|
Küreselleşme ve duyarlıkların aşınması

Artık haberler, belli merkezlerde ve belli küresel (siyasi) söylemler çerçevesinde hazırlanıyor ve tüm dünya da bu haberleri olduğu gibi tüketmeye icbar ediliyor.

En imaginatif tarihçilerimizden İlber Ortaylı, Tanzimat deneyimini, "trajik bir deneyim" olarak tanımlar. Ortaylı''dan esinle, Cumhuriyet deneyimini, traji-komik bir deneyim olarak tanımlamak mümkün. Öyle ki, sömürgeleştirilmediği halde kendi kendini "sömürgeleştirmek" için "olağanüstü" çaba gösteren bir ülkede yaşıyoruz! Bu nedenle olsa gerek, Türk toplumu olarak bizi onyıllardır, hatta yüzyıllardır meşgûl eden hayati sorunların nerelerden kaynaklandığını gerçekten bilemiyoruz.

Elitleri ve aydınları da dahil olmak üzere, kendi ülkesinde yaşanan sorunların nedenlerini ve kökenlerini bile tam olarak anlayamayan, kavrayamayan bir toplumun dışarıda yaşanan olayları "doğru" olarak anlayabilmesi ve "okuyabilmesi" elbette ki daha da zordur.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, küreselleşme fenomeniyle birlikte kafamız daha da karışmaya başladı: Küreselleşme, "lokal/ulusal" duyarlıkları aşındıran, tek tip yatay bir dünya toplumunun eşiğine doğru sürüklüyor hepimizi.

Yatay tek dünya toplumu

Burada yepyeni bir durumla karşı karşıyayız: Bu, yeni durum, medyanın küreselleşmesiyle birlikte medya aracılığıyla yaygınlaştırılma ve küreselleştirilme imkanları bir anda artan ve dünya ölçeğinde hakim kılınmaya çalışılan tek bir siyasi, ekonomik ve kültürel söylemin, tüm dünya ülkelerinin duyarlıklarını, çıkarlarını ve önceliklerini tektipleştirecek, dolayısıyla dünya medyasının dilini ve söylemini belirleyebilecek güce ulaşmış olmasıdır: Artık haberler, belli merkezlerde ve belli küresel (siyasi) söylemler çerçevesinde hazırlanıyor ve tüm dünya da bu haberleri olduğu gibi tüketmeye icbar ediliyor. Oysa bu son derece körleştirici, sınırlayıcı, manipüle edici, hatta köleleştirici bir durum.

Örnek vermek gerekirse, Çeçenistan''da yaşanan Rus vahşetine, Rus medyasının yaklaşımı da, Amerikan ve Avrupa medyasının yaklaşımı da, Türk medyasının yaklaşımı da aynen örtüşüyor. Türk medyası da, tıpkı diğer ana-merkezlerin ürettiği ve küresel ölçekte yaygınlaştırdığı dili ve söylemi, aynen Türkiye''ye aktarıyor. Böylelikle, Ruslar, Avrupalılar ve Amerikalılar için terörist, gerilla, eşkıya olan Çeçenler, bizim medyamız tarafından da terörist, gerilla ve eşkıya olarak sunuluyor!

Haberlerin belli başlı birkaç merkezde hazırlanması, şekillendirilmesi ve tüm dünyaya bu merkezlerden "sunulması", elbette ki yeni bir fenomen değil. Burada yeni olan şey şu: Malların, sembollerin, söylemlerin, dolayısıyla belli ülkelerde üretilen kavramların ve kurumların küreselleşme fenomeninin yardımıyla dünya ölçeğinde yaygınlaştırılması, pekçok bakımdan yatay hale gelen, farklılıkları ortadan kaldıran, tüketen veya etkisizleştiren yeni, tek tip bir dünya toplumunun şekillenmesine zemin hazırlıyor. Öyle ki, bir ülkede iş, siyaset, kültür, sanat ve düşünce dünyasına şekil veren elitler, yaşadıkları ülkedeki toplumların diğer kesimlerinden çok, dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan ve kendileriyle aynı sınıfa veya meslek gruplarına mensup olan sınıflarla ortak değerlere, duyarlıklara, önceliklere ve çıkarlara sahip olmaya başlıyorlar.

Duyarsızlığın yaygınlaştırılması

İşte bu, yeni bir durum. Türkiye''deki iş, medya, siyaset çevrelerinin çıkarlarını, önceliklerini ve duyarlıklarını, Türkiye eksenli olmaktan çıkarıp, örneğin Amerika eksenli hale getiren paradoksal bir hal. Dolayısıyla Türkiye''deki haberlerin dilini ve söylemini de; siyasetin, iş dünyasının söylemlerini, çıkarlarını ve önceliklerini de, dünyadaki siyasi, ekonomik ve kültürel kavramları ve kurumları büyük ölçüde tek başına üreten Amerikan hegemonyasına ayarlayan tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız.

Ancak bu durum, lokal/ulusal düzlemde yaşanan sorunları anlamlandırmak ve çözüm yolları üretmek yerine, bastırmayı ve pratik olarak üretilebilecek çözüm yollarını ve biçimlerini sürgit ertelemeyi, etkisiz hale getirmeyi esas alıyor. Bu nedenle, önümüzdeki on yıllarda dünya, ulus-içi sınırlarda patlak verecek ama ulusal sınırların ötesine de taşacak hiç de hesapta kitapta olmayan yepyeni sorunlar ve çatışmalarla boğuşmak zorunda kalacak. Burada merkezde, bu baştan çıkarıcı, heyecanlı postmodern "oyun"un kavramlarını ve kurallarını belirleyen, enstrümanlarını ve kurumlarını üreten ülkeler, belli bir süre daha devamlı kazanan olmayı, merkezin dışındaki ülkeler ise yepyeni sorunlarla tanışmayı sürdürecek. Olan, yine, son kertede merkezin dışında kalan ülkelerin toplumlarına olacak; bu toplumların elitleri, küresel güçlerle ortak duyarlıklara, çıkarlara ve önceliklere sahip olmaya devam edecekleri için, kendi ülkelerinde yaşanan sorunlara, hakim olan duyarlıklara duyarsız kalacaklar.

Böylesi bir ortamda, örneğin Türkiye gibi ülkelerde demokrasi söylemleri ve talepleri, ancak Türkiye''nin kendi hayati çıkarlarını, önceliklerini ve duyarlıklarını "unuttuğu" ve örneğin Amerika''nın çıkarları, öncelikleri ve duyarlıkları çerçevesinde tanımlandığı zaman bir anlam ifade edecek!

Bugün Türkiye''de halkın iradesinin, taleplerinin ve duyarlıklarının bastırılmasının nedeni de, halkın iradesini, duyarlıklarını ve taleplerini temsil eden siyasi kurumların ve siyasetçilerin hadım edilmesinin, hatta siyasetin işlevsizleştirilerek tüketilmesinin nedenleri de, Türkiye''yi tehdit eden başlıca düşmanın, Amerika''nın kafasını ençok meşgûl eden fundamentalizm / irtica tehlikesi olmasının nedenleri de, ve nihayet, dünyadaki haberleri, hakim güçlerin hegemonyalarını yaygınlaştıracak ve pekiştirecek bir dil ve söylemle izlemek zorunda bırakılmış olmamızın nedenleri de, hep bu yeni durumla açıklanabilecek yeni bir travma halidir.

Tüm bunları, İran seçimlerine ilişkin haberlerin, hem Türkiye''de hem dünya genelinde "sunuluş" diline dikkat çekmek ve tartışmak için söyledim. Bu yeni duruma dikkat çeken ve bundan en fazla rahatsız olan dünyanın birinci sınıf gazetecilerinden ve yorumcularından Robert Fisk''in İran seçimleri konusunda yaptığı analizi Çarşamba günkü yazıda tartışacağım.

Not: Cumartesi Günü, Siyaset Meydanı''ndaki tartışma dolayımında kaleme aldığım yazı dolayısıyla Mehmet Metiner telefonla aradı. Metiner''le bu sütünda yapacağımız "konuşma"ya/tartışmaya, Perşembe gününden itibaren başlayacağımı belirtmek istiyorum.

24 yıl önce
Küreselleşme ve duyarlıkların aşınması
Bayraklı gangsterler!..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?