir insan değil; çok kullanışlı bir robot artık!

Köle!

Kendi icat ettiği araçların kölesi!

İnsan yok oldu çoktan.

Ruhunu şeytana sattı insan; Goethe’nin Faust’ta ürpertici bir dille, enfes bir şekilde tasvir ettiği gibi. İnsan, nefsine zulmetti, kendini aldattı. Kendisinin de dünyanın da hayatını kararttı.

İNSANIN GAFLETİ: KENDİNE ZULMETMESİ

Modern, pagan Batı uygarlığı, insanı aklın hapishanesine hapsetti önce: Aklı kutsadı ama kutsanan aklı kustu hayat! Tam anlamıyla olan buydu: Akıl kral oldu. Bir dünya kurdu. Tabiata boyun eğdirdi. Bütün kıtaları dize getirdi, bütün medeniyetleri fosilleştirerek izafileştirdi, işlevsizleştirdi, aşağılık kompleksine sürükledi bütün medeniyetlerin çocuklarını ve tarihin dışına itti.

Aklın aşırılıkları, dünyayı cehenneme çevirdi: Modern, seküler insan, dünyaya hâkim oldu ama kendine, kendi tutkularına hâkim olamadı!

Tutkularının kölesi, ürettiği araçların esiri olan seküler, ruhsuz modern insan, sadece Tanrı fikrini, hakikat fikrini yok etmekle, tabiatı delik deşik etmekle, bütün medeniyetleri fosilleşmiş antropolojik ölü malzemelere dönüştürmekle kalmadı!

Sadece kendi dışındaki varlıklara, tabiata, diğer medeniyetlerin insanlarına zulmetmekte kalmadı; kendine de zulmetti.

Asıl kendine zulmettiği için, başkalarına da zulmetti.

Yalnızca İslâm düşüncesi, İslâm düşüncesinin sarsılmaz muhkem pınarı Kur’ân, insanın kendine zulmetmesinden söz eder; insana kendine zulmetmemesi gerektiğini söyler her dem diri, her dem taze her dem diriltici bir ruhla ve dille...

İnsanın kendine zulmetmesi nedir peki?

Gaflet’tir.

Gaflet, insanın Rabbi’ni unutması, bağlantısını koparması, Rab’lik taslamaya kalkışması fakat boşluğa yuvarlanmaktan, boyun erdirdiği tabiatı kullanarak geliştirdiği araçların kölesine dönüşmekten kurtulamaması...

İnsanın, kendine zulmetmesi, birkaç düzlemde tezahür etti:

Birincisi, Yaratıcısı ile ontolojik irtibatı koparması.

İkincisi, kendisini Tanrı konumuna yerleştirmesi, kalbini, ruhunu yitirmesi, tabiata ve her şeye hükmetmesi, tabiatı ve her şeyi sömürgeleştirmesi, köleleştirmesi...

Üçüncüsü, aklını da yitirmesi, hükmettiği her şeyin, icat ettiği bütün araçların (bilimin, teknolojinin vesaire) kölesine dönüşmesi sonuçta trajik bir şekilde!

İNSANIN BAŞINA GELEBİLECEK EN BÜYÜK FELÂKET, BAŞINA NE GELDİĞİNİ BİLEMEMESİ!

İnsanın başına gelebilecek en büyük felâket, başına ne geldiğini bilememesi!

İnsan başına ne geldiğini bilmiyor...

Aklının tutkularının esiri olduğunu bilmiyor...

Düşünme melekelerini de, duyma melekelerini de, insanı insan yapan bütün duyargalarını da yitirdiğini bilmiyor...

İnsanın bildiği tek şey var: Durdurulamaz hız, gemlenemez haz ve ertelenemez arzularının peşinde koşturmak...

Evet, ruhunu yitiriyor insan...

Gaflete düşürüyor...

Kendine zulmediyor: Aklını, iradesini, hürriyetini, kalbini, ruhunu yitirecek kadar kendine zulmediyor...

Kendine zulmettiği için başkalarına zulmettiğini, dünyayı cehenneme çevirdiğini de göremiyor...

Rabbine kul olmayı reddeden insan kula ve paraya-pula kul oluyor kolaylıkla... Geliştirdiği araçların kölesi oluyor...

Eksiliyor insan...

O yüzden o diriltici, nefis şarkıda terennüm edildiği gibi, “uyan ey gözlerim, gafletten uyan”, diye seslenmek istiyor insan derinden, ta derinden, derin bir iç çekerek... “Ya Hakk, Ey Sonsuz Hakikat!” diyerek...

#Hakikat
#Felaket
#İnsan
4 yıl önce
Eksiliyor insan... Uyan ey gözlerim, gafletten uyan!
Avrupa’da 2. Endülüs’e doğru
Derin ilişkiler, müthiş bağlantılar…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti