|
Laik Türk militerati"sinin traji-komik hâlleri (3)

Entelijansiyası olmayan bir toplum varolamaz. Türkiye''de bir entelijansiya yoktur. Türkiye''deki entelijansiya, bu toplumu sekülerleştirme, (kültür ve medeniyet değiştirme) projesinin sözcülüğünü ve gözcülüğünü yapan bir elitokrasi ve militerasi''ye dönüşmüştür. Eğitim sisteminden medya rejimine kadar hemen her alan sekülerliğin / Batı kültür ve sivilizasyonunun misyonerliğini yapan yabancılaşmış devşirme bir entelijansiya vardır Türkiye''de.

Dünyada kendi kültürel ve tarihsel tecrübesini yoksayan, yok etmeye çalışan böyle bir entelijasıya yoktur; çünkü bu bir toplumun kendi-kendine intiharıyla sonuçlanacak tehlikeli bir misyondur.

Böylesi bir misyonu ve misyonerliği üstlenen entelijansiyanın, hem dünyayı, hem de kendi dinamiklerini kavrayamadığı için ancak böylesine absürd bir şeye soyunduğunu söylemek bile gerekmiyor. O yüzden Türk modernleşmesi, dolayısıyla sekülerleşmesi, simülatif (yapay, sahte ve sathî) bir modernleşme ve sekülerleşmedir: Çağdaş Batı toplumlarıyla yalnızca yüzeysel / şeklî benzerlikleri vadır; hepsi bu.

Elbette ki, Batı''dan alacağımız şeyler olabilir, olmak zorundadır da. Çünkü şu ân kullandığımız bütün kavramlar ve kurumlar orada üretiliyor. Ama Batı / sekülerlik, bu toplumun omurgası katına yükseltilirse, bu toplum ayakta bile duramaz; varlığını yitirir.

İslâm''ın hayatımızda yalnızca arızî, sekülerleştirilmiş, hiçbir işe yaramayacak bir yere itilmesi, bu toplumun yaşayabileceği en büyük trajedidir demiyorum; traji-komedidir, diyorum: Batı sivilizasyonunun büyük bir bunalım yaşadığı, insan''ı, toplumu, gezegenimizi yok olmanın eşiğine getirdiği; dolayısıyla kendi yaşadığı bunalımı küreselleştirerek dünyayı yaşanılamaz bir savaşlar, çatışmalar, işgaller, hukuksuzluklar ve adaletsizlikler arenasına dönüştürdüğü bir zaman diliminde, bizim İslâm kültürü ve medeniyetini yenileyerek yeniden dünyanın gündemine taşımamız gerekirken, çatırdamakta olan seküler Batı sivilizasyonunun sözcülüğünü ve gözcülüğünü yapmamızdan daha traji-komik bir şey olabilir mi?

Bu nedenledir ki, Türkiye''de bizzat Batı''da bile olmayan, kalmayan ürkütücü bir Batı / sekülerlik efsanesi ve masalı üretiliyor. Sekülerlik, hiçbir Batı ülkesinde olmadığı, olamayacağı kadar din katına yükseltiliyor Türkiye''de.

Oysa Batı sivilizasyonu, büyük bir bunalım yaşıyor son 1,5 asırdan bu yana: Medeniyet tarihçileri, Batı sivilizasyonunun bu son evresini “bunalımlar çağı” / “the age of crisis” diye tarif ediyorlar.

Modernliğin, dolayısıyla sekülerliğin bunalımıdır bu: Batı''da geliştirilen rasyonalite, bireycilik, ulus devlet gibi bütün modern paradigmalar çökmüştür. Ve postmodernlik, esaslı bir şey öneremese de, bu çözülmeye ve çöküşe dikkat çeken bir süreçtir.

Bu gerçeğin sosyolojik ifadesini, Weber, modern / seküler Batı''yı “demir kafes” metaforuyla özdeşleştirerek dile getirmiş ve modern / seküler Batı''nın iki büyük esaslı bunalımla malul olduğuna dikkat çekmişti: Anlam krizi ve özgürlük kaybı.

Bu gerçeğin felsefî ifadesini Heidegger, Batı''da düşüncenin (dolayısıyla insanın ve varlığın) aslında Socrates''le birlikte bittiğini söyleyerek telaffuz etmiştir. Bu tür bir insan ve dünya tasavvurunun, bütün insanlığı büyük felâketlerin eşiğine götüreceğini Husserl''den Nietzsche''ye, Adorno''dan Horkheimer''a, Baudrillard''dan Foucault ve Deleuze''e, Marcuse''den Virilio''ya, kadar bütün büyük çağdaş düşünürler dikkate değer bir şekilde gözler önüne sermişlerdir.

Tanrı, “öldürülmüş”; insan, Tanrısallaştırılmıştır; İnsan''ın Tanrı''yla, Tabiat''la, Kâinât''la irtibatı sıfırlanmıştır. “İnsan, her şeyin ölçüsü ve ölçütü” haline gelmiş ve azmanlaşmıştır. Her şey, araçsallaştırılmış, aklı, bilimi, gücü putlaştıran seküler Batılı insan, sonunda irrasyonalitenin, içgüdülerin, arzuların hâkim olduğu bir çocuksuluk çağının eşiğine fırlatılmıştır. Kant''ın “aklını kullanmaya cesaret et” dediği, rasyonel adam, tam bir “akıl tutulması” yaşamaya, araçların, içgüdülerin, arzuların esiri olmaya başlamıştır.

Marx, Schumpeter ve Adorno''nun dikkat çektikleri gibi, modern / seküler Batı tecrübesi, Rönesans''tan bu yana yaratıcı atılımlar gerçekleştirmiş ama aynı zamanda büyük bir yıkımı da beraberinde getirmiştir.

Gelinen nokta, tam bir çıkmaz sokaktır. Tek boyutlu bir insan ve dünya tasavvuru geliştirilmiştir. Sekülerlik, hem varoluşsal bir saldırı üretmiştir, hem de bizzat varoluş''a bir saldırı.

18 yıl önce
Laik Türk militerati"sinin traji-komik hâlleri (3)
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’