|
Medresetüzzehra üniversiteleşirse, dağ fare doğurur (1)

Son yıllarda, Risale Akademi ve Risale Haber, Bediüzzaman"ın ve risâlelerin entelektüel çevrelerde hak ettiği yeri alması konusunda takdir edilecek çalışmalara imza atıyor.

Bu çalışmalardan biri, Van Valiliği ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi"nin de katkılarıyla geçtiğimiz günlerde Van"da gerçekleştirildi: "Medresetüzzehrâ ve Said Nursî"nin Eğitim Felsefesi" sempozyumu.

ENTELEKTÜEL KÖRLÜK: JAKOBENİZMİN İFLASI

Türkiye''nin marjinal, sarkastik seküler-ulusalcı basını, beyinlerinin ne kadar opaque''leştiğini / donduğunu gösteren primitif yayınlar yapıyor, bu sempozyum hakkında.

Ve Osmanlı''dan Cumhuriyet''e sarkan süreçte, hem dünyanın düşünce birikimini özümsemiş, hem de İslâm düşünce geleneğinin ''yenileyicisi'' / müceddidi ve Cumhuriyet tarihimiz boyunca iki özgün düşünce dili kurabilmiş en büyük düşünürü Bediüzzaman''ı yeniden hedef tahtasına yatırmaktan çekinmiyor!

Oysa bu, epistemolojik sömürgecilik yaşadığını bile bilemeyen, zihinsizleşmiş bir zihin tür''ünün karikatürlere lâyık, ürpertici son örneği: Jakobenizmin iflası!

Çünkü yapılan saldırı, tastamam bir kara cehâlet örneği: Saldırdığınız kişi, Japonya''dan Amerika''ya kadar dünyanın entelektüel gündeminde en çok konuşulan, tartışılan tek çağdaş düşünürümüz! Bu ne entelektüel körlük ve metamorfoz yemişlik böyle!

''HER EVE, KENDİ KAPISINDAN GİRİLEBİLİR''

Bediüzzaman Hazretleri''nin, Muhâkemât''ta yer alan -tam yarım asır öncesinden Foucault''cu ve post-yapısalcı zihnî arkeoloji çabasının ipuçlarını veren- veciz bir tespitiyle Medresetüzzehra projesini tartışmaya giriş yapmak bir hayli ''kışkırtıcı'' olabilir:

''Her eve kendi kapısıyla gitmek lâzımdır. Zira, her evin bir kapısı ve her kilidin bir anahtarı vardır.'' (11. Mukaddime).

Bediüzzaman, bu tespitini, Hz. Peygamber''in (sav), ''ben ve bu iki parmak kıyamet gibiyiz. Mâbeynimizde tavassut edecek bir peygamber yoktur'', hadisinin nasıl anlaşılması gerektiğini izah ederken yapar.

PARÇALI DEĞİL, BÜTÜNCÜL BAKIŞ

Bu hadisi, üstad''ın, ''hangi ev''e, ''nasıl bir kapı''dan giriş yaptığını göstermek için hatırlattım.

Bediüzzaman''ın ''ev''i, ''durduğu yer'', ''referans noktası'', insanı tanrılaştıran insan-merkezci / antroposantrik, dolayısıyla bölmeli / seküler zihin yapısının ürünü araçsallaştırıcı akıl''ın (akl-ı meâş''ın, cüz''î akıl''ın) değil, Yaratıcı inancını eksene alan ve insanın varoluş yolculuğunu, öte''yle irtibatlandıran akl-ı meâd''in, küllî akıl''ın ürünü ve yansıması, çağ aşan ve çağ açan nebevî bakış açısıdır.

KISACA MEDRESETÜZZEHRA

Bediüzzaman, Münâzarât''ın son bölümünü Medresetüzzehrâ meselesine ayırmıştır. Orada mektep, medrese ve zâviye üçlüsünden oluşan, Medresetüzzehra olarak adlandırılan bir üniversite projesinin gerekçelerini, dayanaklarını ve işleyiş mantığını anlatır ayrıntılı olarak.

Sözkonusu metinde, bu projenin, özelde Kürtlerle-Türkler arasındaki irtibatı, ünsiyeti ve kardeşlik bağlarını pekiştirmeyi; genelde ise bir ilim geleneğinin kurulmasını amaçladığı sarahatle vurgulanır; ama bunun bir medeniyet fikri olduğundan sözedilmez. (Medresetüzzehrâ''nın, bir medeniyet projeksiyonu olduğunu göstermeye çalışan ilk kişi bendeniz oldu âcizâne. Ki, bu yazılar, -6 ciltlik Fütûhât-ı Medeniyye çalışmasının bir uzantısı olarak- kapsamlı bir kitaba dönüşmek üzere).

DAĞIN FARE DOĞURMASI...

Gelmek istediğim nokta hayatî: Bediüzzaman"ın düşünce dünyasını ve şifrelerini henüz çözebilmiş değiliz. Bediüzzaman"ın geliştirdiği kavramlaştırma üzerinden söylemem gerekirse, Bediüzzaman"ın fikriyâtına, "mânâ-yı ismî" yani dış görünüşü, zâhir"i, kabuğu üzerinden yaklaşabiliyoruz henüz. "Mânâ-yı harfî" yani hakikati, özü, ruhu, hakîkî boyutları açısından bakabilecek düzlemde değiliz.

Bediüzzaman"ın fikriyâtını İslâm düşünce geleneğinin bir uzantısı olarak görüp, İslâm düşünce geleneğine ne kattığını, müceddidliğinin temellerinin nerede yattığını idrak edebilmekten çok uzağız.

Nedeni şu bunun: Şu ân çağın ağları ve bağları ile bağlı olduğumuz bir çağ körleşmesi yaşıyoruz: Batı uygarlığının modernlikle birlikte geliştirdiği zeitgeist (zamanın ruhu) algısı, bütün insanlığın idrak, düşünme, yaşama ve varolma biçimlerini belirleyen tek zeitgeist şu ân. İnsanlık tarihinde yaşanmamış bir felâket ve helâket, bir semantik intihar hâli bu.

Medresetüzzehrâ projesinden bir üniversite projesi çıkarmaya çalışan arkadaşlar, bu projenin "bilim-din çatışmasını sona erdirecek, bilim-din buluşmasına zemin hazırlayacak" bir proje olduğunu söylüyorlar.

İslâm"ın, dolayısıyla Bediüzzaman"ın bu dünyaya söyleyeceği şey, bilim-din uzlaşması gibi sığ bir şey olabilir mi?

Buradaki çağ körleşmesinin, risaleleri de, İslâm"ın bu dünyaya söyleyebileceklerini de, daha işin başındayken bitirebileceğini, bu idrak kırılması ve çağ körleşmesiyle vahyin ürünü "kendi evi"mizi, seküler / pozitivist bir anahtarla açma yanlışlığı sergilediğimizi, bunun dağın fare doğurmasından başka bir yıkıma yol açamayacağını, özetle kendi ayağımıza kurşun sıktığımızı yarınki yazıda göstermeye çalışacağım.

11 yıl önce
Medresetüzzehra üniversiteleşirse, dağ fare doğurur (1)
Bir de alttaki kutu çekilse
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü